Serdar Arseven

Serdar Arseven

Sayın Erdoğan’ın uyarısı!..

Sayın Erdoğan’ın uyarısı!..

Haberden şu bölümü sabırla okuyun lütfen:

“Erdoğan, toplantıda Mardin’in 1800 seçim sandığının bulunduğunu ve bu sandıkları korumakla görevli 18 bin partilinin olması gerektiğini belirterek ilçe teşkilatları ile ilgili salonda yoklama yaptırdı. Yönetimde bulunanların ayağa kalkmasını isteyen Başbakan, sayıyı az görünce yönetimi uyardı.”

Evet, Başbakan teşrif etmiş, partinin seçimlere nasıl hazırlanması gerektiğine ilişkin tavsiyelerini dile getiriyor…
Lâkin, katılım yetersiz.
Sayın Başbakan’ın bulunduğu bir toplantıda böyle bir durum nasıl yaşanır?..
Bunun ne gibi bir bahanesi olabilir?..

Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor.
Başbakan Erdoğan bu sürecin Türkiye’nin ve haliyle AK Parti’nin geleceği açısından ne kadar önemli olduğunun altını çizmek için ‘çözümün sağlanmasını temin uğruna gerekirse zehir bile içebileceğini’ belirtiyor…
Gel gör ki, bazı birimler işin ciddiyetinin farkında değil!..

Defalarca belirttiğimiz üzere, Türkiye’nin istikrarı büyük ölçüde Sayın Başbakan’ın gayret ve fedakarlıklarına bağlı olarak devam ediyor.
Sayın Başbakan, neredeyse her işi inceden inceye takip etmek zorunda kalıyor.
O’nun gibi bir Lider’e sahip olmak, Türkiye için büyük şans.

Lâkin her sistemin en güçlü tarafı aynı zamanda en zayıf tarafıdır.
Bir “faniye” yaslanan bütün sistemler çökmeye mahkûmdur.
Sayın Erdoğan, sistemin “kişiye” bağlı olarak devam etmesine asla razı değil.
Tam manasıyla “Kurumsallaşma” istiyor.
Türkiye’nin mevcut yapısı, Anayasa’yı, kanunları, siyasi partiler mevzuatı vesaire bu kurumsallaşmaya uygun değil.

Allah muhafaza, günün birinde “koalisyonlar” dönemine bile girebiliriz.
Sayın Başbakan, Türkiye’nin istikrarlı yapısının kendisinden sonra da devam ettirilmesini ve büyüme hamlelerinin ne olursa olsun kesintiye uğramamasını temin için yapısal değişiklikler gerçekleştirmeye çalışıyor.
Başkanlık Sistemi’ne yeşil ışık yakması bu hassasiyetin ürünü.
Türkiye’nin ayağındaki prangalardan kurtulması, yerleşmiş kin ve nefretin sökülüp atılması için de büyük fedakarlıklar sergiliyor.

Yaptıklarını “makam, mevki hırsına” bağlayanların O’nu hiç tanımadıkları âşikâr.
Sayın Başbakan, insanoğlunun toprağa ne kadar yakın olduğunu idrak kültürüyle yetişmiş bir insan.

Bu idrak, insanı makam mevki hırsından önemli ölçüde uzaklaştırır.
Görevler birer araç haline gelir, amaç da dünya hayatıyla sınırlandıramayacak kadar büyüktür.

AK Parti, bir ANAP değil, DYP değil.
Sayın Erdoğan, merkezi yeniden tanımladı ve siyasetin kalitesini bu yeni merkez üzerinde yükseltti.
Dolayısıyla bu yeni tanımda “lâkayıtlığa” yer yok.

Bir iş yapılacaksa tam yapılır, yapamayan, yorulan, iradesi kırılan çeker gider!..
Bu aziz millet, keyfince siyaset yapmaya çalışanları sandığa gömdü.
Türkiye, on yıl öncesinin Türkiye’si değil…
Sık sık yurt dışına çıkanlar, Türkiye’nin dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının itibarındaki artışın farkında.
Bir zamanlar, “Türk Pasaportu” taşıyanlara şüpheyle bakılırdı.
Bugün, Türk Pasaportu, on yıl öncesiyle kıyaslanamayacak kadar saygın.
Yiğidi öldür hakkını yeme; Türkiye’nin yarınlara çok daha fazla güvenle baktığını teslime yanaşmamak nankörlük olur!..

Bu süreç devam etmeli, tembeller, uyuşuklar, yorgunlar yoldan çekilsin!..
Herkes bulunduğu pozisyonun hakkını versin!..

Önümüzdeki seçim süreçlerinin ardından çıkacak tablo, yürüyüşümüzün yönünü belirleyecek…
Yapılacak çok iş var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi