Faruk Köse

Faruk Köse

Filistin “Devlet” olabildi mi?

Filistin “Devlet” olabildi mi?

Bizim nazarımızda ve gönlümüzde o bölgede Filistin’den başka bir devlet yok zaten. İsrail dersen, işgalle oraya konuşlanmış, “uluslararası hukuk”ta “devlet muamelesi” gören bir “terör üssü”nden ibaret.


Ancak mer’i durum gönlümüzden geçen gibi değil. “Uluslararası hukuk”ta durum farklı. O yüzden, gönlümüzden geçeni aynen muhafaza etmekle birlikte, uluslararası hukuk ne diyor, bir bakalım.

Uluslararası hukuka göre devlet olabilmek için gereken “insan topluluğu”, “ülke” ve “başka bir otoriteye bağımlı olmayan siyasal yönetim ve kamu otoritesi” Filistin’de var. Ancak “egemenlik” ve “bağımsızlık” da gerekiyor. Egemenlik ise, “devletlerin egemen eşitliği”nin yanında, “içişlerine karışmama” ve “doğal kaynaklar üzerinde sürekli egemenlik” gibi önemli nitelikleri haiz olması lazım. Bu anlamda Filistin’in egemenliğinden söz etmek mümkün değil.

Filistin uluslararası hukukta “egemen-eşit devlet” olarak görülmüyor, içişlerine sürekli olarak karışılıyor. Doğal kaynakları üzerinde egemenliği yok. Uluslararası hukukun öngördüğü gibi “kendi ülkesi üzerinde tam ve münhasır yetki sahibi” değil. Her tarafında yahudi yerleşim birimleri var, kontrol noktalarıyla, duvarlarla küçük küçük bölgeciklere ayrılmış parçalı bir yapısı var. İsrail her noktada müdahil. Filistin’in kara, deniz ve hava sahası İsrail’e karşı bağımsız, korunmuş ve egemen değil. Filistin için ayrılmış bölgelerde yahudi yerleşimcilerin ikameti, İsrail’in egemenliği ve denetimi sürüyor.

Uluslararası hukuk bakımından “devlet” sıfatıyla varlık kazanabilmek için BM’ye üyelik zorunlu. BM, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlara kurulan bloktur aslında. Savaşı kazanan Blok üyeleri asıl üyeler olarak BM’yi kurdular; bunların kabulüyle diğer devletlerin üyeliği sağlanarak BM bugünkü haline geldi.

Ancak, BM’ye üye olmada ciddi kısıtlamalar var. Zira, her ne kadar üyelik için “andlaşmada öngörülen yükümlülükleri yerine getirme istek ve yeteneğine sahip olmak” ve “barışçı bir devlet olmak” şartları aranıyorsa da, “üyeliğe kabul mekanizması” BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin ittifakına bağlı.

Bir devletin üye olarak kabul edilebilmesi için, Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyenin 5’inin de olumlu oy vermesi şartıyla en az 9 Güvenlik Konseyi üyesinin olumlu oyu ile alınan tavsiye kararının Genel Kurul’un 3’te 2 çoğunlukla kabul edilmesi gerekiyor. Aksi mümkün değil. Anlayacağınız, BM denilen örgüt, ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dan müteşekkil 5 ülkenin kontrol ve denetiminde ve bunlardan biri bile istemezse, diğer devletlerin kararının hiçbir önemi kalmıyor.

Fakat Genel Kurul, Güvenlik Konseyi’nin kararı olmaksızın bir devlete “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verebiliyor. Bu “üye” demek değil, gözlemci... Nitekim Filistin’in üyeliği kabul edilmedi; sadece, “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verildi. Bunun da siyasal-stratejik değerinin ötesinde, esasta bir anlamı yok. Nitekim İsrail “kararın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine” işaret ederek uluslararası hukuka gönderme yaptı.

Uluslararası hukuk bakımından, bir BM üyesinin üyeliğinin askıya alınması veya iptali mümkün. Eğer Güvenlik Konseyi herhangi bir üye devlet hakkında “önleyici” ya da “zorlayıcı” karar almışsa, Konsey’in teklifi üzerine Genel Kurul’un 3’te 2 çoğunluğuyla devletin üyeliği askıya alınabiliyor. BM Andlaşması’nda öngörülen ilkeleri sürekli olarak çiğneyen devlet, yine Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi üzerine Genel Kurul’un 3’te 2 oyuyla üyelikten çıkarılabiliyor. Yani bu mekanizma da 5 daimi üyeye bağlanmış.

İşte bu noktada, uluslararası hukukta bulunan bir “açık”a ve “emsal”e dayanılarak yapılacak bir hamle var. Nasıl ki Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi olmaksızın Genel Kurul Filistin’in “üye olmayan gözlemci devlet” statüsünü kabul etmişse, yeni bir durum ihdas edilebilir ve BM ilkelerini ve Konsey kararların sürekli çiğneyen İsrail için bir karar alınarak, “üye olan çıkarılmış devlet” statüsü verilebilir. Bu durumu İslam ülkeleri gündeme getirmeli ve BM’den böyle bir kararı çıkarmak için yoğun bir faaliyet yürütülmelidir.

Bir diğer husus, İslam ülkeleri, BM’nin Filistin hakkındaki yeni kararına istinaden, Filistin ile telekomünikasyon, savunma, ekonomi, yatırım ve askeri işbirliği vb. andlaşmalar yapabilir. Eğer bu tür andlaşmalarla durum güçlendirilmezse, Filistin’e “üye olmayan gözlemci devlet” statüsünü verilmesinin “sembolik” olmaktan öte bir anlamı olmayacaktır. Bu kararın Filistin’e getireceği tek şey, aynı statüdeki Vatikan gibi BM’deki müzakerelere katılabilmesi, BM kurumlarında yer alabilmesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurabilmesinden ibarettir.

Bir de Hamas’a karşı tam da Batı’nın istediği gibi Abbas’ı güçlendirir, o kadar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi