Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Gerçekler özür dilemeyi gerektirmiyor mu?

Gerçekler özür dilemeyi gerektirmiyor mu?

Ergenekon soruşturması çerçevesinde medyaya yansıyan haberler insanı şaşırtıyor. Geçmişte hemen tamamı inananlara yıkılmış cinayetlerin bugün çoğunun Ergenekon ile bağlantısının olduğu iddiaları insanı nasıl şaşırtmasın? Elbette bu yansıyan haberlerin hepsinin mahkemeye intikal eden dosyada olup olmadığını tam olarak bilmiyoruz. Ancak, medyada hergün ilginç bir iddia gündeme geliyor.. Söz gelimi Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombalar ile Ergenekon arasında bir bağlantı olduğundan söz ediliyor.. Eğer böyle ise Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan ve daha sonra tutuksuz yargılanmasına karar verilerek serbest bırakılan İlhan Selçuk'un kendi gazetesini bombalatan kişilerle işbirliği halinde olduğu gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.. İnsan böyle bir sonucu anlamakta güçlük çekiyor.

Yine medyaya yansıyan haberlere göre Danıştay saldırısı ile Ergenekon arasında da bir bağlantı olduğundan söz ediliyor. İnsan bunu da anlamakta güçlük çekiyor. Biz anlamakta güçlük çekmiyoruz. Aslında normal işleyen bir sistemde böylesi çelişkilerin yaşanmaması gerekiyor.. Ne var ki, sistem ülkemizde hiçbir zaman normal kuralları içinde işlemediği için herşey birbirine karışmış durumda.

Bu arada geçmişteki faili meçhul cinayetlerin de bir kısmının Ergenekon ile ilişkili olduğu iddiaları medyaya yansıdı. Bu iddiaların doğru ya da yanlış olduğuna, doğru ise ne ölçüde doğru olduğuna mahkeme karar verecek. Bu konuda bizim söyleyecek fazla bir sözümüz olamaz.

Bizim dikkat çekmek istediğimiz husus bu iddiaların doğru ya da yanlış olduğundan ziyade, iddialar binde bir oranında bile doğruysa geçmişte her saldırı ve cinayetin ardından topluca inanan insanları hedef alan, bu ülkeyi terk ederek başka ülkelere gitmesini nöbet geçirircesine meydanlarda haykıranlar ile bu haykıranların yanında yer alan medyanın o insanlardan özür dilemesi gerektiğidir.

İnanan insanlara dinci, köktendinci, gerici gibi sıfatlar yükleyip işlenen tüm cinayetleri bu kesime yıkmak gibi bir alışkanlığın esiri olan kesimler Ergenekon soruşturması vesilesiyle ortaya atılan bir takım iddialar karşısında biraz olsun utandılar, geçmişte saldırdıkları insanlardan özür dilemek gibi bir duyguya sahip oldular mı merak ediyorum? Eğer geçmişte her cinayetin ardından meydanlara dökülenler bugün ortaya çıkan bazı gerçekler karşısında hala geçmişte sergiledikleri tavır sebebiyle utanç duymuyorlarsa, özellikle medyadaki bazı kalemşörler bir nefis muhasebesi yapma ihtiyacı duymuyarlarsa bu ülkede toplumsal kaynaşmanın sağlanmasının mümkün olmayacağını düşünmek yanlış olmaz..

Sürekli olarak sistem ile kavgalı gösterilmeye ve bunun için cinayetler bile işleyebildikleri düşüncesini toplumun kafasına kazımaya çalışanların inançlı kesimin aksine bu ülkede sistem ile kavgası olanlar ve kendilerine Atatürkçü ve ulusalcı gibi sıfatlar yükleyerek toplumu ayrıştıran, ayrışmaları körükleyenler olduğu gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu görmez miyiz?

Elbette işlenen cinayetlerin ardından meydanlara dökülen herkes birtakım çevrelerin -özellikle de medyanın- iğfaline maruz kalmıştı. Elbette cinayetlerin ardından düzenlenen mitinge ve yürüyüşlere katılan herkes sadece bu çevrelere destek vermek için bunu yapmamıştır. İşlenen bir cinayeti tamamen insani duygularla telin etmek için katılanların sayısı az değildir. Yani kandırıldıkları için bu mitinglerde belli bir kesime karşı sözlü saldırılarda bulunmuşlardır. İşte bunlar bugün kandırıldıklarını idrak edip geçmişte cinayetlerle hiçbir ilgisi bulunmayanlara karşı sergiledikleri tavır sebebiyle bu kesimden özür dilemek zorundadırlar. Yanıltıldıklarını itiraf etmelidirler.

Toplumsal barışı sağlamanın yolu sanıyorum bu barışın dinamitlenmesine bilmeden alet olanlara düşüyor. İnsanlar yanıldıklarının ve yanıltıldıklarının farkına varır, yanlışlarını gözden geçirirlerse çok farklı gruplar içinde yer alanlar arasında bile zamanla barış sağlanabilir.

Mesele bir yanıltılma sebebiyle inanan insanlara karşı cinayetler bahane edilerek saldırıdan ibaret değil de, inançlı insanları düşman gören bir anlayışın tezahürü ise elbette geçmişte bu saldırıların içinde bulunanlar ne bir muhasebe yapmaya ne de özür dilemeye ihtiyaç duyarlar.. Böyle olunca da toplumun tümünü kapsayan bir barış ortamı sağlanamaz. Bu da ülkemize zarar verir. Bindiğimiz dalı kesme anlamına gelir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi