Necmettin Türünay

Necmettin Türünay

Fethullah Hocanın açıklaması

Fethullah Hocanın açıklaması

 

Dünkü gazetelerde beklenmedik bir gelişmeye şahit olduk. O da tam bu sırada, Fethullah Gülen hocaefendinin, terörün sona erdirilmesine dönük müzakere arayışlarına bağlı açıklamaları!.. Hocaefendi’nin açıklamasını Zaman, yerinde bir kararla bayağı öne çıkarmış. Haberi ön sayfada küçük görse bile, devam sayfasında manşete çekerek dikkati çeker hale getirmiş.
 
 
Fethullah Hocaefendi yaptığı açıklamada, yeni sürece doğrudan destek veriyor. “Heyet-i İslâmiye ve heyet-i milliye arasında huzurun temini adına katlanılabilecek her hususa katlanmak lâzım” diyor. Bu görüşünü dile getirirken de, Hudeybiye barışına atıfta bulunuyor. Olumsuz gibi görünen şartlarda bile, sulhun hayırlar getireceğini vurguluyor.
 
Nitekim atıfta bulunulan Hudeybiye anlaşması, ilk bakışta Müslümanların aleyhine bile yorumlansa, sonunun neler getirdiğini hepimiz biliriz. O kutlu sonucun, Mekke’nin fethine doğru giden bir yolu açtığı malûmunuzdur.
İşte işin sırrı da burda yatıyor zaten.
 
Görünen o ki Suriye ve Irak’taki gelişmeler, Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. ABD’de Dışişleri ve Savunma Bakanlarının kim olacağı az çok netleşirken, Suriye’de Esat alabildiğine yalnızlaşırken, bundan ayrı olarak Irak’ta Şiiler, Sünniler ve Kürtler birbirinden ayrışmışken, komşu coğrafyalarda önemli harita değişiklikleri ile yüz yüze bulunduğumuz ortadadır. Dolayısıyla böyle bir zamanda Türkiye’nin, iç sorunlarına kilitlenmiş bir ülke görüntüsü vermesi düşünülebilir mi? İşte Türkiye hemen bütün emperyal güçlerin, sel önünden kütük kapmaya çalıştığı böyle bir aşamada, iki yakasını bir araya getirecek yeni bir vaziyet arayışına girmiş bulunmaktadır.
Fakat Türkiye’nin son derece iyi kurgulandığı anlaşılan yeni stratejisi, öyle anlaşılmaktadır ki iç ve dış çevrelerde enteresan durumlar ortaya çıkardı. İşte Türkiye’ye dönük vaziyet alışları, yabancı basından rahatlıkla takip imkânı buluyoruz.
Meselâ işte, İngiliz gazetesi The Guardian’ın, yeni müzakere sürecine bakışı: “Apo ondört yıldır, örgütün geçirdiği evrimden haberdar mı? Kandil ateşkes için Apo’yu dinler mi?” diye sunuyor haber-yorumunu!.. Bu yazının özelliği şurada: Yeni sürece ilişkin, uluslararası basında çıkan ilk yazı olması!.. İkinci bir özelliği de, İngiliz istihbaratının görüşünü yansıtması. Öyleyse biz de haberi bu yönden okuyalım: İngiltere müzakere sürecinden ve başarıya ulaşma ihtimalinden ziyadesiyle rahatsızdır. Bu rahatsızlığını da, Kandil’i Apo’ya karşı kışkırtarak tezahür ettirmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla son birkaç gündür aynı temanın ya da Kandil’in de sürece dahil edilmesi talebinin, nereden uç verdiğini buradan çıkarabilirsiniz.
 
Alın size bir de, Amerikan gazetesi Newyork Times’in haberi!.. O da ne diyor biliyor musunuz? “Türkiye, düşmanı ile görüşüyor (yani bebek katili vs.) Ancak Öcalan sihirli bir anahtar değil!” Devam ediyor gazete. Fakat siz The Guardian’ın yazdıklarıyla birlikte okuyun onun satırlarını: Öcalan, örgütteki evrimden haberdar mı? Kandil ateşkese uyar mı? Fransız ve Alman medyası da görüşmeleri “boş” olarak yorumluyor.” Dolayısıyla ABD’nin Musevi gazetesinin, sürece böyle baktığı anlaşılmaktadır. O satırların şifresi ise şurada yatıyor:
 
Kandil, Apo’ya uymamalı, teslim olmamalıdır. Yani yeni süreçten oldum olası bir rahatsızlık ve onu sabote edebilmek için sürekli yeni mantık üretme denemeleri!..
Size bu seferde, bir başka İngiliz gazetesinin haberini aktarayım:
Financial Times ise daha kaba, doğrudan Kürtleri tahrik sadedinde yaklaşıyor meseleye: “Türkiye Kürtlere tavizler konusunda adeta meydan okuyor.” Yani böyle bir barış olursa, Kürtler bundan ne elde edecek? Ortalıkta Kürtleri tatmin edecek hiçbir ciddi kazanım olmadığına göre, “Ey Kürtler yan yatmayın-çamura batmayın” cinsinden tam bir tahrik denemesi!..
 
Öyleyse bu üç örnekten bir sonuç çıkarmak gerekirse, yabancı basın ve ülkeler, terör sorununun sonunu getirmeye dönük yeni teşebbüsten basbayağı rahatsız demektir. Burada da ikiye, üçe bölük PKK’yı ve BDP’yi iyi okuyarak, onları tahrik ederek bu işi sabote etmeye çalışıyorlar.
 
Fakat dikkat ediyor musunuz? Ne dış basında, ne de iç basında Abdullah Öcalan’ı tahrike dönük tek bir satıra tesadüf olunmamaktadır. Acaba neden? Öyleyse bu sorunun cevabını bulabilen olursa, lütfen parmak kaldırsın!..
 
Tekrar başa dönersek, Fethullah Hoca’nın zamanında gerçekleşen açıklaması, bu bakımdan ziyadesiyle önemli göründü bize. Önemi şurda ki, barış sürecini içine sindiremeyen bazı yerli gazeteler, ilgili açıklamayı gözlerden kaçırmak için akla karayı seçti. Ara sayfalarda, en alt sütunlarda küçük küçük yerler ayırdılar.
 
Halbuki KCK ve MİT soruşturması sırasında ne hallere girmişlerdi, hatırlar mısınız? Dolayısıyla hocaefendinin son açıklaması, stratejik bir mahiyet arz etmektedir ve bunun bazı sonuçlarını görebileceğimiz ümidindeyim. Fakat tabii ki bu bir ümittir ve takibi de gerektirmektedir. Ancak takip altında tutulacak olan hocaefendinin kendisi değil, tam tersine hocaefendiye yakınlık izhar eden veya öyle bir intibâ bırakan hariçten yazıcı sınıflarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Necmettin Türünay Arşivi