Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Eski bayram şenlikleri



Eski bayram şenlikleri



Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Boğaz Köprüsü’nde organize ettiği ses ve ışık gösterisi, bana, Sultan Abdülâziz’in 1866 yılı kurban bayramında Galata Köprüsü’nde (Boğaz Köprüsü’nde düzenleyemezdi çünkü yoktu) düzenlediği bayram şenliklerini hatırlattı...


Benden başka da hatırlayan olmadı, maalesef: Hatta bazı köşe yazarlarımız, “Birkaç yıldır İstanbul’da bu türden bayram eğlenceleri yapılıyor” diye sevindi. Çok şükür, “Bu bize cumhuriyetin bir armağanıdır” diyen çıkmadı. Hoş çıksaydı da şaşırmazdım.

Bazı köşe yazarlarımız sayesinde garipliklere alıştım.
Alın bir gariplik daha işte: Cumhuriyet Bayramı günü, CHP’nin düzenlediği yürüyüşte yaşanan olumsuzlukları, “Bayrakla yürümek yasak!..

Atatürk posterleriyle yürümek yasak!” diye yansıtan köşe yazarlarımız var.
Düşünün ki, bu ülkenin her tepesinde kocaman bir bayrak dalgalanıyor, her alanında “Atatürk” heykeli var.

Üç bulvardan birinin adı “Atatürk”, üç okuldan birinin adı “Atatürk”, havalimanları, köprüler, caddeler, sokaklar “Atatürk”...


Böyle bir ülkede “Atatürk posteri taşımak yasak” derseniz kimseyi inandıramazsınız, ancak bazılarının hoşuna gidersiniz. 
Oysa asıl konuşulması gereken, Türkiye’nin en büyük şehrinin CHP İl Başkanı’nın, Birinci Ordu Komutanı’na dönüp, “Sizin koruyamadığınız cumhuriyeti, biz koruyoruz” demesidir.


Çünkü bunun, “Ordu darbe yapsın, yönetime el koysun!..” demekten farkı yoktur.
Anlaşılan CHP’li yöneticiler, iktidarı halktan alamayacaklarına iyice kani oldular. 27 Mayıs ve 12 Mart darbelerinden sonra olduğu gibi, askerin kendilerine ikram etmesine bel bağladılar. 


Fikir ve politika üretemedikleri için de problem üretiyorlar.

Geçelim.
Ne diyorduk, eski bayramlarda da İstanbul’da şenlikler yapılırdı. Yani bazı köşe yazarlarımızın sandığı gibi, bayram şenliklerinin mazisi “birkaç yıl” değil, en az birkaç yüzyıl...

Bunlardan biri de 25-28 Nisan (1866) tarihleri arasında, Kurban Bayramı münasebetiyle düzenlenmişti. 25 Nisan günü öğleden sonra başlayan bayram şenlikleri 28 Nisan’a kadar sürmüştü.


Galata Köprüsü ve Sarayburnu’nda düzenlenen şenliklerde cambazlar, sihirbazlar, hayalbazlar (Karagözcüler), orta oyuncuları ve meddahlar hünerlerini göstermiş, İstanbul esnafı geçiş yapmış, panayırlar kurulmuştu.

Ayrıca güreş ve cirit turnuvası düzenlenmişti.
Osmanlı bayramları yabancıların dikkat odağı olur, gördüklerini ballandıra ballandıra anlatırlardı. İyi ki, yoksa Osmanlı bayram şenlikleri hakkında bilgimiz olmayacaktı.

Osmanlı yaşar, yabancılar yazardı.
1582 yılı İstanbul’unda şahit olduğu “Donanma Eğlencesi”ni, De La Croix şöyle anlatıyor:
“Gece şenliği çok hoştu. Bütün dükkânlar değerli eşyalarla süslenmiş ve pek çok sayıda kandille aydınlatılmıştı.

Kandillere çiçek demetleri ve renkli kâğıtlar asılmıştı. Satıcılar geceyi dostlarıyla şarkı söyleyip, kahvelerini içerek geçiriyorlardı.” 
19. yüzyılın ilk yarısında “Lale Şenlikleri”ni izleyen Panaroma Dergisi muhabirlerinden J. A. David ise şunları yazıyor:


“Akşam sessizliğini ansızın yırtan bir haykırış eşliğinde meşaleler yandı, ışıklar birbirine karıştı, birbirlerine kavuştu.

Bir alay adam hoş kokular yayan meşalelerle çiçeklerin arasında, arkalarında ışıklı izler bırakarak dağıldılar. Her çiçeğin yanına bir ayna yerleştirilmişti. Alevlerle çiçekler bu aynalara yansıyıp çoğalıyorlardı.

”
Ey her şeyi bilen köşe yazarlarımız, anlaşıldı mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi