Yener Dönmez

Yener Dönmez

Üç “elçi”nin savaşı...

Üç “elçi”nin savaşı...

Büyük devletlerde tesadüflere ve bireysel çıkışlara yer yoktur...


İngiltere Büyükelçisi’nin hafta başı Hürriyet’e demeç vermesi, ardından Amerikan Büyükelçisi’nin haber kanallarının temsilcilerine konuşmasından söz ediyorum.

İki açıklama da satır satır analiz edilmeli.

İngiltere Büyükelçisi Oslo’da “hakem devlet” konumunda kendilerinin olmadığını, Oslo sürecinde bulunmadıklarını belirtiyor özetle...

Topu Amerika’ya atıyor anlayacağınız...

İngiltere, Türk kamuoyunun nabzını dünyada en iyi tutan ülkedir.

Türkiye’yi köy köy çalıştıkları arşivleri mevcuttur.

İngiltere, Türkiye’nin tabanında ve tavanında neler olduğunu dünyada en iyi bilen devlettir.

Oslo’nun Türk kamuoyu tarafından bir “tuzak” olarak görüldüğünü ve her PKK saldırısında bu sürece yönelik öfkenin daha da arttığını onlar da gözlemliyor. İngiliz Elçisi, demecinde ülkesini temize çıkarırken, dediğim gibi ABD’yi bu nedenle öne atıyor.

ABD’nin son on yılda Türk halkı nezdindeki bagajı bir hayli doldu.

Müslüman ülkelere peş peşe yapılan saldırılar, tecavüzler, Irak’ta yüz binlerce katliam, Suriye konusunda destek verilmemesi vs...

Türkiye’nin bölünmesi yönünde adım attığı, özerklik için çalıştığı, bu nedenle Oslo’yu organize ettiği gibi bir algı ABD açısından taşınabilir değil.

Televizyon habercileriyle randevusu önceden ayarlanmış olsa da ABD Elçisi’nin söylemlerini İngiliz Elçisi’nin röportajından sonra revize ettiği görülüyor.

ABD Elçisi’nin uzun uzun anlattığı, açıkça söylemeyip bütün donelerini verdiği şey şu: “PKK liderleriyle ilgili bilgileri verdik, siz vurmadınız”...

Bu son derece önemli bir iddia...

Açık konuşalım...

Şu an ABD’nin kullanımını Türkiye’ye tahsis ettiği Predatörlerin verdiği istihbarat, Türkiye’nin Heronlarının sağladığı istihbaratın en az on katı...

Bunun ötesinde iki durum var:

1-ABD geçmişte Çekiç Güç üzerinden PKK’ya bazı destekler sağlıyordu.

2-Predatörlerin verdikleri istihbaratı ise, süzgeçten geçirip, PKK’nın ağır darbe alacağı bazı istihbaratları pas geçiyordu.

Türkiye, geçmişte bu iki durumu da tespit etmişti.

Şu an ikisi de sürmüyor.

En azından Türkiye’nin elinde aksi yönde bir kanıt yok.

Oslo’da ise masadaki “hakem devlet” ABD idi...

Daha doğrusu CIA yetkilileriydi.

Oslo’ya bulaşan ABD, uzun süredir kendisini temize çıkarmaya uğraşıyor.

Bu nedenle de istihbarat akıtıyor.

Bunu PKK’nın lider kadrosuna yönelik istihbarat vermeye kadar vardırmış anlaşılan.

Tabi alt nedenlerinden biri de Karayılan ile İran arasında son dönemde kurulan ilişki ve İran’ın tıpkı Hizbullah gibi PKK’yı da farklı parametrelerle Ortadoğu Kazanı’nda kullanma ihtimali.

ABD, bir zamanlar güçlenmesine katkı sağladığı PKK silahının, başka bir el tarafından kullanılmasını istemiyor.

İngiltere’nin de, ABD’nin de, İran’ın da hesapları oldukça komplike...

Oysa ki önemli olan bizim hesabımız...

Bu yeni denge çıpasını, PKK’yı bitirmek için kullanabiliriz. Tabii içimizdeki “Karayılan Seviciler”i aşabilirsek...

Kandil’de Karayılan’la röportaj yapıp, Karayılan’ı samimi-yapıcı-barışçıl olarak sunan Avni Özgürel’i dün televizyonda izleyince, açıkçası bu umudum azaldı.

Özgürel, asıl tehlikeli unsurun Suriye’deki PKK yapılanması olduğunu, çünkü Kandil’de Öcalan’a tepki olduğu, ama Suriye’dekilerin tam APO’cu olduğunu söyledi.

Kandil’den kastettiği Karayılan...

Birileri Karayılan’a operasyon yapılmasın diye çırpınan, temize çıkarma taklaları atan bir portre sergiliyor...

ABD ve İngiltere “elçi”lerini konuşturur da, içimizdeki İrlandalılar “elçileri”ni konuşturmaz mı?

Özgürel hemen damlayıverdi ortaya...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Yener Dönmez Arşivi