Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Fethullah Hoca’nın bu diziden haberi var mı?

Fethullah Hoca’nın bu diziden haberi var mı?

STV’nin kültür kanalı Mehtap TV’de sık sık Fethullah Hoca’nın vaaz kasetleri yayınlanır.

Bu kasetler normal bir cami imamının vaazları değil, felsefi derinlikleri olan, dünyayı geniş bir perspektiften gören, yorumlayan, bir dünya görüşü sunan ilim adamının çerçevesini yansıtır.

Sık sık dinlediğim bu sohbetlerin birinde yine Fethullah Hoca konuşuyor ve dünyayı kucaklayan muhiblerine yol haritası çiziyor.

“İnsanlara kendi fikriyatımızı, dünya görüşümüzü nasıl sunmalıyız?” konusu masaya yatırılmış ve Hoca gayet dikkatlice gönüldaşlarımıza bu yolun inceliklerini anlatıyor.

Fethullah Hoca, “Onlara ruhumuzun güzelliklerini aktarırken neler yapmalıyız?” diyor ve gerekirse bir miktar şaklabanlıkların bile yapılabileceğinin altını çiziyor. Bu kelimeyi de özellikle kullanınıyor.

Adeta “Haram olmayan her yol mübah” demeye getiriyor. İnsanları kazanabilmek için turistik gezilere varıncaya kadar işaretleri veriyor. Burada Hoca’nın çizdiği yol haritasına kimsenin itirazı olamaz, haram olmayan her yola eyvallah...

Şimdi dönüyoruz aynı yayın grubunun bir üyesi olan STV’de Ramazan’da yayınlanmaya başlayan bir diziye. Adı “Kendimize Doğru”.

Senaryosunu kim yazmışsa, cast seçimini kim yapmışsa ve yönetmeni kimse tek kelime ile alkışlamak lazım diyorum.

Çok başarılı bir dizi olmuş. Sonuna kadar televizyonun başına mıhlanıyorsunuz.

Gelin görün ki dizi sizi bir yerde zıpkın yemiş balığa çeviriyor. Efendim diziye bir girizgah yapalım isterseniz ki, konu daha iyi anlaşılsın. Küçük bir kasaba. Buraya genç bir imam gelir. Badem bıyıklı, modern giyimli ve tahmin edeceğiniz gibi hizmet aşkı ile oraya gelen Fethullah Hoca’nın ışık evlerinde yetişmiş genç bir imamdır.

Orada bir mescit açmak ister. Kasabanın içinde askeri bir garnizon vardır. Oranın komutanı da dizide idealize edilmiş Müslüman, inançlara saygılı bir komutandır, yani Batı Çalışma Grubu mensubu değildir. O komutan nizamiyenin hemen girişindeki büyükçe bir odayı mescit yapılmak üzere bu Fethullahçı genç imama verir.

Genç imam, halkın yardımı ile orayı tefriş eder ve mescidi açar. Kasabada tam bir Türkiye mozaiği vardır. Bayanların açığı, kapalısı, devrimciler ve Fatih Çarşamba, Adıyamancılar ya da Süleymancılara benzeyen daha önce imamlık da yapmış ve orada bir cemati olan, çevresi olan, bunu da o cemaatlere göre belli olan giysilerle tasvir edilen bir kasaba ile karşı karşıya olduğunuzu görmektesinizdir.

Fethullahçı genç ve modern imamın aksine sakallı ve biraz da yobazca bir çerçeve içinde sunulmaktadırlar. Ayrıca bu genç imama çeşitli iftiralar yapmaktan da geri kalmamaktadırlar.

Bu arada imama, kasabanın başörtülü ve pantolonlu genç doktoru ile ilgili çirkin bir dedikodu çıkarır bu sakallı ve korkunç Müslümanlar. Diyanet müfettiş gönderir, o da hain bakışlı, Fethullahçı imama düşmanlık besleyen ve onu suçlu çıkarmak için çabalayan bir prototiptir.

Burada Diyanet de hedef tahtasındadır. Gariptir dizinin ilk bölümlerinde mescitte kadın-erkek sanki karışık bir halde namaz kılarlarken, gelen tepkiden olsa gerek, son günlerde iki cinsin arasına kara bir çarşaf gerilmiştir. Sanki o koyu çarşaf da bir protestonun ekrana yansımış hali gibidir.

Genç imama o kadar iftiralar yapılır, fakat o bir melek gibi, hiç mi hiç kızmaz ve bütün kuyusunu kazanları affeder. Hatta o çember sakallı dindar görünümlü adamları bile. Bu arada genç imamı kötülemek için söylenen sözde ilginçtir:

- Bu imam camiye demokrasiyi getirmek istiyor!

Sayın Hocam, iyi işler yapıyorsunuz, ama bunları yaparken etrafı kırıp dökmek niye? O dizideki kötü imam tiplerini İslam karşıtı devrimci kimseleri dengelesin diye mi koydular acaba?

Sizce buna gerek var mıydı? Burada ister istemez aklımıza Eba Müslim-i Horasani’nin bir öğüdü geliyor:

“Zararlarından emin olduklar için dostlarını uzak tuttular.
 Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar!
 Yakınlaştırılan düşmanlar dost olmadı.
 Ama, uzaklaştırılan dost, düşman oldu!
 Herkes düşman safında birleşince, yıkılmaları mukadder oldu!”


Ne olur Hocam, bu diziyi seyredip, yüreklerimizi kanatan kısımlarını yok ediniz ki, bunlar tarihe not olarak düşülmesinler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi