Olayı biliyorsunuz…
Hatay Dörtyol’da…
Hizaya dizilmiş polisler…
Ve teşhise çalışan vekilin oğlu…

Sonrasında görüntülerin basına sızdırılması…
Ve bitmek bilmeyen tartışmalar…

Gençlik kolları başkanı emniyetin kantin işletmesini ihale ile kazanmış…
Babası da il genel meclis üyesi…

Kantine gelip tost isteyen bir polis memuru ile kantinci başkan arasında münakaşa çıkıyor…

Bizim kantinci başkan polise haddini bildirmek için vekilin oğlunu çağırıyor…
Vekilin oğlu da babasının danışmanını yanına alarak adeta emniyeti basmaya geliyor…

Ringonun ahırı ya…
Buna tepki gösteren komiser yardımcısı ve bir polis memuru ile aralarında yeni bir münakaşa başlıyor…

Kavga var veya yok…

Ondan sonrasını kimse bilmiyor ama muhtemelen şöyle olmuştur…

..Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Kim olduğun önemli değil beyefendi, biz vatandaş için buradayız…
..O polis memuru bunun hesabını verecek…
Muhtemelen bu arada her türlü hakaret ve küfür de havada uçuşmuştur…
Komiser yardımcısı da;
..Ağzını topla veya senin kim olduğun beni ilgilendirmez diye cevap verince tekme tokat kavga başlamıştır…

Bu arada vekilin oğlu veya danışmanı vekili aramıştır…

Bir vekilin oğluna kimse karışabilir mi?
Sadece onun değil bütün sülalesinin dokunulmazlığı var ya…

Vekil baba da muhtemelen ya emniyet müdürünü ya da ilçe emniyet müdürünü arayıp gerekenin yapılması talimatını vermiştir…
İlçe emniyet müdürü de muhtemelen terfi dönemine denk geldiği için yalakalık olsun diye kendi personeline böyle bir muameleyi reva görerek hem vekilin emrini yerine getirmiş hem de terfiyi garantilemiştir…

Zaten sonradan (şimdilik durdurulsa da) terfi aldığı da basına yansımıştır…

Olayın muhtemel özet ve akışı bu…

Şimdi sıra vatandaşın sadece midesini değil kafasını beynini bulandıran sorularda…

Bu kantin işletmesi tamamen doğal yollarla ve hak ederek mi ilçe gençlik kolları başkanına verilmiştir?

Yoksa bu vekilin telefonu ile mi kapatılmıştır?

Bu kantin dışında diğer kurum işletmelerinin veya ihalelerinin hangileri partili olmayanlar tarafından işletilmektedir?

Yasalar önünde herkes eşit ise bir vekil oğlu için, hem kendisini koruyan, hem de gece gündüz asayiş için orda bulunan emniyet camiasını neden küçük düşürmüştür?
Yoksa onun ve sülalesinin kanı polislerin kanından daha mı kıymetlidir?

Apar topar Suriye sınırına sürgüne gönderilen polis memuruna yapılan işlem hakla ve adaletle bağdaşıyor mu?
Adalet ve Kalkınma Partisi bu haksızlıklar için mi kuruldu?

Dayılanan efelenen ve bütün Türkiye’nin gözü önünde emniyet camiasını küçük düşüren bu kantinci başkan hala o polislerin gözünün içine baka baka kantin işletmeye devam edecek midir?

Kantinci başkanın çağrısına jet hızıyla yetişen ve babasının danışmanını da alarak olay yerine gelen vekilin oğlu acaba bu kantinin gizli ortağı mıdır?

Polisi sürgüne gönderen ama kendisi terfi alan ilçe emniyet müdürüne bundan sonra kim ne yaptırabilir ki…
Bu müdürün hakkı terfi almak mıdır yoksa terfisini söküp almak mıdır?

Başbakan her fırsatta “biz milletin efendisi değil hizmetkârıyız” diye bangır bangır bağırıp gerçekten hizmetkâr olma noktasında bir fiiliyat ortaya koyarken onun vekilinin krallık yapmaya hakkı var mıdır?

Diyelim ki krallık yapıp Hatay’da herkesi hizaya koyma cesareti gösterdi ise başbakan bu adamı vekil olarak Ak Parti’de tutmaya devam edecek mi?

Yoksa gereğini yapıp kapıyı gösterecek mi?

Daha çok soru var ama özetlersek…

Başbakanın vekillerinden ve teşkilatlarından haberi yok…

Bu ve buna benzer durum sadece Hatay da mı var yoksa birçok teşkilat bu şekilde kokuş mu?

İşini yapan vekil ve teşkilatlara sözümüz yok ama şunu net olarak ifade edeyim;
Başbakanın huzurunda süklüm püklüm durup kendilerini iman abidesi olarak gösterenler kendi memleketlerinde karunlaşıp firavunlaşıyor…

İnanmayan gidip servetlerine ve etrafındaki adamlara baksın…
Neler yaptıklarını çok net görürler…