Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yeni bir güne doğmak!

Yeni bir güne doğmak!

 

Dün kaldığımız yerden devam edelim.
 
Bakın Fransa iddia ettiği gibi insani amaçlarla orada değil. Fransız eski sömürge bakanlarından Albert Sarraut, “Gerçeği gizlemeye ne gerek var. Sömürgecilik ilk uygarlaştırma hareketi değil, çıkarların dürttüğü bir zor hareketi idi” diyor.. Montaigne, Jean – Paul Sartre, Luis Masignon, hepsi aynı gerçeği ifade ederler. Gelinen noktada Paris cephesinde yeni bir durum yok.. Afrika’da teröristlerle mücadele ettiklerini söyleyen Fransız devlet başkanı, aynı zamanda Paris’te öldürülen PKK’lı teröristle yakın ve sıcak, sürekli bir ilişki içindeymiş.. Dün Kaddafi’nin parası için sarayın bahçesine çadır kurduran Fransa, bugün PKK’nın kanlı parasını Fransız bankalarında tutabilmek için teröristlerle kol kola durmakta bir sakınca görmüyor.
 
Ha! Unutmadan söylemeliyim, Somalili korsanların aldıkları haraç paraları İngiltere’nin off shorelerindeki bankalarından birine yatıyormuş!
 
Allah (cc) bizi “yeni bir zamana” hazırlıyor.. Bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. O bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek.. Bu bir. İki: Allah servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir. Üç: Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır..
 
Hz. Lut’un eşi olup taş kesilmek de var, Firavunun eşi olup cennete gitmek de.. Hz. Nuh’un oğlu olup gemiye binmemek de var, Firavun sarayında ya da puthanede doğup Hz. İbrahim ya da Hz. Musa olmak da var!
 
Şeytan ve onun askerleri bireysel olarak nefsimizde, bizim sırtımıza binerek hayatın her alanında varolmaya devam edecek. Ve onun dostları, askerleri de boş durmayacaklar..
 
Allah dilerse, kafirleri, hatta cinleri, Şeytanları bile dinine hizmet ettirebilir. O, güç ve kuvvet sahibidir. O, kadiri mutlak / mutlak iktidar sahibidir.. Her şey O’nun iradesi içindedir.
 
O zaman ne gam! Değil mi ki, O, bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor. İyya kenağbüdü ve iyya kenestaiyn. Hasbunallahu veniğmel vekil, ve niğmel mevla, ve niğmel masiyr.. Sorun var mı? Ya da sorusu olan!
Çaresiz değiliz. Çare biziz.. Allah bizi yeryüzünün varisi kılmak için bizi hayata hazırlıyor..
 
Filistin, Kudüs, Gazze, Suriye, Mısır.. Afganistan, İran gerçeği.. “Dünyanın kalbini dinle, geliyor adım adım!”. Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.. Şair öyle demişti: Savaş, sabır, zafer! Adım Müslüman!
 
Akrebin kıskancında yoğuracak kader bizi! Aşkı da, ihaneti de tadacağız.. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer”in anısına dikeceğimiz anıt için sırtında taş taşıyan işçiler gibiyiz.. Birileri kendi sırtlarında kendi cehennemlerine odun taşımaya devam etsinler. Biz kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyoruz. İnancımız, tarihimiz, geleneğimizle yeniden yüzleşiyoruz.. Korkularımızla yüzleşiyoruz. Umutlarımızı duaya, dualarımızı eyleme dönüştürüyoruz.
 
Amerika’yı, Rusya’yı, Çin’i, “tek dişi kalmış canavar”ları, batıyı tanıdık..
 
Komünizm, faşizm, siyonizm çöktü. Tarihin sonu diyorlardı. Tam da, 1. 2. Dünya savaşı  yetmedi, soğuk savaş yetmedi, bir 3. Dünya savaşını daha son bir yüzyıla sıkıştırmaya çalışmak adına tarihin sonunu getirecek bir medeniyetler arası çatışmanın fünyesini tutuşturmaya çalışırken etekleri tutuşuverdi. Tanrıyı kıyamete zorlayacaklardı akıllarınca, kendi kıyametlerini hazırladılar..
 
Bir Yunanistan’ı bile kurtaramadılar. Kendileri himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede! Fransa batmaktan kurtulmak için yoksulun sofrasına el attı, yanına Çin ve Rusya’yı da alarak. Mali’nin işgali, aslında bir miladdır. O gün kolonyalizme/emperyalizme karşı savaş inisiyatifi Müslümanların eline geçti.. İslam coğrafyasını bölen sınırları konuşmanın şimdi tam zamanı.
 
Bana kalırsa tekrar, Somali Eritre, Cibuti Etiyopya’ya/Habeşistan’a geri dönmeli. Pakistan ve Bangladeş Hindistan’a geri dönmeli belki.. Türk dünyası arasındaki sınırları yeniden konuşmalıyız. Ulustan ümmete geçiş için bir yol bulmalıyız. Balkanlar’daki sınırları da Afrika ve Arap ülkelerinin sınırlarını da yeniden konuşmanın zamanı geldi. Sınırlar geçilmez olmamalı en azından!
 
Suriye Asurların ülkesi değil. Filistin, Ürdün, Lübnan, İsrail’in işgal ettiği topraklar ve bugün Suriye denilen toprakların tek adı vardı: Biladı Şam. Hatta buna Mısır, Ürdün, Irak ve Türkiye’nin belli bölgelerini de katın!
 
“Emperyalizm, esbabı cefasın toplasın gelsin, dönersem kahbeyim bir azimetten” diyebiliyor musunuz? Yeter ki Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Tefrika’ya düşmeyin, sonra rüzgarınız kesilir.. “Tefrika girmeden bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez”.
 
Tabii biliyorsunuz, her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak ve Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmeyecek.. Cahillik ve tefrikaya son vereceğiz.. Bunun için ırkçılık yok. Kafayı kiraya vermek yok..
 
Fransa da sorunsuz gözüken sessiz karşılama töreni için fazla umuda kapılmamalı.. Sonuçta suya düşen yılana sarılır derler. Ölümü gören hastalığa razı olacaktır da, yakında gecikmiş bir hoşgeldin partisi için Fransız işgal kuvvetleri hazır olmalı.. Çad’dan Kıpkıp’tan, Lumumba’dan, daha birçok trajik olaydan şerbetli bugünki gençler. Ve hem zaten artık internet var. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi