Düğmeye Basan İstihbaratçı
Başbakan Erdoğan’ın şantaj diyerek deşifre ettiği açlık grevleri DPI’cılar ve “Akil Adamlar” tarafından cansiperane savunuluyor ve aynı kişiler Başbakan’ı insani olmamakla itham edebiliyor.İnsan sormadan edemiyor: Bu cesareti nereden alıyorlar acaba?
Cevap açlık grevleri tiyatrosunun başlangıcında ve amacında saklı.
Açlık grevleri her ne kadar 64 gün önce başlamış olsa da, senaryonun tasarlanması ve kağıda dökülmesi aylar öncesine dayanıyor…
Bilindiği üzere terör örgütü 13 askerimizi şehit ettiği Silvan saldırısıyla, müzakereleri sonlandırdı.
Sonraki süreçte Kazan Vadisi, Kavaklı gibi girilemez denilen örgüt kampları dağıtıldı, örgüt kırsalda ilk defa büyük darbeler aldı...
Ancak önce Uludere ile güvenlik güçlerinin sonuç alıcı çalışmaları sabote edildi, sonra da devletin yeniden müzakereye zorlanması planı sahnelenmeye başladı:
Tarih, 2012’nin Ocak ayı.
İngiliz istihbaratının yetkili isimlerinden biri bazı temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye geldi.
İlginçtir ki Yahudi asıllı olan bu istihbaratçının cevabını çok merak ettiği bir soru vardı:
“Türkiye cezaevlerinde açlık grevleri olursa ve bundan dolayı ölümler yaşanırsa nasıl bir sonuç ortaya çıkar?”
Türkiye’nin yetkili isimlerinden bu sorunun cevabını öğrenmeye çalıştı.
Uludere sonrası duran askeri operasyonlar son dönemde yeniden hız kazandı ve başarılı şekilde devam ediyor.
Bu operasyonlar terör örgütünü çıkmaza soktu.
Çünkü örgütün en önemli icra organı silahlı gücüne, önemli darbeler vuruluyor.
Örgütü kullanan sahipleri, silahlı gücün bitmesi halinde Türkiye’ye karşı örgütü kullanamayacaklarını biliyorlardı.
Tarih, 12 Eylül 2012.
Operasyonların artmasıyla cezaevlerinde açlık grevleri başladı.
Greve mazeret ana söylem: Öcalan.
Bu arada açlık grevleri başlamadan hemen önce, 2 Eylül’de, Habur Kahramanı’nın da bilgisi dahilinde apar topar “silah yerine akıl devreye konuldu!”.
Teröristbaşı Karayılan’ı barış güvercini ilan eden, söylediklerine sorgusuz sualsiz inanan, örgütü ve İngiliz istihbaratını Oslo süreciyle ilgili hararetle savunan değerli şahsiyet de “akil adam” oluverdi.
Çandar, Sancar, İnsel gibi İngiliz istihbaratı yörüngesindeki DPI’cılar ise zaten “akil”di.
“Akil Adamlar” çok geçmedi, açlık grevleri için devreye girdi ve Adalet Bakanı ile görüştü.
Hatta ve hatta “Akil Avukat” Emin Aktar, Öcalan’la görüşmek için Sadullah Ergin’den izin istedi.
“Akil Adamların” başı Şahismail Bedirhanoğlu da verdiği demeçlerde açlık grevlerinin bitmesini Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine bağladı ve bu konuda Adalet Bakanı’na İmralı’ya gidelim teklifini ilettiklerini söyledi.
Ama Ergin, net bir şekilde Öcalan’ın avukatlarına talimat ilettiği için görüştürülmediğini söyledi.
Hasılı “akil adamlar” da adeta bunun için kurulmuş ve programlanmış gibi Öcalan’a kilitlendi.
İşin medya ayağında yine «açlık grevlerinin bitmesi için koster arızasına son vermek gerektiğini" söyleyip farklı sözlerle aynı noktayı gösteren İngiliz istihbaratı kaynaklı DPI›cı Çandargiller var.
Onların desteği olmasa her şey tabii ki çok daha zor olur.
Terör örgütünün legal uzantıları da bu tiyatronun önemli figüranları arasında yer alıyor.
“Biz açlık grevlerini talimatla yapmıyoruz, bak biz de katılıyoruz, destekliyoruz” diye tiyatroya katılıyorlar.
Hatta onlar diğerlerinden daha da ileri gidip “Öcalan’ı Diyarbakır’da göreceğiz” bile diyebiliyorlar.
Hepsinin de söylemi aslında çok insancıl ve evrensel görünüyor: “İnsanlar ölmesin”…
Ama talepleri dönüp dolaşıp Öcalan’da düğümleniyor.
Sıkı durun!
Açlık grevlerini yılbaşında rüyasında gören İngiliz istihbaratçı aynı zamanda Oslo görüşmelerine de bizzat katılan isimlerden, belki de Aslı Aydıntaşbaş’ın Oslo görüşmelerinde aksanından teşhis ettiği “özel okul çıkışlı İngiliz eliti” O.
Bu bilgiyle beraber puzzle tamamlanmış oluyor: Müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni Lawrence’ların kurguladığı açlık grevleri şantajı adlı oyun sahneleniyor tiyatrolarda. Gördüğünüz gibi tiyatro öyle heyecanlı bir tiyatro ki; içinde komplo var, hainlik ve ihanet var, entrika var, dış devletlerin istihbaratlarıyla temas içinde ajanlık var.
Tiyatro böyle olunca, kamuoyu bu tiyatroya seyirci kalamıyor, yazılı basın ve görsel medya da işin peşine düşüyor.
Ancak çok şükür ki Erdoğan gibi basiretli ve dirayetli bir devlet adamımız var.
Bu denklemi çözüp açlık grevlerini şantaj olarak deşifre eden Başbakan bununla da yetinmeyip İDAM TARTIŞMALARIYLA karşı hamlede de bulunmuştur.
Açlık grevleri ve İdam cezası turnusol kağıdı, destek verenler baktığımızda arkalarında güneş batmayan ülke görülebiliyor.
Hatta bu güçle “kimin boynuna ipin geçeceği belli olmaz” ve “çok kötü olur… Cezaevinde ölüm dağda çarpışarak ölen asker ve PKK’lının ölümüne benzemez” şantajları bile yapılabiliyor.
Diğer taraftan da BDP’li Özdal Üçer, geçen hafta partililerine hitap ederken açlık grevlerinde Başbakan’ın boynunu bükememenin verdiği hışımla “ciddiyetsiz, terbiyesiz, haysiyetsiz, akılsız, ahmak” kelimeleriyle Erdoğan’a ağır hakaretlerde bulunuyor.
Çandargilleri İngiltere’de ağırlayan DPI’nin Başındaki Kerim Yıldız ise Roj TV davasında PKK adına tanık oluyor.
Neyse ki ecnebiler bile bunlardan hakperest de mahkeme “PKK’ya yakınlığı” nedeniyle Kerim Yıldız’ın şahitliğini reddediyor.
İşte açlık grevlerini başlatan güç ve emrindekilerin durumu bu…
twitter: @yenerdonmez
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.