Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Hangi barış?

Hangi barış?

 

30 yıldır sürmekte olan terörün bir an önce bitmesini, anaların göz yaşlarının bir an önce durmasını, savaş rantçıları dışında, herkes ister. Hiç bir ideoloji, hiç bir “devlet”, ana yürağindeki yangını asla söndüremez. 
 
“Vatan sağ olsun!” demek veya “Özgür Kürdistan” lafları, sadece satırlarda yer alır, sadırlardan, yüreklerden gelmez. Hiç bir ana, çocuğuna hiç bir şeyi değişmez. O can parçasının hiç bir karşılığı ve bedeli yoktur çünkü. Çocuğu ölen bir ana için vatan ha olmuş, ha olmamış; bir şey farketmez.  O ana için, ama “bölünmemiş ülke” olmuş ama “Kürdistan” olmuş, vatan kavramı hiç bir şey ifade etmez. O ana evlatsız vatanı neylesin?!... 
 
Barış, her ana için kutsaldır...
 
Her ananın yürek yangınını ancak nitelikli bir barış söndürebilir...
 
Ateş düşmüş her evdeki yangını söndürebilecek tek duygu, nitelikli ve sürekli bir barıştır...
 
O yüzden gelinen barış çizgisi önemlidir.
 
Fakat Ortadoğu’nun 100 yıllık kaderinde, barış hiç bir zaman kök salmamıştır. Ortadoğu’daki her “barış”, bir sonraki dönemin savaş tetikçisi olacak şekilde dizayn edilmiştir.  
 
David Fromkin’in “Barışa Son Veren Barış” adlı kitabı, 1914-1922 yıllarında akdedilen; yani Osmanlı coğrafyasının en büyük trajediyi yaşadığı yıllarda ve bu yılların sonunda şekillenen sözde “barış”ları ve sonraki dönemlerin kavga sebepleri olan sun’î sınırların çizilişlerini anlatır.  
 
1922’e kadar akdedilen bütün barış anlaşmaları ve 1923’teki Lozan ile Ortadoğu’da barış sağlanmamış; tam tersi, barış ertelenmiştir. Dikkat ederseniz 1910’dan beri kıyametin koptuğu, en uzun savaşların sürdüğü ve hâlâ problemlerin bitmediği tek coğrafya, Mısır’dan Afganistan’a, Balkanlardan Basra Körfezi’ne kadar uzanan coğrafya; yani Osmanlı toprakları ve hinterlandıdır. 
 
Petrol çıkıp mertlik bozulana kadar, bu geniş coğrafya, bir “Osmanlı Barışı” (Pax Ottomana) yaşamıştır.  Bu barışın sona ermesinin tek sebebi petroldür. Petrol, sanayiin temeli olduğu sürece, Ortadoğu bir daha barış yüzü göremeyecektir. İnsan ve merhamet merkezli “Yeni Osmanlı” vizyonu, petrol kapitalizmini sona erdirmedikçe, bu topraklarda sağlandığı zannedilen her barış, geçici olmaya mahkûmdur.
 
Bugün, PKK’yı Türkiye dışına çıkararak, Türkiye’de nisbî, mevziî ve geçici bir barış sağlamak mümkündür. Dediğim gibi, bu barış mevziî’dir, geçicidir ve nisbîdir. Vaktiyle akdedilen barış anlaşmaları, Kürtleri 4 parçaya ayırarak, Ortadoğu’nun tam ortasına, pimi çekilmiş bir bomba bırakmıştır. Bugün PKK’yı Türkiye’den çıkardığınızda, sadece Türkiye’nin terör sorununu geçici olarak halletmiş olursunuz; Kürtlerin sorununu halletmiş olmazsınız. 
 
Türkiye’yi terk eden PKK, ağırlıklı olarak Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de; kısmen de Batı İran’da faaliyet gösterecektir. Ve asla silahı bırakmayacak, Türkiye dışında, diğer Kürt gruplarıyla yoğun bir iktidar mücadelesine girecektir. 
 
Bu durumda Türkiye, “Belayı başımdan savdım.”  havasına girmemelidir. Türkiye, “sınırlara hapsedilmiş devlet anlayışı”ndan “ortak insanlık değerleri”ne yükselmiş bir vizyonu, Ortadoğu merkezli olarak dünyaya empoze etmedikçe, ne Kürtler barışı görür, ne Türkler, ne Araplar, ne Farslar!...
 
PKK terörü meselesini hallettikten sonra Türkiye’nin işi, rehavete kapılmadan, Ortadoğu halklarına, sun’î sınırları hiçe sayan ve insanî, tarihî, sosyolojik, ekonomik “ortak değerler” etrafında oluşacak yeni bir vizyon kazandırmak olmalıdır.  Yoksa, sağlanmak üzere olan barış, tıpkı 1920’lerdeki gibi, barışı ertelemekten ve “barışa son veren barış” olmaktan öte gidemez. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi