Nihai hedef: Tam Bağımsız Filistin devletidir
Beklenen oldu ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan oylamada Filistin Yönetimi’nin üye olmayan gözlemci devlet statüsü başvurusu kabul edildi. Bu bir siyasi kazanımdır ve devlet olma yolunda önemli bir adım olmakla beraber kamu diploması açısından büyük bir başarıdır.
BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, Filistin'in talebi için 138 ülke, ''evet'', 9 ülke ''hayır'' oyu kullandı, 41 ülke çekimser kaldı. Bu oylama sonucu Filistin’in yalnız olmadığını ve Filistin davasının Beynelmilel bir davaya dönüştüğünün en bariz örneğidir.
BM Genel Kurulu'ndaki bu oylama sadece Filistin’i oylamadı aynı zamanda Milletler camiasında Amerika ve İsrail’in itibarı ve güveni onaylandı. Netice Filistin halkının haklı davası hüsnü kabul bulurken bir terörist devlet olan İsrail ile onun hamileri Milletler camiasının vicdanında mahkum edilmiştir.
Ancak bu her şey tamam anlamına gelmiyor.
Çünkü:
Hala Gazze Siyonist İsrail kuşatması altındadır ve tüm dünyanın gözleri önünde İsrail, Filistin halkına bir devlet terörü uygulayarak büyük bir yıkım ve insan kaybına sebep olan saldırılarını ateşkese rağmen sürdürmektedir.
Ve Filistin toprakları hala özgür değildir...
İsrail, işgal ettiği Filistin topraklarında yeni yerleşim yerleri oluşturarak yayılırken; bu işgali meşrulaştırma adına Kudüs’ü başkent ilan etmeye hazırlanıyor.
Ancak, BM’deki bu oylamanın neticesi göstermektedir ki; İsrail asla işgal ettiği toprakları meşrulaştıramayacağı gibi Kudüs’ü de başkent ilan edemeyecektir.
Bu oylamadan sonra hem İsrail hem de hamileri bu gerçekler doğrultusunda hareket ederek sürdürdükleri yanlış politikalarından vazgeçerek Gazze’ye yönelik ahlaksızca saldırılara derhal son verip İşgal ettikleri Filistin topraklarından çekilmelidir.
UTANÇ VERİCİ TEHDİTLER VE RÜŞVET TEKLİFLERİ
ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Bill Burns ve Ortadoğu barış temsilcisi David Hale, son dakikaya kadar Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ı oylamadan vazgeçirmek için baskı uyguladılar. Bakanlık sözcüsü Victoria Nuland da ABD’nin Filistinlilere hayati derece önemli ekonomik yardımının kesilebileceğini ancak başvurunun geri çekilmesi halinde yardımların arttırılacağı ifadelerinde bulunarak bir yandan tehdit diğer yandan rüşvet teklif etmiş oldu.
Oylamanın sonucunun açıklanmasının ardından Binyamin Netanyahu'nun, ''Bu anlamsız karar, hiçbir şeyi değiştirmeyecek. İsrail vatandaşlarının güvenliği garanti altına alınmadıkça Filistin devleti kurulmayacak" şeklindeki uluslararası iradeyi hiçe sayan açıklaması kelimenin tam anlamıyla bir densizliktir.
Washington’da katıldığı bir konferansta, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’in Filistin’in BM’de ”üye olmayan gözlemci devlet” statüsü kazanması kararını ”talihsiz ve amaca zarar verici” olarak nitelemesi ve çözümün ‘New York’tan değil, Kudüs ve Ramallah’ tan geçtiğini’ öne sürmesi oldukça manidardır…
Ayrıca tüm bunlara ek olarak; “Toprakları işgal edilmiş ve ölüm baskısı altındaki Filistin halkı BM nezdinde haklarını ararken İsrail ve en büyük hamisi Amerikan yönetiminin küstahça tehditleri ve diğer yandan resmen rüşvet teklif etmeleri insanlık onuru ve devletler hukuku adına utanç verici bir davranıştır.
Gelinen noktada başta BM, AB ve NATO ile tüm demokratik ülkeler ile İsrail hamisi ülkeler, Milletler camiasının Filistin’e verdiği desteği dikkate alarak hareket etmeli ve yanlışlar düzeltilmelidir.
Çünkü artık Filistin Kurtuluş Örgütü veya Hamas yok, Artık Filistin devleti var!...
ŞİMDİ HEDEF: TAM BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİDİR
Devlet olma yolunda BM nezdinde önemli bir başarı elde edilmiştir. Ancak, bu her şey tamam anlamına gelmemektedir. Bundan sonrası için Filistinli siyasilere büyük bir sorumsuzluk düşmektedir. “Şimdi birlik zamanıdır” diyerek El Fetih ve Hamas aralarıda tarihi uzlaşmayı sağlayarak bir güç birliğini gerçekleştirilmelidirler.
Artık sonuç getirmeyecek eylemler yerine devlet statüsünde siyasi ve hukuki mücadelelerle hem Gazze’deki kuşatmanın kaldırılması ve de tüm işgal topraklarının kurtarılması için yeni bir vizyon benimsemeli ve harekete geçilmelidir.
Bu hem bir hedef hem de o hedefe ulaşma yolunda bir davadır. Bu dava sadece Filistinlilerin ve Araplar ile İslam dünyasının değil, aynı zamanda özgürlükçü düşünce ve demokrasi ile insan haklarını içine sindiren ülke ve toplulukların da davası olmalıdır.
Nihai hedef, kesinlikle tam bağımsız devlet statüsüyle Filistin bayrağının BM’de dalgalanması olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.