Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İkiyüzlülüğün sebebi sistem

İkiyüzlülüğün sebebi sistem

Mehmet Barlas'ın dünkü yazısının başlığı, "Kimin laik, kimin demokrat olduğunu anlamak kolay değil" şeklindeydi. Bu başlık beni, uzun zamandan beri düşündüğüm konuyu yazmaya zorladı. Elbette ülkemizde sadece kimin laik ya da demokrat olduğunu anlamak zor değil, tüm ideoloji ve inanç sahiplerinin de çizgisini tam olarak anlamak çok zor. Diyebiliriz ki toplum olarak bir ikiyüzlülük yaşanıyor. öyle bir noktaya gelinmiş ki bir ideoloji ve fikri mücadele içinde olmayan köydeki sade vatandaş bile devlet ile ilişkilerinde bu ikiyüzlülüğü sergiliyor. Bu bakımdan toplumda ikiyüzlülüğün yaygınlaşmasından dolayı insanları suçlamadan önce bunun sebepleri üzerinde durmak ve sebeplerin ortadan kaldırılması için bir çabanın içine girmek gerekiyor.

İnsanları içi başka dışı başka görüntüye sevkeden ana sebep kanaatimce yasaklardır. Sistemin özgürlükleri esas alan bir anlayış üzerine değil de yasakları, kendini korumayı esas alan bir esas üzerine oturtulmuş olması ister ister insanların düşüncelerini net olarak ortaya koymalarını engelliyor.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında belki böyle bir korumacılığa ihtiyaç duyulmuştur. O günün şartları içinde kişisel özgürlüklerin çok fazla ön plana çıkmamış olması, yer yüzünde faşizan bir anlayışın hakim olması gibi etkenler düşüncelere de bir sınır getirilmesine sebep olmuş olabilir. Ancak aradan geçen bunca zamana rağmen devlete hakim bazı güç odaklarının yasakçı zihniyeti hâlâ korumaları, buna dokunulmasına bir karşı çıkmalarını anlamak gerçekten çok zor.

Bu bakımdan kimin ne olduğunu net bir şekilde anlayabilmenin yolu kişinin kendisini istediği gibi ifade edebilmesinden geçer. Ne varki ülkemizde hiçbir yasak olmasa bile insanların kendilerini oldukları gibi ifade edebilmeleri mümkün değil. çünkü, hemen yoğun bir tepki ile karşılaşıyorlar. çünkü, fert planında özgürlükleri içimize sindirebilmiş değiliz. Herkes karşısındakinin kendisi gibi düşünmesini ve inanmasını istiyor. Kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyenlere karşı geliştirilmiş olan afaroz mekanizması bir anda hayata geçiveriyor.

öte yandan resmi ideolojiye uygun düşmeyen söz ve davranışlar da ceza kanunundaki yasaklar kapsamına giriyor ve kendisini olduğu gibi ifadeye kalkışanlar cezaevini boylayabiliyor. Buna da rejimin kendini koruma hakkı deniyor.

Böylesine iki yönlü yasakların yaşandığı bir ülkede insanların ne laik olduğunu, ne demokrat olduğunu, ne de neye nasıl inandığını anlamak mümkün olabilir mi?

Bu bakımdan ülkemizde öncelikli olarak farklılıkların içimize sindirilmesini öğrenmek durumundayız. Farkılılıkları benimsemekten söz etmiyorum. Farklılıkların varlığını kabul, özgürlüklerin hayata geçebilmesinin ilk şartı olarak karşımıza çıkıyor. Fert planında farklılıklara tahammülü olmayan bir toplumda demokrasinin tam olarak hayata geçmesini istemek olmayacak bir hayalin peşinden koşmaktan farksızdır.

İnsanları öylesine baskı altına alıyoruz ki, laik olmadıkları halde insanları laiklik savunuculuğuna, demokrat olmadıkları halde demokrasi savunuculuğuna zorluyoruz. Buna bir de çıkarlar karıştı mı, ortaya bir istismarcılar güruhu çıkıyor ve ne yazık ki ülkemizde hâlâ bu istismarcıların borusu ötüyor.

Bundan kurtulmanın yolu ise zora başvurmamak şartıyla her türlü düşünce ve inancın ifade edilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasından geçiyor. Ben inancımı ifade etmeye kalktığımda bir takım tepkilerle ve cezai müeyyidelerle karşılaşırsam, benden başkalarına saygılı olmamı istemenin anlamı olabilir mi? Bana çok görülen bir özgürlüğü başkaları sonuna kadar kullanabiliyorsa "Ben niçin bundan mahrum ediliyorum" sorusunu sorma hakkım olmaz mı? Bu söylediklerim herkes ve her düşünce için geçerlidir.

Bu bakımdan yapılacak ilk sivil anayasada -eğer yapılabilirse?- ilk ele alınması ve hükme bağlanması gereken husus "Zora başvurmamak kaldıyla her türlü düşünce ve inancın serbest olduğu"dur. Elbette bu hususu anayasa maddesi haline getirmek de bu ülkede insanları çok yüzlülükten kurtarmaya yetmez. Bunun sindirilmesi, farklılıklara rağmen birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi