Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ortadoğu yeniden şekillenirken... Oyun içinde oyun!

Ortadoğu yeniden şekillenirken... Oyun içinde oyun!

Kafam karmakarışık... “Görünen”lere veya “gösterilenler”e değil de, “bit yenikleri”ne veya her taşın altından çıkan “çapanoğlu”na bakmaktan kafam balon gibi şişti... Bazı olaylar var ki, “sıradan” ve “basit” görünüyor ama perde gerisinde öyle “dolap”lar dönüyor ki, onları “görmeye” çalışıyorum.


Anlıyorum ki;

Hiçbir olay “masum” değil!..

“Tek başına” da değil!.. Ya “dal”ları var, ya “budak”ları ya da “kök”leri!..

RUSYA PATRİOT’A KARŞI, ÇÜNKÜ!

Meselâ, şu “Patriot” meselesi...

Malûm; Suriye’nin, güya “muhalif”lere attığı, ancak Türkiye’ye düşen ve “5 vatandaşımızın ölmesine, bir öğretmenin de yaralanmasına” yol açan “füze”lere bir tedbir alarak, Türkiye, NATO’dan “Patriot füzeleri” istemişti...

Bu konu, önceki günkü Bakanlar Kurulu’nda görüşüldü... Dün de “50 kişilik bir NATO heyeti” geldi... Heyet, incelemelerde bulunduktan sonra, Patriot’ların “Suriye sınırı”nın neresine yerleştirileceğine karar verecek...

NATO’dan Patriot istenmesine en çok karşı çıkan Rusya idi... Patriot’ların “savunma” amaçlı olduğu ısrarla söylenmesine rağmen, Rusya, bu füzelerin “Suriye’ye karşı kullanılabileceğini” iddia ediyor ve “tepki” gösteriyordu...

Ne yalan söyleyeyim;

Rusya’nın bu tavrını, “Esed yanlısı politika”sına bağlıyordum... Öyle ya; Rusya, İran ve Çin, en başından beri “Esed’in yanında”ydı ve “Baas rejimi”nin devam etmesini istiyordu.

“Patriot”lara, işte bu sebeple karşı çıktıklarını düşünüyordum.

Yeni yeni öğreniyorum ki;

Bu karşı çıkış, “tamamen duygusal”mış!

Efendim;

Rusya, niye “Patriot”lara karşı çıkıyormuş, biliyor musunuz?.. Meğer, Türkiye’ye “4 milyar dolarlık füzesavar sistemi satmak” istiyormuş, iyi mi?..

Gazetelerin yazdığına göre;

Rus yetkililer, “Patriot’tan daha gelişmiş bir sistem” olan Antey-500 füzeleri için Ankara’da yoğun bir “kulis faaliyeti” yürütüyormuş!..

Düşünebiliyor musunuz;

Rusya Devlet Başkanı Putin bile, Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde, “ihaleyi bize verin” ricasında bulunmuş!..

Çünkü, “rakip”leri var!..

Fransızlar Samp-T’yi,

Çinliler FD-2000’i

Satmaya çalışıyorlarmış!..

Sizin anlayacağınız;

Rusların “Patriot”lara karşı çıkması “Esed’i düşündüklerinden” değil, “kendi ceplerini düşündüklerinden” dolayıymış!..

Hani, bir atasözümüz var ya;

“Kaz gelecek yerden

Tavuk esirgenmez!”

Eee, “4 milyar dolar” gelecek bir ihalede Esed’in lâfı mı olur?..

Sat gitsin!..

İNGİLTERE DE SATTI!

Suriye’yi “satan” ya da satmanın arefesinde olan tek ülke, elbette Rusya değil... Suriye’yi çoktan satan bir ülke daha var ki, o da İngiltere’den başkası değil...

Bakın; “Türkiye-Suriye gerilimi”nin sebeplerinden biri de; “Katar Boru Hattı”dır.

Esed, şu anda kafasını duvarlara vursa da, bu “hat”tın yapımından “İngilizlerin ısrarıyla” vazgeçmiş, iyi mi?..

Türkiye, Esed’e adeta yalvarmış;

“Yapma!.. Türkiye’yi satma!”

Ama Esed, “İngilizlerin oyunu”na gelmiş ve Türkiye’nin ricalarını kaale almamış!..

Peki, olan ne?..

Olan şu:

Esed’e o zaman akıl veren İngilizler, şu anda onun yanında değil... Yani, İngilizler de sattı Esed’i!..

Satan satana!..

Malûm;

Emperyalist ülkelerde, kesinlikle “vefa” diye bir kavram yoktur...

Onlar, “çıkar”larına bakarlar!..

IRAK’TA NELER OLUYOR?

Bilmem dikkatinizi çekiyor mu;

“Suriye” konusu hallolmadan, şimdi de Irak meselesi çıktı karşımıza... Gerçi, bir süredir “gerilim” yaşıyorduk ama, bunlar “söylem”de kalıyordu...

Son günlerde ise;

Gittikçe Saddamlaşmaya başlayan Nuri el Maliki’nin askerleri Kuzey Irak’a müdahale etmeye başladılar... Bu da Türkiye’nin hiç işine gelmiyor...

Önce Kerkük, şimdi de Tikrit.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin lideri olduğu Kürdistan Demokrat Partisi’nin Dış İlişkiler Sorumlusu Hemin Havrami, Kürt yönetimi ile Irak ordusu arasındaki gerilime dikkati çekiyor ve diyor ki;

“Diyala, Tikrit, Musul, Kerkük ve Erbil’in etrafını ağır silahlı 100 bin Irak askeri çevirdi.”

Maliki açıkça tehdit etmeye başladı.

Kürdistan yönetimi kazanımlarından vazgeçmeye niyetli değil.

Yani çok büyük müdahaleler olmazsa “çatışma” kaçınılmaz görünüyor.

MALİKİ PİYON MU?

Peki, bu sürece nasıl gelindi?..

Doğruhaber’den Hasan Sabaz’ın süreçle ilgili tesbit ve yorumları şöyle;

“Bölgeye müdahil olmak isteyen Türkiye yıllarca “Türkmen” kartını kullanmaya çalıştı. Ancak Türkmenler arasında mezhebi faktörün etnik faktörden daha önemli olduğunu geç fark etti. Türkmenlerin önemli bir kısmı Mukteda Sadr ile Hekim grubuna yakındı.

Kürtlerle gel-gitler yaşandı.

Türkiye, Sünni gruplara yanaştı.

Arap aşiretleriyle istediği ortamı bulamayan Türkiye, İhvan kökenli; ama çok da berrak olmayan Tarık Haşimi’ye yöneldi.

Tarık Haşimi üzerinden Irak yönetiminde söz sahibi olmak isteyen Türkiye, hem Amerika’nın hem de İran’ın tepkisini çekti.

Polisi, askeri ve yargıyı ele geçiren Nuri el Maliki, Haşimi’yi tasfiye etme sürecini başlattı.

Irak’ta yüz binlerce kişiyi katleden Amerika’ya karşı hiçbir şey diyemeyen Maliki, Tarık Haşimi hakkında bazı suikastlara adı karıştığı bahanesiyle tutuklama kararı çıkarttı.

Göstermelik yargılamalar yapıldı ve Haşimi hakkında çok sayıda idam kararı verildi.

Haşimi, önce Kürdistan ve Katar’a, ardından da İstanbul’a gelip orada yerleşti.

Her ne kadar Tarık Haşimi olayı Türkiye ile Irak ilişkilerinde sıkıntıya sebep olduysa da asıl mesele bu değildi.

İsrail konusunda Türkiye’yi terbiye etmek isteyen Amerika, bunu bu kez de Maliki eliyle yapmak istiyor.

KCK Yürütme Konseyi’nin en önemli elemanlarından ve bazı iddialara göre esas 1 numara olan Cemil Bayık ile görüştüğü iddia edilen Maliki, hemen ardından Kürdistan bölgesine müdahale etmeye başladı.

Kürdistan’ı “kırmızı çizgileri” arasında sayan Amerika’nın orayı Maliki’ye yedirip yedirmeyeceği belli değil; ama Türkiye’yi güvensiz bir çevre ile kuşatmaya çalıştığı gün gibi aşikar.”

Görüyorsunuz değil mi;

“Oyun içinde oyun” oynanıyor!..

Şu işe bakın;

Bir “Kürt örgütü” olduğu iddia edilen PKK’nın liderlerinden Cemil Bayık, Irak Başbakanı Maliki ile görüşüyor ve Maliki, bu görüşmeden sonra “Kürtlerin yaşadığı Kuzey Irak’ı vurmaya” başlıyor!..

Eee, PKK, hani “Kürt örgütü”ydü, hani “Kürt hakları” için vardı?..

Demek ki;

Bu iddia “fasa-fiso”ymuş!..

PKK, öyle bir örgüt ki;

Bir yandan “Şii Maliki” ile, bir yandan “İran”la ve bir yandan da “Esed” ile kol kola!..

“Denklem”in içindeki Rusya ve Çin’i nereye koyacağız, bilemiyorum.

OYNANAN OYUN BÜYÜK!

Anlaşılan o ki;

Maliki ve arkasındaki güç, petrol ve gazı ne Kürtler’e ne Türkiye’ye koklatmaya yanaşmıyor. Türkiye; “Kürtlere bu haksızlığı yapmayın. Bölge için hayırlı olmaz” dese de, Maliki dinlemiyor...

Peki, bu durumda ne yapacak Türkiye?.. Yıllardır sürdüğü “Yurtta sulh, cihanda sulh” gibi etliye-sütlüye karışmama politikasını devam mı ettirecek, yoksa “anladıkları dilden” konuşmaya mı başlayacak?..

Kim ne derse desin;

Ortadoğu “fokurdamaya” devam ediyor... Bu, “yeniden kurulma”nın, “yeniden şekillenme”nin ayak sesleri de olabilir.

Ama, şurası kesin;

Bölgede dikiş tutturamayan ABD, bundan sonra Çin ile uğraşmak zorunda kalacak... Ruslar, paylarına ne düşerse, onunla yetinecek... İran’ın ne yapacağı henüz net değil... Bölge ülkelerinin rotasını herhalde “Irak’taki gelişmeler” belirleyecek...

Ama Türkiye’nin, “bölgenin lideri” olacağına kesin gözüyle bakılabilir.

Lütfen dikkat;

Oyun, “büyük” oynanıyor!..

Onun içindir ki;

“Oyun içinde oyun var!”

Ben, bir kısmını yazabildim...



İdeolojik akrabalık!

Geçenlerde, bir “tv programı”nda, AK Parti eski milletvekili Mehmet Ocaktan bir lâf söyledi, üzerine gelmeyen kalmadı... Ocaktan, PKK ve BDP ile CHP’nin “ideolojik akraba” olduklarını söyleyince, resmen üzerine çullandılar. Oysa, bunun tartışılması bile abes... PKK ile CHP’nin “ideolojik akrabalık”ları o kadar “gözle görülür” hâlde ki, “belge” aramaya hiç gerek yok.

Ne diyordu Esed;

“Laiklik için savaşıyoruz!”

Yani, CHP de laik, Esed de!.. Peki, “laik Esed”in imdadına kim yetişti?.. Elbette “Bahoz Erdal” kod adlı Suriyeli Fehman Hüseyin yönetimindeki PKK’nın militanları!..

PKK’nın desteklediği Esed’in geçmişi “katliam”larla dolu... Ve tabiî, CHP’nin tarihi de... PKK’nın gerisinde ise, “50 bin ceset” var... Yani, o da “katliamcı” bir örgüt!..

Bütün bunlar “ideolojik akrabalık” için yeterli “delil”ler değilse, aksini iddia edenler, ortaya yeni deliller koymalı değil mi?..

Ortada bir “akrabalık” yoksa, birisi cevap versin; “Baasçı Esed’in en büyük destekçisi CHP” değil midir?.. Esed’in en büyük destekçisi de PKK değil midir?..

O halde, neyi tartışıyorsunuz?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi