Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Savaş ya da barış!

Savaş ya da barış!

Bölgede savaş rüzgarları esiyor..


Elbette “Barış daha iyidir.

” Barış “Allah”ın (cc) bir diğer adıdır.

İslam esasen “Barışa giden yol”dur..


İslam insanın aklı ile vicdanını barıştırmak, insanı insanla barıştırmak, insanı tabiatla barıştırmak, özetle fıtratı ile barıştırmak için gönderilen bir dindir. Bu 3 barış bizi Allah’la barışa götürecektir.

Değilse insan Allah’la savaştadır.


Eğer birileri insanların malları, canları, namusları, akılları ve inançları, nesillerini tehdit ediyor ve açık-yakın bir tehlike oluşturuyorsa, o zaman savaş vacib olur..


Suriye hükümeti kendi halkına karşı bir katliam uyguluyor.

Yetmiyor, Türkiye’ye karşı teröristlere destek veriyor, o da yetmedi, Türkiye’ye karşı filli tecavüzde bulundu.

Nasıl düşürüldüğü tam bilinmemekle birlikte bölgede bir uçağımızı kaybettik..


İşte bu bardağı taşıran son damla oldu..


Sınır bölgesinde 10.000’den fazla sivil Türkiye’ye geçmek için bekliyor.

Peşlerinde ise Muhaberat ve Şebbiha çeteleri..


Havadan ve karadan vuruluyorlar..


Hiç kimse bu katlima ilgisiz ve sessiz kalamaz..


Esed için artık yolun sonu.

Ya ölü ele geçirilecek, ya teslim olacak kendi ülkesinde yargılanacak ya da ülkeyi terkedecek, sonu Uluslararası Ceza Mahkemesi olacak..


Meclis gizli oturumda tezkere olayını görüştü ve yetkiyi aldı.

Her an bir harekat gündeme gelebilir.
Süre bir yıl.

Kapsama alanı, ihtiyaç duyulan her yer.

Yani sadece Suriye değil..

Ülke güvenliğinin gerektirdiği her yer..


Bu bir savaş ilanı değil.

Türkiye seferberlik ilan etmedi. Herhangi bir ülkenin toparğını işgale filan da hazırlanmıyoruz.


Söz konusu olan, Türkiye sınır boyunda 20 kilometrelik bir alanın güvenli bölge ilan edilmesi, buradan sızmaların ve saldırıların önlenmesi, terör örgütlerinin kamplarının dağıtılması ve çok daha önemli olan bir diğer konu ise, sığınma ihtiyacı içindeki Suriyeli sivil halkın sığınacağı ve kendilerine insani yardım, sağlık, barınma ve iaşe yardımının yapılacağı bir koridorun oluşturulması.


Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sayısı 100.000 sınırına yaklaştı..

Bundan sonra yapılması gereken Suriye sınırında güvenli bölge oluşturmak.


Ve bu iş için fazla bir zaman da yok.

Aylardan Ekim.

Kasım ayında bölgede yağmurlar başlar..

Yağmur yağmadan, burada bir insanlık trajedisine maruz kalmadan, bu işin yapılması, barınakların hazırlanması gerekiyor.


Türkiye bu işi tek başına değil, İslam Konferansı ve Arap Birliği ile birlikte yapmalı.

Diğer ülkelerden insani amaçlı yardım ve destek vermek isteyenlere de kapı açılabilir.


Kampın yönetimi tamamen halk hareketinde olmalı..


Belki aynı güvenli bölgenin Ürdün sınırında da oluşturulması gerek ve burada oluşturulacak kamplardan, içeriye doğru, gıda ve insani yardım, sağlık desteğinin sağlanması gerek..


Kesinlikle bu bölgenin, aynı zamanda BM’nin gözetiminde olması gerek..


Bu saldırının sorumluluğunu Suriye üslendi.

Bu önemli bir gelişme.


Anında cevap aldı ve orada bölge halkına karşı terör estiren Esed güçlerinin askeri kampı yerle bir edildi ve bölgede çatışmalar durdu.

Muhalefet bölgeye hakim oldu.


Şimdi Esed rejiminin bundan sonra atacağı adımı görmek gerek.

Muhtemelen Suriye yönetimi, kontrolündeki koridorları kullanarak Türkiye sınır boyuna askeri güç sevkedecek.

Bu da Esed güçlerinin Özgür Suriye Ordusu için kolay ve açık hedef olması anlamına geliyor..


Zaten artık çatışma Şam cıvarında sürüyor.

Halep’i büyük ölçüde terkettiler.


Bundan sonrası için hem Türkiye’nin, hem de Özgür Suriye Ordusu’nun bölgedeki teröre destek vermeyen Kürtlere, aynı şekilde Türk, Türkmen, Çerkezlere, daha doğrusu Esed rejiminde görev alan Kafkas kökenlilerin kazanılması ve korunması için dikkatli olmak gerek.


Yine Hıristiyanlar, bu kavganın dışında kalan sivil Nuseyriler ve Dürzi, Nuseyri bölgelerinin güvenliği konusunda da herkesin dikkatli olması gerek..


Dua ile savaş istenmez.

Savaş olmadan bulunacak bir çözüm elbette daha iyidir.

Ama eğer başka care yoksa, o zaman savaşmak, hak ve özgürlüklerin korunması için kaçınılmaz olur.


Sanırım gelinen nokta da burasıdır.
Şimdi gelişmeleri beklememiz gerek.

Kritik bir eşikteyiz.. Ekim’e hızlı girdik.

2012’nin son çeyreği daha da heyecan verici gelişmelere tanık olabiliriz.

Dilerim gelecek günler, geçen günleri aratmaz.

Sonuçta duam o ki, inşallah hayrolur. Şimdi çokça dua zamandır..


Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi