Elif Nisa

Elif Nisa

Müslümanın Kalbine Sevinç Koymak

Müslümanın Kalbine Sevinç Koymak

Farz ibadetlerinden sonra Allah yanında amellerin en sevgilisi (rızâsına muvâfık olanı) , Müslümanın kalbine sevinç koymaktır. (Hadis-i Şerif)

Müminler birbirlerinin kardeşleridir. Hâlıkı aynı, kitabı aynı, yolu aynıdır müminlerin ve aynı duyguları taşırlar. Aynı yola başkoymuş, aynı kitaba tabi olmuş, aynı hedefe sahip insanlardır. Aralarında dünyevi sevgiler gibi geçici ve çıkarlara dayalı olmayan, gerçek bir sevgi ve dayanışma bulunur. Allah onların kalplerinin arasını uzlaştırıp-ısındırır ve müminler O'nun nimetiyle kardeşler olarak yaşarlar.

Hep mutludur müminler. Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve dine hizmet amacıyla yaptıkları her iş, sevinç ve neşe kaynağıdır. Yaşadıkları neşe "imanî neşe"dir. Kalplerinde gerçek imanı yaşamayan insanların tadamadıkları samimi bir neşedir bu. Rabb'inin hoşnutluğunu ve rahmetini umut etmenin getirdiği sevinç ve mutluluktur.

Bu güzel duyguyu müminler hem doruğunda yaşar, hem dışarıya yansıtır kardeşleriyle paylaşırlar. Asık yüzlü olmak mümine yakışmaz; güleryüzlüdür mümin. Tebessüm etmek sadakadır, sevaptır.

İman etmeyenlerin neşesi geçicidir, dünyaya yöneliktir, yapmacıktır. Allah küfür hakkında; “az gülsünler, çok ağlasınlar” buyurur. Müminleri ise hiçbir olay üzmez, endişelendirmez. Çünkü bilirler ki her olay yalnızca Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. O, kaderde her şeyi kendileri için hayırla yaratır, Allah’tan başka kimse bir zarar ya da fayda dokunduramaz ve en zor anlarda Allah tek dostları ve yardımcılarıdır.

İman sahiplerinin yaşadıkları güzel ahlak insanlara huzurlu, lezzetli ve mutlu bir hayat sunar. Müminler bu güzelliği, neşeyi ve lezzeti diğer insanların da tatmalarını isterler. Bu yüzden tek bir kişinin bile Kur'an ahlakını yaşamaya başlaması, ahiretteki sonsuz azaptan korunması büyük bir sevinç ve neşe kaynağı olur.

Samimi mümin kardeşlerine faydalı olur, sıkıntılarını gidermek için çareler arar ve onların ihtiyaçlarını karşılar. Kalbi Rabb'ine bağlı insan, Ensar gibi din kardeşinin çıkarlarını kendi isteklerinden üstün tutar. “Kim (din) kardeşinin İhtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim de bir Müslümandan sıkıntıyı giderirse, Allah da buna karşılık ondan kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir”(Buhari) hadîsini kalben yaşar.

“Müslüman kardeşinin (gönlü) içine sevinç koyman, mağfiret-i ilahiyi gerektirir.” (Feyz’ül-Kadir) buyurur Resûlullah(sav). Müminleri sevindirmek güzeldir, güzel olmasından daha çok, haz veren bir ibadettir

Mümin özverili, hoşgörülü ve yakındır ancak dikkatli olmazsa bazen nefsi kontrolü eline alabilir. Nefsin kontrolü ele geçirmesi ise kıskançlık, kindarlık, bencillik ve hırs gibi tüm kötü duyguların mümini etkilemesi anlamındadır. Nefis insanı yanıltır, azgındır, bataklığına çeker. Bu yüzden mümin şeytanın sözcülüğünü yapan nefsini değil, vicdanını en fazla dinlemelidir. Hem kendisi teyakkuzda olmalı hem de kardeşlerinin nefsini harekete geçirecek bir üsluptan sakınmalıdır.

Kur'an bu konuya dikkat çeker. Şeytanın insanların arasını bozmak için uğraştığını haber verir ve onlara sözün en güzelini söylemelerini buyurur.

Bediüzzaman'ın, "Biliniz: En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür. Sakın sakın bu musibetlerin verdiği asabilik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız. Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvalar(hoşnutsuzluk) ve "Böyle olmasaydı şöyle olmazdı" diye birbirinizden gücenmeyiniz… Biz sabır ve şükür ve kazaya rıza ve kadere teslim ile mukabele ederek tâ inayet-i İlahiye imdadımıza gelinceye kadar, az zamanda ve az amelde pek çok sevab ve hayrat(hayır) kazanmaya çalışmalıyız." ifadesi, tesanüd konusunda güzel bir örnektir. O, her zaman kendisinden daha çok düşündüğü Müslümanlara, dünya ve ahiret huzuru için zorlukta sabretmelerini ve tesanüdü zedeleyecek davranışlardan sakınmalarını hatırlatır.

Müminler güzel gözle bakmalı, güzel düşünmeli. Birbirlerinin eksiklerini tamamlamalı, merhametli ve alçakgönüllü olmalı.

Samimi inananlar, Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden olan ’sevgi gücünü’ çok iyi kullanmaya ve Allah rızası için sevgiyi yaşama konusunda tüm engelleri kaldırmaya çaba gösterirler. Kur'an ahlakından uzak insanlara, gerçekleri samimi bir şekilde ve güzel sözle ifade ederler. Kalbe hitap eden konuşmaları, karşılarındaki kişilerin kalplerinde sıcaklık oluşturur. Ve insanları Allah'a yöneltir. "Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle bildirildiği gibi...

Samimi müminlerin muhabbetinden kalplere nur akar, güzellik ve sevgi akar. Mevlana'nın ,“Tapımızda (yolumuzda) riyazat yok; burada hep lütuf var, bağış var. Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada” dediği gibi orada sevgi adına yok yoktur.

Kalpteki En Büyük Sevinç

Müminler hem uyarıcı hem müjde vericidirler. Aralarında, kalplerde sevinç uyandıran müjdeli konuşmalar yaparlar. Onlar mallarını ve canlarını Allah'a adamışlardır. O'nun hoşnutluğunu kazanabilecekleri hayırlı davranışlarda bulunarak en akılcı ve en kârlı alışverişi yapmışlardır. Dünyada hep aranan ancak yaşanamayan mutluluğun gerçek mekânı olan cenneti birbirlerine hatırlatır, sevinir, müjdeleşirler.

Ebu Hureyre'den(ra) rivayetle Peygamber(asm) şöyle buyurur:

“Aziz ve Celil Allah: Ben iyi kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım, buyurdu." Allah'ın kitabında bunu tasdik eden delil şu ayettir: Artık yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne sevinçler saklandığını hiç kimse bilemez.”



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Elif Nisa Arşivi