Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Biz din milliyetçisi olabilir miyiz?

Biz din milliyetçisi olabilir miyiz?

Faruk Aksoy Rotahaber’de “Milletsiz medeniyet olur mu?“ diye soruyor ve ekliyor: “Ben, ırk milliyetçiliğinin, ülke milliyetçiliğinin ve hatta ulus devlet milliyetçiliğinin bittiğini düşünüyorum, bundan sonra da ‘medeniyetler milliyetçiliğinin’ başlayacağına inanıyorum.” diye yazdı..

Mümtazer Türköne’nin başlattığı bir tartışmaya kendi penceresinden cevap verdi.. Ben bu tartışmalardan bağımsız olarak, hatta ulus devlet tartışmalarından da bağımsız olarak kendi perspektifimi ortaya koymak istiyorum..

Birileri medeniyet milliyetçiliği, din milliyetçiliği yapabilir, ama bizim yapmamız gereken Milletçilik ve Ümmetçiliktir.. Doğduğumuz ana babayı, zamanı ve toprağı, derimizin rengini ve cinsiyetimizi biz seçmedik. Hepimiz Adem’in çocuklarıyız ve Adem (as) de topraktandır. Hepimiz O’ndan geldik ve ona döndürüleceğiz.. Bu dünya bizim için imtihan yeridir. Ve Allah (cc) bizi görüp gözetlemektedir. Gün gelecek yaşadığımız her anın hesabı sorulacaktır!

Bizler Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak haksızlık kimden gelirse gelsin kimse yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olacağız.. Zalim babamız, mazlum düşmanımız da olsa. Bu bir..
İki; bir kavme, kişiye ya da topluluğa olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek. Zira biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz

Üç; İşi ehline vereceğiz. Dört: Yeryüzünün bütün açları ümmetin yetimi sayılacak..
Allah’tan başka kimse bizim ilahımız ve Rabbimiz değildir ve biz de kimseye İlahlık ve Rablik taslamayacağız.. Kimseye kendi inanç ve düşünce şeklimizi, yaşam tarzımızı dayatmayacağız.. Böyle yaparsak, doğru değilse yanlış yapmış oluruz..

Belki de günümüzde, hem bizim içselleştirmemiz, hem de bizim dışımızdakilere anlatmamız gereken en temel konu bu.

Bu konu hem Türkiye, hem diğer Müslüman ülkeler ve hem de diğer ülkeler için geçerli..
Biz etnik, kültürel, dini ve mezhebi milliyetçilik/ırkçılık yapacak mıyız?

Yoksa herkes inandığı gibi yaşayacak ve düşündüğünü özgürce ifade edebilecek mi?
Bana göre, biz Müslümanlar olarak kendi aramızda ciddi bir İTTİHAD oluşturmamız gerek.. Yine aynı şekilde bizim dışımızdaki topluluklarla sözleşmeli ya da ilkesel birliktelikler, Medine sözleşmesi ya da Hılful fudul örneğinde olduğu gibi İTTİFAK’lar oluşturabilecek miyiz? Menfaat birlikteliğimizin esas ve şartları, yani İTİLAF konusunun sınır ve çerçevesi ne olacak?

Allah’ın dini bir tane de, dine ilişkin yorumlar çok farklı.. Tarihten tek bir model damıtamazsınız bu anlamda.. Ya da dine yüklenen anlamlar da farklı. Kimi Tarihselci takılıyor, kimine göre her şey bir mecazdan ibaret..

Bu konuda çatışmanın üç sacayağı var. Şii, Sufi, Selefi! Üçü de nerede ise birbirini teklif ediyor..

Bu farklılıklardan barış içinde çıkmak için bir kere kendi lider, örgüt, mezhep, tarikat, din büyüklerimizi, ilah ve Rab edinmekten vazgeçmemiz gerek!
İttifak ettiğimiz zaman birlikte hareket edip, ihtilaf halinde birbirimizi mazur görebilecek miyiz?

Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabileceğini kabul edebilecek miyiz? Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati din günü bize gösterildiğinde kınayanların, kınananlardan daha doğru olmadığı anlaşılırsa ne yapacağız..

Mukemleri bırakıp müteşabihlerin peşine düşerek, kendi zannımızı mutlaklaştırmak gibi bir yanlışa düşmekten kendimizi alı koyabilecek miyiz?
“Biz müslümanlardanız” diyenlerden olabilecek miyiz?

Zira aynı Allah’a, Resul’e ve kitaba iman edenler, tek bir cemaattir. Biz tek bir cemaatiz. Kim ki, ikinci bir cemaatten söz ediyorsa, haşa kendine ya yeni bir ilah, ya yeni bir kitap ya da yeni bir resul edinmiş olması gerekir. Aynı Allah’a, resulüne ve kitabına iman edenler tek bir cemaattir. Aralarındaki işler istişare ve şura iledir. İhtilaf ettiklerinde hakeme giderler ya da karşısındakileri ya affeder, ya da ertelerler.

Kafamızı kiraya vermeyeceğiz. Sabırlı olacağız. Birbirimize güzel sözle hitap edeceğiz. İftira, gıybet, dedikodu yapmayacağız.. ADALET’ten ayrılmayacağız ve maslahatı gözeteceğiz. Sulhetmeyi gaye edineceğiz ve affedici olacağız.. Zira affetmeyenler, affedilmeyeceklerdir…

Bir mü’min kişi, eğer kardeşi hakkında, onda olmayan bir şey isnat ederse, o kişi bilsin ki, kendisi sanki o işi yapmış gibi muaheze olunacaktır.
Sanırım şimdi oturup başkalarına nizam vermeden önce kendi içimize bakmamız, aklen ve ahlaken arınmamız gerekiyor..

Bilmediğimiz şeylerin peşine düşmememiz gerekiyor.. Sabırlı olmamız ve sabrı tavsiye edenlerden olmamız gerekiyor.. Para, kadın, makam gibi şeylere tamah etmemek gerek..

Merhametimiz gazabımıza, sevgimiz nefretimize galip gelmeden biz bu mücadeleyi kazanamayız..

Unutmamamız gereken bir hakikat de şu ki; “Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmeyecektir” Ve Allah (cc) bizi, mallarımız canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. O servet ve iktidarı, halklar ve ülkeler arasında evirip çevirecektir..

Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi