Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

“General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!

“General” olunabilir... Ama “adam”lık, zor iş!

Vakit'in dünkü manşeti; bir "ruh hali"ni, bir "psikoloji"yi ve o ruh halinin insanlarda yol açtığı "travma"yı ortaya koyması açısından son derece çarpıcı bir örnekti... Vakit; şu anda "Ergenekon terör örgütü sanığı" olarak "tutuklu" bulunan Jandarma eski Genel Komutanı Emekli Org. Şener Eruygur'un ruh halini ortaya koymak için, şu başlığı kullanmıştı: "Büyük adam olmak için Kur'an kursu basmış!"
Başlığa konu olan sözler, Emekli Albay Güngör Başdağ'ın ifadeleri... Emekli Albay Güngör Başdağ, Şener Eruygur'un, Kuleli Askeri Lisesi'nden sınıf arkadaşı... Gazetelerde ve televizyonlarda yer alan "Kur'an kurslarına baskın" haberlerinden hayli rahatsız olan Güngör Başdağ, arkadaşı olan Şener Eruygur'a telefon açıp rahatsızlığını dile getiriyor... Eruygur da; "Bunlar telefonda konuşulmaz, gel yüz yüze konuşalım" diyor... Emekli Org. Şener Eruygur'un makamına giden Güngör Başdağ, ondan şu sözleri işitiyor:
"Babam bana, "Büyük adam ol" dedi... Ben, bunları büyük adam olmak için yapıyorum!!!"

VALİ OLMUŞ AMA, ADAM OLAMAMIŞ!
Bilirsiniz... Köy yerinde bir adam, çocuğuna sürekli olarak "Sen adam olamazsın" dermiş...
O da, okuyup, “vali” olmuş!..
İlk işi de, “Sen adam olamazsın” diyen babasını, “jandarma dipçiği” ile kan-revan içinde huzuruna getirtmek olmuş!..
Köyden şehire yürümekten “pestil”i çıkan, gözlerinde fer, dizlerinde derman kalmayan adamcağız, “iki jandarma” tarafından, boş bir çuval gibi “Vali beyin ayaklarının dibine” bırakılmış!..
Epey zaman sonra kendine gelen adamcağız, başını kaldırınca, bir de ne görsün!..
“Oğlu” karşısında!..
Göz göze geldiklerinde, şöyle demiş Vali Bey;
“Baak, gördün mü?.. Sen benim adam olamayacağımı söyledin ama; işte okudum, vali oldum!”
Adamcağız, güçlükle ayağa kalkıp, şöyle cevap vermiş oğluna:
“Ben sana, ‘Vali olamazsın’ demedim ki; ‘Adam olamazsın’ dedim!.. Görüyorum ki, vali olmuşsun!..
Ama, hâlâ adam olamamışsın!
Adam olsaydın;
Beni dipçik zoruyla ayağına getirtmez, köye gelip, elimi öperdin!”

ERUYGUR'UN TALİMATIYLA SURİYE'DE OPERASYON!
Eruygur'un "büyük adam"lığı da böyle bir şey olsa gerek!.. "Orgeneral" olmayı, "Jandarma Genel Komutanı" olmayı, hele hele "Kur'an kurslarına baskın" düzenletmeyi, herhalde "büyük adam" olmak sanmış!..
"Vali" olan, ancak "adam olamayan" vatandaşın; "Babasını jandarma dipçiği ile ayaklarının dibine getirtmesi" gibi, "büyük adam"(!) Eruygur'un da böyle bir icraatı var!..
Hele 2003 yılının Kasım ve Aralık aylarını getirin gözlerinizin önüne...
Geçtiğimiz günlerde, "ABD Başkonsolosluğu önündeki polis kulübesi"ne yapılan silahlı saldırı gibi, 15 Kasım 2003'te de Şişli ve Şişhane'deki "Sinagog"lar ile 20 Kasım 2003'te "İngiliz HSBC Bankası"na yönelik saldırılar düzenlenmiş, 133 kişi gözaltına alınmıştı.
Bunlar, normal gelişmelerdi...
"Anormal" olan ise; "büyük adam"(!) olma yolunda hızla ilerleyen Şener Eruygur'un, "Jandarma Genel Komutanı" ünvanını kullanarak "Suriye'de operasyon" yaptırmasıydı...
"Görev ve yetkisi"ni kötüye kullanıp kullanmadığı o günün atmosferinde hiç tartışılmayan ve hatta "embedded gazeteciler" tarafından göklere çıkarılan Şener Eruygur; Suriye'ye bir ekip göndermiş, o ekip de "22 kişi"yi yakalayıp karga-tulumba Türkiye'ye getirmişti!..
"Gözaltı"na alınan ve Hatay'da ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılan 22 kişinin ikisi "karı-koca", diğerleri ise birer "öğrenci" ve birer "çocuk"tu!..
Evet, evet “çocuk”tu!..
Bu insanlar;
Kâh “yataklarından kaldırılıp” getirilmişti Hatay’a, kâh “okullarından koparılmış”tı!..
Düşünebiliyor musunuz;
Aralarında “14-15 yaşında çocuklar” var ve onlar sırf “okumak” için gittikleri Suriye’de gözaltına alınıp, orada “1 hafta” tutulduktan sonra, jandarma tarafından alınıp, “terör zanlısı” olarak Hatay’a getiriliyor ve “sorgu”ya çekiliyor!..
Tekrar ediyoruz;
Yaşları 14, 15, 16, 18 ve 19!
Onlar, sırf “başörtüleri”nden dolayı okuyamadıkları Türkiye’den, birer “yasak mağduru” olarak, “okumak” için gitmişler Suriye’ye!..
Getirilmişler ve “36 saat boyunca sorguda” kaldıktan sonra 2 Aralık 2003 günü serbest bırakılmışlardı.
Dönemin Hatay Valisi Abdülkadir Sarı; olayla ilgili olarak istediği kadar “İstanbul’daki terör olaylarıyla bir ilişkileri yok” diye açıklama yapsın... Savcı ve hakimler, istedikleri kadar “serbest” bıraksın, “boyalı medya” çoktaan “yargısız infaz”a tutmuştu onları... Boyunlarına “idam yaftası” çoktan asmıştı...
İşte 1 Aralık 2003 tarihli manşetler:
“Sınır ötesi av!.. İkiz saldırılarda aktif rol alan 22 terörist Suriye’de yakalandı!”
“Jandarma, terörü Şam’da paketledi!”
“Suriye’de operasyon!.. Bombalı saldırılarla ilişkisi olduğu belirlenen 22 kilit isim Türkiye’ye getirildi!”
“Suriye’de katil avı!”
“Bombacılara Şam’da paket!.. 22 kişi, kaçtıkları Suriye’de yakalanıp, Türkiye’ye verildi!”
“Yardım ve yatakçılar Suriye’de yakalandı!”
“Bombacıların izi, Suriye’de bulundu!”
Düşünün hele...
çocukların yaşı, 14-18 arası... Sırf “öSS adaletsizliği”nin kurbanları olarak ve sırf “okuyabilmek” için gitmişler Suriye’ye!..
Kimi “üniversite”de,
Kimi de “dil kursu”nda!..
Ki, aralarında 3 yıldır orada okuyanlar var!..
Ama, "büyük adam" olma hayali kuran Eruygur, "küçücük çocuklar"a karşı operasyon düzenletmiş ve onları "Katil!.. Terörist!.. Bombacı!.. Terör yatakçısı" olarak yansıttırmıştı kamuoyuna!..
Tabiî, kartel medyasını "kullanarak!"
Bugün "Ergenekon'un sözcülüğü"ne soyunup "darbe karşıtı" insanları "yeminli bir nefret cephesi" olarak gören kartel yazarları, 2003 yılında "manşet ve sürmanşetlerden nefret kustukları"nı unutmuş görünüyorlar!..
Hem de kime?..
"14-15 yaşındaki çocuklar"a!..
Kimin emri ve talimatı" ile?..
Elbette "Eruygur'un talimatı" ile!..
Tıpkı, 28 Şubat Süreci'nde de, "çevik Bir'in talimatı ile" haber yaptıkları gibi!..

KİM BAŞöRTüSü İLE UĞRAŞMIŞSA!
Görüyorsunuz ya; bir manşet, taaa nerelere götürdü bizi?..
Emekli Org. Şener Eruygur'un, sırf "büyük adam" olabilmek ve "Tarih beni yazacak" dedirtmek için "Kur'an kursu bastırdığı"ndan başladık, "Suriye'deki operasyon"a ve "medyanın ikiyüzlülüğü"ne kadar gittik!..
Bir defa daha gördük ki;
"Büyük adam"lar, aslında "küçük"türler ve ancak "küçük çocuklar"la uğraşarak büyüdüklerini zannederler!..
Ne var ki;
"Başörtüsü" takan veya "Kur'an kursu"nda okuyan "çocuk"larla kim uğraşmış ise, başına bir şeyler geldi... "Vampir" diyenlerin, bugün yüzüne bakan yok!..
"Yarasa" diyenler Yüce Divan'da "yolsuzluk"tan yargılandı!.. "Karafatma" diyenler, şu anda tutuklu!.. O çocuklara; "Bombacı!.. Terörist" dedirtenler de, şu anda "terör örgütü sanığı" olarak cezaevinde!..
O sözün doğruluğu, yine tescil edildi:
"Alma mazlumun ahını,
çıkar aheste aheste!"
Bu vesileyle, bir gerçek daha tescil edildi...
Bir defa daha ortaya çıktı ki; o dönemde "Kur'an kurslarına baskın" haberlerine sık sık yer veren Vakit'in amacı "TSK'yı yıpratmak" değildir...
"TSK'yı yıpratan"lar; Kur'an kurslarına baskın düzenleterek "büyük adam" olacağını zanneden "emekli general"lerdir!..
Ki, onlar gitmiş; Kur'an kurslarına "baskın"lar da, "baskın haberleri" de son bulmuştur!..
Bu da göstermiştir ki;
"Küçük çocuklar"la uğraşmak, hiç kimseyi "büyük adam" yapmaz!..
Vakit'in dünkü haberi, bu gerçeği bir defa daha gözler önüne serdi...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi