Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Suriye ile savaş çıkar mı?

Suriye ile savaş çıkar mı?

Türkiye, uçağı Suriye tarafından düşürüldüğünde pek kimsenin beklemediği kadar soğukkanlı davrana­rak, sınırları ve sonuçları kestirilemeyen bir savaş istemediğini, hele de böyle bir savaşın körükleyicisi olmayacağını kararlılıkla vurgulamıştı.


Biliyorsunuz, böyle durumlarda sabırlı ve soğukkanlı olmak kadar, caydırıcılığını korumak da önemlidir. Bu bağlamda Türkiye, sonraki sınır ihlalleri konusunda kır­mızı çizgilerini çekti ve çok açık bir uyarıda bulundu: Bir sınır ihlali daha gerçekle­şirse, Türkiye en sert biçimde tepki verecekti.

Bu tepkiyi önceki gün verdi: Akçakale’ye düşen iki havan mermisi sonrasında, an­gajman kuralları doğrultusunda hareket ederek, radarla belirlenmiş Suriye hedef­lerini bombaladı.

Bu bir “intikam” güdüsü değil, devlet ciddiyetinin gereğidir. Eğer sussaydı, Türki­ye, “şamar oğlanı”na dönerdi. Artık gelen vurur, giden vururdu.

Bu kez susmadı. Ölen vatandaşlarının yakınlarına nefes aldırdı. Herkes gördü ki, Türkiye, bu tür saldırı­lar konusunda son derece duyarlı ve kararlıdır.

Türkiye’nin yer aldığı coğrafya, netameli bir coğrafyadır. Bu coğrafyada yer alan Arap kardeşlerimizle sorunsuz (ya da “sıfır sorun”) yaşamak zordur. Tek taraflı iyi niyet ve temenniler, gerçekler karşısında bazen sonuç vermeyebiliyor.

Durum ciddi, ancak vahim değil. İlk şok atlatıldı. Diplomasi devrede. Şimdilik her şey olması gerektiği gibi...

Bu olayda Türkiye, önce refleksini ve kararlılığını gösterdi. Arkasından da “üst düzey âcil” kodlu top­lantılar yaparak ciddiyetini vurguladı. Sıcağı sıcağına yapılan açıklama ve ardından gerçekleşen üst dü­zey toplantılar, kararlılık vurgusunun göstergeleri. Tezkere de bunun bir parçası...

Bu aşamada bir de dünyaya bakmak lâzım: Birleşmiş Milletler, Rusya ve Çin’in vetolarına tıkalı durum­da. Bu yüzden, “itidal” tavsiyesiyle yetiniyor. Zaten bu oluşum miadını çoktan doldurmuş. Yeni bir şe­kil verilemezse, saygınlığını bütünüyle yitirecek.

NATO başka bir âlem: Gerçi NATO Antlaşması’nın 5. maddesi, “Üye ülkelerden birine yapılan tecavüz, tamamına yapılmış kabul edilir” hükmüne yer veriyor, ancak ABD’nin önderlik etmediği hiç bir durum­da bu madde işlemiyor.

Hem yaklaşan Başkanlık seçimi, hem de Ortadoğu’ya her müdahalesinde canı fazlaca yandığı için ABD’nin bir sıcak savaşa önderlik etmesi zor gözüküyor. Zaten Suriye’yi kınayıp, “Türkiye’nin yanında­yız” mesajı vermekle yetiniyorlar.

Avrupa Birliği ülkeleri, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının travmasından hâlâ kurtulabilmiş değiller. Sıcak çatışmalardan (eğer muhatap kolay lokma değilse) daima kaçınıyorlar. Zaten ekonomileri de kriz­de...

En azından şimdilik, destekler “sözde” kalmaya mahkum. Türkiye için bu kadarı bile çok önemlidir. Şimdilik yalnız kalmadığımızı söyleyebiliriz.

Bu olayın daha fazla tırmanacağını sanmıyorum. Bunu ne dünya istiyor, ne de Türkiye ve Suriye. Zaten Suriye özrünü diledi. Daha sonra tazminat da söz konusu olacaktır. Yine de, Suriye’de bu iç savaş sür­düğü müddetçe, Türkiye’nin rahat uyuması mümkün değil.

CHP’nin tavrı ise benim açımdan hiç şaşırtıcı olmadı. CHP öteden beri risk almayı sevmez. Meselâ, “Ço­cukları babasız bırakmadık, Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’na sokmadık” diye övünmeye bayılır. Hâl­buki böyle durumlarda “Bitaraf (tarafsız) kalmak, bertaraf (bir yana atılma) olmak” anlamına gelebili­yor. Nitekim Türkiye o tarihte ve sonrasında tamamen yalnız kalmış, savaşmadığı halde savaşın bedeli­ni, açlık, yokluk, yoksulluk olarak, savaşan ülkelerden daha ağır ödemiştir.

Sınırınıza bu kadar yakın bir bölgede iç savaş varsa, halk baskı rejimini ortadan kaldırmak için çırpını­yorsa, bu uğurda ölmeyi göze alıyorsa, tarafsız kalamazsınız, “Ne haliniz varsa görün” diyemezsiniz. Öncelikle bu saygın bir dış politika olmaz. Ayrıca reel de olmaz. Daha da önemlisi insanın vicdanına oturur ve dünya çapında puan kaybettirir.

CHP’nin söylemleri, “Bırakınız güçlü olan kazansın, sonra biz kazananla irtibat kurarız” anlamına geli­yor. Bu denli “risksiz” yaklaşımlar, diplomaside tebessümle karşılanır. Şahsiyetli devletler gerektiğin­de risk alırlar ve olguların bir adım önünden giderler. Türkiye bunu yapmaya çalışıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi