Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Terörle birlikte yaşamak

Terörle birlikte yaşamak

Kökü dışarıda, başı içeride olan örgüt, bağrımıza saplanmış hançer. Kanırtanları tanıyoruz.

Kilitlenmişiz, zihnimiz onunla meşgul.

Her gün 'yeter artık' diye bağırmaktayız.

Acımız büyüyor.

'Akan kan dursun' istiyoruz.

Keşke bizim sözümüz işe yarasa ve terör bitse.

Ama o kadar basit mi?

Başlamasına biz karar vermedik ki bitmesi bizim isteğimize bağlı olsun.

* * *

Topraklarımızdan geçen 'fay'ları belediye meclisi kararıyla değiştirme teşebbüsü, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bir işe yaramaz, malûm.

Evvelce bir ilçede denenmişti nitekim.

99'daki 17 Ağustos depreminden sonra uzmanların açıklamalarını sular seller gibi yutmuştuk.

Hepimiz kendi çapında birer deprem uzmanına döndük.

Fakat öncesinde o kadar bilgi sahibi değildik.

Fay ne, diye sorsalar, bilemezdik çoğunlukla.

O yüzden 'Efendim oradan fay hattı geçiyor' uyarısı yapılınca, bir karar alınarak fayın yerinin değiştirilmesine teşebbüs edilmişti.

* * *

Türkiye'nin konumunu, jeopolitiğini hangi kararla değiştirebiliriz?

Ne Meclis kararı yeter, ne BM kararı.

Eh bunlar değişmeyince de başımız o tür dertlerden zor kurtulur.

Uzun sözün kısası, 'Depremle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz' diyordu deprem uzmanları; daha dün gibi hatırlıyoruz.

Bugün de terör uzmanları aynı tavsiyede bulunuyor:

'Terörle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz.'

* * *

Peki, nasıl öğreneceğiz bunu?

Her gün ölerek...

Sürmekte olan bir savaşın içindeyiz.

Millî mücadelenin devamı.

Kabul etsek de etmesek de, farkına varsak da varmasak da...

BÖYLE HARİKA ŞİİRLERLE YÜKSELİR İTİBAR

Hiçbir şeye yetişemiyorum.

Otobüs hareket ediyor, yetişemiyorum.

Vapur iskeleyi almış, kapılar kapanmış, bir sonrakine kalıyorum.

Trenler ben istasyona girerken ayrılıyor.

Zaman geçip gidiyor yetişemiyorum.

İşte Ağustos'un sonuna ulaştık ve fark ediyorum ki okumam gerekenlerin hepsini okuyamamış, yazmam gerekenleri yazamamışım.

İtibar dergisinin, Mostar'ın, Haber Ajanda'nın ve daha pek çok derginin bu ayki sayılarını bitirememiş, seçip de üst üste yığdığım kitapların yarısına bile gelememişim. (Yuh bana!)

* * *

Cevdet Karal, 'Göğe doğru açılan bir gül var göğün altında / Göğü bir kırmızı gökle tamamlayan / Açtıkça // Şair odasına yürüyor zamanlardan ne zamandı bu ama / Düşünmek, ad koymayı gerektiren / Bir şeye varmaktır diyen / Bir filozof yamağı kapısında...'

Emel Özkan 'Kıyısı var sesinin Akdeniz'e / Bir anıyı bekletir limanda keder / Yükünü almış bir tarihçe bu / Sessizlik dalga kıran. Elinde fener...' derken daha nice güzel şiir okuduk bu sayıda İtibar'da.

Murat Sözer'in 'Örtü'sünü de çok sevdim:

'Senin alnın sıcak bir öpücükten çok / serin bir secdeye susuz. / Çünkü biliyorsun / İstanbul'dan senin üstüne yıkılan / tırnakları bazı uzun kadınlar oldu...'

Bu kadarcık olsun bahsedebildim ya, hızlanan trenin dış demirini son anda yakalamış gibi hissettim şimdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi