Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Hoş geldin ey “İyd-i Adha”

Hoş geldin ey “İyd-i Adha”

“Îyd” bayram, “adha” ise “kuşluk vakti kesilen kurban” anlamındadır; kısacası, “Kurban bayramı”...
Mübarek olsun, efendim...

Eskiden bu topraklarda bayramlar “tatil” olarak algılanmaz, hem “ibadet”, hem de “sosyal dayanışma” yönüyle daha derin kutlanırdı.

Devlet, her bayramdan önce bütün memurlara birer maaş ikramiye dağıtırdı. Ayrıca Ayasofya, Sultanahmed, Süleymaniye, Fatih gibi büyük camilerde görevli âlimlere, kurban bayramı öncesinde “kürk bahası”, ramazan bayramı öncesinde “iftariye” adı altında hediyeler dağıtılırdı.

Borç yüzünden cezaevine düşenlerin borcu, Avarız Vakfı (Mahalle Vakfı) tarafından ödenir, bayramı aileleriyle birlikte geçirmeleri sağlanırdı.

Bu arada devlet, cezasının üçte ikisini çekmiş mahkûmların bir kısmını bayram münasebetiyle affederdi.

Anlayacağınız, Osmanlı ceddimiz, ramazan ve kurban bayramlarını engin bir tefekkür anlayışı içinde kutlar, başka dinlerin mensupları bile (kurbanı eleştirmek şöyle dursun) geleneksel bir yaklaşımla kurban keserlerdi.

Fakir Hıristiyanlara ve Musevilere dahi kurbandan “pay” çıkarılır, hangi inanç sisteminden olursa olsun, komşularla bayramlaşılırdı...

Böylece herkes, toplumsal dokunun bir parçası olduğunu derinden hissederdi.

Yani bayramların milli birlik ve bütünlüğe katkısı son derece büyüktü. 
Bayram öncesinde, camiler, türbeler, caddeler ve sokaklar temizlenip bayrama hazırlanırdı...

“Temizlik imandandır” anlayışı çerçevesinde hamamlar sabahlara kadar açık tutulur, dolup dolup boşalırdı.
Hazır giyim satan mağazalar olmadığından, bayramlıklar on-onbeş gün önce erbabına ısmarlanır, baklavalar açılıp, çeşitli yiyecek maddeleri ve rengârenk şekerler satın alınırdı. Bu arada zengin aileler kendi ev halkı için aldıkları bayramlıklardan, konaklarında çalışan kâhya ve hizmetçilere de alır, evin hanımı tarafından da işlemeli iç çamaşırları ve dışlıklar hazırlanırdı.

Bunlar bohçalara sarılarak ayrı ayrı dağıtılırdı. 
Ayrıca, evlenerek konaktan çıkan eski kalfalara ve cariyelere de süslü çamaşırlar, çocuklarına ayakkabı ve elbiseler alınırdı. Konaktaki cariyelere yine kendi arzularına göre elbiseler dikilir, çocukların ebeleri olan hanıma, konaktaki gedikli ağalara ve tüm hizmet eden hademelere de elbiselik çukalar, mendiller, peşkirler, iç çamaşırları ve para verilirdi.

Ev ve konaklarda çalışan cariyelerin bayramlıkları kâhya kadınlar tarafından biçilir, dikilir, hazırlanır, kıdem ve derecesine göre bohçalanır, sırasıyla sahiplerine ulaştırılırdı. 
Zenginler kendi çocuklarına aldıkları bayramlıkların aynısını mahallenin fakir çocuklarına da alır, bayram sevincinin geniş kitlelere yayılmasına katkıda bulunurlardı.

O günlerden bu günlere çok şey değişti, çünkü şartlar başkalaştı; buna rağmen, geçmişimizdeki bazı güzellikleri yaşatmak hâlâ da mümkündür... İsteyelim yeter.

Hadi nice bayramlara diyelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi