“Barışın kaybedeni olmaz”
Ülke genelindeki barış, huzur ve güven adına var olan beklentilerin, Diyarbakır’da pekişmesi elbette çok sevindirici bir gelişmedir. Ancak; hâlâ bazı grupların devletin güvenlik kuvvetlerine yönelik kanlı eylemler ve saldırıları sürüyor.
Bu saldırıların, İmralı sürecine rağmen gerçekleşiyor olması bir değil, birden fazla PKK’nın varlığını akla getirmektedir.
Barış istemeyen ve kandan beslenen o malum iç ve dış güçler; bir yandan PKK içindeki maşalarını kışkırtarak eylemleri sürerken diğer yandan: “müzakerelerden sonuç almadan silah bırakılmaz” propagandasını yaparak süreci çıkmaza sürüklemeye çalışmaktadırlar. Bu üzücü girişimler belli bir süre daha devam edeceğe benziyor ancak: bu girişimlerin hepsi beyhude…
Çünkü: Türkiye’de artık barış ve huzurdan söz ediliyor. Tarihten gelen ve kaynağını kardeşlik ruhundan alan beraberlik ve kardeşlik ruhu seslendiriliyor. Kısacası İmralı sürecinden barışa uzanan bir sonuca varılması adına halk katmanlarından çok güçlü bir destek ve iradenin varlığı söz konusudur.
Her kesim çok iyi biliyor ki, ülkenin bölünmez bütünlüğü ile milli birlik ve beraberliğimiz adına bu süreç bir tarihi fırsattır ve bir şanstır. Bu sürecin heba edilmemesi için toplumsal barış adına herkes katkı sağlamak için elinden geleni yapmalıdır.
DİYARBAKIR’DA SÜRECE YANSIYANLAR
Bu süreci baltalamak amacıyla o karanlık ellerin Paris’te gerçekleştirdiği o cinayet, barışın ne kadar önemli olduğunu ve benzer sabote girişimlerine inat barışın korunması gerektiğini ortaya koymuştur.
Paris’te öldürülen 3 PKK’lı kadın için düzenlenen cenazeye katılanların siyah giyinmeleri ve beyaz kaşkol: “tüm acılara rağmen barış” istendiğinin ifadesiydi. Ayrıca cenaze sırasında taşınan “Savaşın kazananı barışın kaybedeni olmaz” yazılı dövizler gerçekten çok anlamlı ve günün sözüydü.
Diyarbakır’dan yükselen barış sesi ve o dövizler, hem PKK’nın hem de, BDP’nin tabandan tavana doğru barışa zorladığının açıkça ifadesidir.
Bu konuda PKK terör örgütünün başı Öcalan’ın gelecek adına öngörülerinin de sürece olumlu etkisi olmuştur. Öcalan’ın “Barış adına bana bir şans tanıyın” çağrısının, açlık grevlerinin durdurulması sonrasında etkili olacağı inancını kuvvetlendirmesiyle Habur, Oslo’nun devamı niteliğindeki İmralı süreci başlatılmış oldu.
Şu bir gerçek: Çok yavaş da olsa, Öcalan ve PKK’nın kurmay kadroları bir değişim sürecindedirler. Elbette durup dururken bu düzeye gelinmedi. Bu değişim ve barış sürecine olumlu yaklaşmalarının bazı önemli sebepleri var.
En önemli sebep: Arap baharının bir benzeri olacak beklentisi içinde ‘Kürt baharını başlatmak üzere Habur ve Oslo süreçlerinde müzakere masasını devirerek başlattığı kanlı eylemlerin sonuçsuz kalmasıdır. Kürtlerin, Suriye’nin kuzeyinde Kuzey Irak benzeri yeni alanlar bulması ve dış mihrakların kışkırtmalarına ve isyan çağrılarına, halktan destek görülmemesi ile örgüt tarihindeki en büyük kayıpları vermiştir.
Diğer bir önemli sebep: Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Barzani’nin AK Parti iktidarıyla iyi ilişkiler kurması ve barış süreçlerine destek vermesidir.
Hiç şüphesiz hükümetin bölge halkını kucaklayarak yasak ve inkarcı politikalara son vermiş olmasının yanında barış kapılarını açık tutarken, terörle mücadeledeki kararlılığın rolü çok büyüktür.
TARİHTEN BUGÜNE; BİZİ BERABER KILAN ORTAK DEĞERLERİMİZDİR…
Türklerin Kürtlerle beraberliğin de tarihte üç önemli buluşma vardır.
Bu buluşmaların ilki 1071 Malazgirt Savaşında gerçekleşmiş, Türkler ve Kürtler Alparslan’ın saflarında bütünleşerek Bizans’a karşı Anadolu’nun kapıları birlikte açmıştır.
İkinci buluşma 1514’te Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşında, İdris-i Bitlisi öncülüğünde Kürt Beyleri ile yapmış olduğu sözleşmedir ki, bu sözleşme Safevi Hanedanı’nın yenilgisi ile sonuçlanmıştır.
Üçüncü buluşma ise Kurtuluş Savaşında olmuş; Osmanlı’nın Müslüman tebaaları da dahil bütün azınlıklar Osmanlı’dan ayrıldığı halde Kürtler ayrılmamış, Türklerle birlikte Milli Mücadelede yer almışlardır.
Ancak: Türkiye Cumhuriyeti’nde devrim diye adlandırılan yeniliklerin reddi miras anlayışı içinde yapılmış olması, inançta tüm kesimlere ancak etnik kimlik konusunda ise, Kürt vatandaşlarımıza ağır baskı ve yasaklamalar getirmiştir.
Tek parti döneminden başlayan ve sonrasında ağırlaşarak bölgeye yönelik inkarcı ve yasakçı politikalarla PKK’nın oluşumuna ve kadrolaşmasına sebep olunmuştur. Bugün o baskılar ve inkarcı politikalar AK Parti iktidarı döneminde kaldırılmış ve silahsız bir mücadelenin yolları açılmıştır.
Şimdi: Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen o iç ve dış şer güçlerin oyunlarını bozmak ve ortak değerlerimizi yeniden ihya etme adına barışmak ve kucaklaşmak suretiyle dördüncü buluşmayı gerçekleştirme zamanıdır. Çünkü biz; kağıt üzerinde ayrı görünsek de ruhen biriz. Asırlar boyu Osmanlı şemsiyesi içinde bir ve beraberdik. Bu sürece tavır alarak engeller çıkaranları hem tarih hem de bu millet affetmeyecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.