Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Haçlı seferlerinin modern hali

Haçlı seferlerinin modern hali

Zebun atta hüner çok amma, yürümeye takat yok demiş eskiler. Halimi görseydi o sözü şekillendirenler, isabet buyurmuşuz diye hükmederlerdi.

Epeyce yol yürümüş, Beyazıt civarı ve Kapalıçarşı'da dolaşmış, yorulunca da Mahmutpaşa'da bir esnafın dükkânı önündeki tabureye çökmüştüm.

Bilirim ki yürümek can sıkıntısına iyi gelir.

Bir kalabalık ki anlamak zor; sanki bütün şehir buraya akmış.

Yokuş yukarı oflaya puflaya çıkanlar, aşağı doğru inenler, paket taşıyanlar, büyük denkleri iki tekerleklide nakledenler, karşı karşıya gelen arabalar, fotoğraf çeken turistler, adres soranlar...

Bu kadar insan alışverişe çıktıysa, ekonomi tam gaz demektir.

Yok eğer hepsi benim gibi sıkıntıdan dolaşıyorsa, kötü.

Genellemenin âlemi yok, her türlüsü mevcut olsa gerek.

* * *

Her başın bir derdi var, değirmencininki su...

Ben de Fener'i çoktan geçmiş, fakat 'Ne olacak bu memleketin hali?' düşüncesinden bir türlü kurtulamamışım.

Bugünlerde asker gönderme şenlikleri yapılıyor.

Yine leyleklerin göç mevsimine denk geldi.

Eğlence, şamata gece yarılarına kadar sürüyor; vur patlasın, çal oynasın.

O gençlerin bazıları evine sağ salim dönemeyecek.

Bunu bilmek, yürek yakar...

Yakıyor da.

Anne babaları biliyor, kendileri biliyor, tanıdık tanımadık kim varsa farkında.

Hali hazırda asker olanlar terörle mücadele içinde.

Çatışma sırasında mermi gelebilir, bir yere giderken tuzaklı bomba veya mayın patlayabilir.

Otuz senedir ülkenin başına bela olan bu terör, aslında haçlı seferlerinin modern hali.

Öyle bir tezgâh ki, içindekilerin hepsi 'haçlı' değil.

'Hilal'lisi de var, Zerdüşt'ü de, ateist olanı da.

* * *

Yokuş inenler arasından şık giyimli, fötr şapkalı bir ihtiyar yaklaştı, selâm verdi.

'Aleykümselâm.'

Adres soracak sandım. O ise nasihat modunda imiş.

'Ne düşünüyorsun böyle derin derin? Hepsi geçer.'

'Eyvallah.'

'Esnafsın değil mi?'

'Yok.'

'Takma kafana. Bugün az satarsın, yarın çok satarsın. Alacağı vereceği denkleştirirsin. Esnaflık böyledir.'

* * *

Fark ettim ki kulakları iyi duymuyor. Söyledikleri herkese uyacak cinsten.

Şive Şanlıurfa'yı andırıyor.

'Dertler geçer. Allah sağlık versin.'

'Âmin... Hepimize.'

'Bugün varız, yarın yoğuz. Param yok diyene de hoş bakacaksın. Bazen hesabına çizgi çekeceksin. Bakarsın gün gelir, eli bollaşır, öder borcunu.'

* * *

O yaşlı amcayı kendini emekliye ayırmış, işyerini oğullarına bırakmış bir esnaf sandım.

'Nerelisin?' diye sordu.

Bu gibi durumlarda bazen Samsunlu olurum, bazen Eskişehirli. Aklıma ilk neresi gelirse.

'Kütahya' dedim.

'Haa, ne güzel... Edirne çok güzel memlekettir.'

Gülesim geldi, tuttum kendimi.

'Edirne'ye iyi bakmadılar. İyi bakmadılar Edirne'ye. Şimdiye orası Paris'ten güzel olurdu. Değil mi? Biz kıymetini bilmiyoruz memleketin. Ama yabancılar biliyor. Şimdi yabancılar habire oradan toprak alıyor biliyor musun? Ben emekli askerim.'

Ya bende sohbeti uzatacak havayı bulamadığından, ya da diyeceğini dediğinden, elini şapkasına doğru götürürek 'Haydi eyvallah' dedi, ben de aynı şekilde mukabele ettim, yavaş yavaş yürüdü.

Bir günde kaç hikâye yaşıyoruz Allah'ım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi