Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Üniversitelere hoş geldiniz "konserve kutuları"!...

Üniversitelere hoş geldiniz "konserve kutuları"!...

Yok!... Ben öyle demiyorum; öyle de bakmıyorum gençlere…

Bugün, üniversite hocalarının büyük bir kısmı, öğrencileri, bilgi doldurulan “konserve kutuları” olarak görür ve bütün tahsil hayatı boyunca, gariplerin beyinlerini gerekli gereksiz bilgilerle doldurur. Hayata dokunmayan, şahsiyette tecessüm etmeyen ve hayata uygulanamayacak olan bir sürü abur-cubur bilgi depolarlar. Anlattıkları konuların büyük bir kısmı, sınavlarda sorulup, anlattığının tıpkısını almak için aktardıkları bilgilerdir.

Benim için, üniversiteleri yeni kazanıp gelen her genç, başlı başına bir ufuk koşucusudur… Tabii benim veya çok az bir akademisyenin böyle bakması bir şeyi değiştirmiyor. Pek çok akademisyenin gözünde öğrenciler “konserve kutusu”dur.

Başka alanlar için bir şey diyemem ama pek çok sosyal alanda, bilginin nasıl üretilmesi gerektiği öğretilmez; atadan-dededen kalma küf kokan bilgiler aktarılır.

“Bilgi” dediysek, “knowledge” değil haaa; aktarılanın kâhir ekseriyeti “information”dır. Bunların çoğunu, bir “tık” ile internette bulabilirsiniz. İnternette sadece bilgi kırıntılarının bulunması eskidendi; şimdi tam metin makaleler, kitaplar, tezler var. Epistemolojik anlamda bilgilerin bir kısmı, öğrenciye bir “tık” ötede yani.

Kendi alanımdan bir örnek vereyim: Türkiye’de bütün Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde, Fuzulî hakkında derslerde verilen bilgilerin tamamına yakını, internette vardır. Yakın bir gelecekte, bir hoca, derste Fuzulî’yi anlatırken, elinde internetli telefonu veya tablet bilgisayarı olan bir öğrenci, internetten Fuzulî ile ilgili bilgileri bulup “Hocam, bu anlattıklarınız internette var. Niye anlatıyorsunuz ki?... Biz oradan okur öğreniriz. Siz bize, bu tür bilgilerin nasıl üretildiğini öğretseniz daha iyi olmaz mı?” diye sorarsa şaşmayalım. (Şimdi, öğrenciyi “kopya çekmek için yaratılmış bir canlı” olarak görenler, “Sınavlarda, cep telefonlarını toplayalım. Kopya çekerler sonra…” derlerse, ona da şaşmayalım. Sen kitapta ne yazıyosa onu aktarırsan, öğrencinin aklına karpuz kabuğundan reçel yapmak düşmez herhalde…)

Hocanın aktardığı kitaptaki bilgilerin aynısı internette var… Tutmuş biri aktarmış işte… Naapıcaan?... O bilgileri, bilgisayara yükler gibi, bir daha öğrenciye yüklemenin âlemi ne yani?...

Bakın, neler gördük neler!...

Kitabını dersliğe getirip, öğrenciye satır satır okutan ama bir cümlesini bile tartıştırmayan hocalar geçti bu dünyadan…

Çağdaşlık olsun diye, kitabını asetata çektirip yansıtanlar ve duvardan“Ohu gızım!...” diyerek okutanlar mı görmedik?... Bilgisayar çıkınca, kitabının sayfalarını (Word belgesi olarak hazır nasıl olsa.) yansıtıp öğrencilerine satır satır okutanlar mı görmedik?... (Farklı öğrencilere okutup hiç olmazsa, ses farklılığından kaynaklanan renkliliği sağlayacak kadar zekidirler bunlar canııım.)

Üniversiteler, sadece “bilgi aktaran” kurumlar değil, daha çok “bilgi üretme bilgisi” ve “muhakeme gücü” öğretilen ve uygulatılan kurumlardır; bilgilerin konserve kutularına doldurulur gibi öğrencilerin beynine boca edildiği yerler değildir.

Yeni öğrenci tipi, konservatif öğrenci tipi değil, bilginin kaynağına ulaşabilen ve “bilgilenme süreci”ni kendisi kontrol edebilen öğrenci tipidir. Artık kitaplar ve makaleler, yani “bilgi” hocaların temellük ve tasarrufunda değildir. Artık, bilgi demokratize olmuş, herkesin ulaşabileceği şeyler hâline gelmiştir.

Geçenlerde, karayolları tekniği ile ilgili bir bilgiye ihtiyaç duymuştum. Girdim internete ve merakımı giderecek bir sürü tez ve makale buldum. Konuya uzak biri olarak ben bile bunlara ulaşabiliyorsam, mühendislik öğrencileri daha kolay ulaşır.

Çağ, ansiklopedik bilgi çağı değildir. Bilginin konserve gibi muhafaza edildiği o çağ geçti… Devir, hayata uygulanabilen, hayata dokunan bilgi devridir. Gençleri, Ortaçağ ve Yakınçağ ansiklopedistlerinin konservatif zihniyetiyle bunaltmak, onları hayattan uzaklaştırmak demektir. Üniversite zihniyetinin modern olması yetmez. Üniversiteler işleyiş ve bilgi üretimi açısından da modern olmalıdır. (Felsefî açıdan modernizme karşı olan biri olarak ben bu cümleyi nasıl kurdum yaaa?...)

Neyse… Lafı uzatmayalım…

Konserve kutularına doldurulan bilgiler için değil de, “bilgi üreten bilgi” için üniversitelere gelen sevgili gençlerimize “Hoş geldiniz!...” diyor; tahsil hayatlarında başarılar diliyoruz.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi