H.Celal Güzel

H.Celal Güzel

Bu bir dönüm noktasıdır

Bu bir dönüm noktasıdır

Eski bir müsteşar arkadaşım ziyaretime gelmişti. ‘Azizim, devletin suyu çıktı’ dedi.
Ben de, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.’ni anarak ‘Mevlâm neylerse güzel eyler’ dedim.
Gerçekten de, devletin en sağlam olması gereken organlarının çivisi çıkmaya başladı. Türkiye’de politika evvel eski sulu yapılırdı ama devletin kendine mahsus bir ciddiyeti vardı.
Hattâ bu ciddiyet, tek parti döneminde halkı korkutan bir ‘zorba devlet’ görünümüne
dahi bürünmüştü. En sulu kurumumuz olan medyanın da katkılarıyla devlet bürokrasisi de ciddiyetini sululuğa terketmeye başlamıştı.
Lâkin, ‘yargı’ ve ‘ordu’ hep ‘çatık kaşlı’ hâlini muhafaza etmeye muvaffak olmuştu.
Son altı aylık dönemde, ne yazık ki artık devletin bütün organlarının suyu çıktı.
***
Türkiye’de ‘yargı’nın nevi şahsına münhasır bir dokunulmazlığı vardı.
‘Yargıç’ denilince, komşudaki azıcık asabî tonton ‘hâkim amca’ imajını hatırlardık.
O, aslâ yanlış yapmaz, hep doğru karar verirdi. Ona çok güvenir, onu çok severdik. Eski bir Yargıtay Başkanı, hâkim amcamızın vicdanı ile cüzdanı arasında sıkıştığını söyleyince,
çok şaşırmış ve üzülmüştük.
Sonra ortaya Vural Savaş’lar, Sabih Kanadoğlu’lar, Nuh Mete Yüksel’ler çıktı.
Bunlar ‘Tarafız’ diyorlar ve kendi ideolojilerini yargı adına dayatmaya çalışıyorlardı. En fazla tarafsız olması gereken, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sezer, kendi ideolojisine göre atamalar yaptı. Atadıkları da, hukuku bırakıp siyasî kararlar verdiler. Sonunda iş, iktidar partisi hakkında kapatma dâvası açılmasına kadar vardı. Ortada ciddî bir iddianame dahi yoktu. Lâkin, başta CHP olmak üzere, ulusalcı ve jakoben çevreler bu dâvanın savcılığına soyundular ve Yargıtay Başsavcısı ile AYM üyelerini kanatları altına aldılar.
Diğer taraftan, kapatma dâvasından çok önce başlatılan Ergenokon Terör çetesi soruşturmasını yapan İstanbul Savcıları ve sanıklar hakkında tutuklama kararı veren mahkeme aleyhinde hakaretlerle dolu bir kampanya başlatıldı. Ergenekon Dâvası Başbakan Erdoğan’a, AK Parti’nin Kapatma Dâvası ise CHP lideri Baykal’a mal edildi. Savcılar ve mahkemeler de, ‘senin savcın-benim savcım’, ‘senin mahkemen-benim mahkemem’ hâline getirildi.
Hülâsa, yargının suyu çıkarıldı .
***
Türk Ordusu, Türkiye’nin en ciddî devlet kurumuydu. Esasen şimdi de öyledir.
Lâkin, hiçbir dönemde ‘darbeciliğin’ bu derece suyu çıkmamıştı. Halkımız, Millî Birlik Komitesi’nin rezaletlerini, 9 Mart Cuntası’nın tertiplerini, 12 Eylül’deki ‘beşibiryerde’nin zulümlerini ve Batı çalışma Grubu’nun kepazeliklerini öğrenmişti. Ancak, daha önce, TSK’daki Kuvvet ve Ordu Komutanı seviyesindeki orgenerallerin çete reisi oldukları iddiasıyla tutuklandıkları görülmemişti. Deniz Kuvvetleri Komutanı seviyesindeki bir TSK mensubunun günlük tutup hikâye anlatır gibi darbe operasyonları not ettiğine de hiç rastlanmamıştı.
Bir taraftan, ‘Cumhuriyetçi çalışma Grubu’ diye darbe grupları kurularak TSK’nın her birimine yayılması sağlanacak, diğer taraftan Ergenekon ile açıkça irtibatlı olduğu bilinmesine rağmen, TSK içindeki yapılanmalar şimdilik gözardı edilecek...
Hâsılı, darbenin de suyu çıktı.
***
Bizce, bütün bu olup bitenler, Türkiye’de bir ‘dönüm noktası’nın başlangıcına işaret ediyor.
Efsanedeki kendi küllerinden yeniden doğan Phoenix gibi artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, suyu çıkmış kurumlarının arasından yepyeni ve sağlam temeller üzerinde yükselecek.
Yargı ve ordu, içine düşürüldüğü durumu görecek ve kendi hukukî görevleri dışına
bir daha çıkarılmayacak. Siyaset de ciddiyet ve erdem kazanacak.
Yeni Türkiye’yi ümitle bekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
H.Celal Güzel Arşivi