Ayhan Demir

Ayhan Demir

Makedonya’da Müslüman direnişi: Yücel Hareketi...

Makedonya’da Müslüman direnişi: Yücel Hareketi...

Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmek zorunda bırakılmasının ardından, bu topraklarda yaşayan Müslümanlar, kaderleri ile baş başa kaldılar. Balkan Müslümanları için tek çıkış yolu çeşitli örgütlenmelerin çatısı altında bir araya gelmekti.
Rahmetli Aliya İzetbegoviç’in de mensubu olduğu Boşnaklar, Genç Müslümanlar; Sırplara karşı büyük direniş gerçekleştiren Müslüman Arnavutlar, komiteci Balist; Prizren’deki Türkler, Genç Türkler çatısı altında toplandılar.
Üsküp ve Köprülü şehirleri başta olmak üzere tüm Makedonya’daki Türkleri bir araya getiren hareketin ismi ise Yücel Teşkilatı idi. Teşkilatın amaçları, milli ve manevi değerlere sahip çıkmak, Türk kimlik ve benliğini korumak ve Türklerin yönetiminde söz sahibi olabilmesiydi.
Yaklaşan Cihan Harbi tehdidine ilaveten, Stalin destekli Titocular ile İngilizlerin arka çıktığı kraliyet taraftarı Mihaylovistler arasındaki mücadele neticelendiğinde, tek kaybedenin Müslümanlar ve Türkler olacağı aşikârdı. Bu sebeple, yaşadıkları zorlukları anavatana aktarıp, acil yardım talep etmek için Muhammed Cevahirci, Münir Ekrem Şahin, Salih Müftiç ve Muyaçiç’i Ankara’ya gönderdiler. Fakat tüm talepleri, Başvekil İsmet İnönü’nün ağır hakaret içeren cevabıyla geri çevrildi.
Yücel mensuplarından Mehmet Ardıcı, İsmet İnönü’nün verdiği cevabını şu şekilde aktarıyor: “Misak-ı Milli hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman çok vahimdir. Türkiye dışarı ile uğraşmamalıdır. Türkiye’nin başını ağrıtmayın.” [Yücelciler 1947, Sayfa 16]
İsmet Paşa’nın bu cevabından sonra yapılacak tek şey başlarının çaresine bakmaktı. Bu doğrultuda, Şuayb Aziz Efendi önderliğinde 1937 yılında bir araya geldiler. Merkez komitesinde, Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Şerafettin Ferit Süleyman, Refik Şerif Mehmet, Fettah Salih Süleymanpaşiç, Kemal Rasim İlyas ve Abdülkerim Ethem İbrahim’in olduğu Yücel Teşkilatı’nı kurdular.
Yücel Teşkilatı, eğitim seviyesi yüksek, ahlak ve fazilet sahibi Türk gençlerinden oluşuyordu. Şuayb Aziz Efendi, 1930 yılına kadar Üsküp’teki Ataullah Efendi medresesinde ilim tahsil etmişti. Mısır El Ezher Üniversitesi’nde fıkıh, kelam, tasavvuf ve nasranî felsefesi eğitimi alan Şuayb Aziz Efendi, ikincilik ile mezun olmuştu.
Teşkilat mensupları, kurs, piknik ve kır gezisi adı altında bir araya gelerek, Türkçe kitaplardan kahramanlık yazıları, tarihi zaferler ile Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Namık Kemal ve Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirlerini okuyorlardı.
Yücel Teşkilatı’nın, halk arasında daha çok söz sahibi olması Komünistlerin dikkatini çekti. Teşkilata mensupları çok sıkı bir takibe alındılar. Yücelcilerin hiçbir açığı bulunamayınca, satın alınan birkaç hainin mesnetsiz suçlamalarıyla, komünist rejim tarafından tutuklandılar.    
Yücelciler, üç grup halinde tutuklama, soruşturma ve infaza tabi tutuldular. Birinci grup tutuklamalar, 19 Eylül 1947 tarihinde başladı. Yirmi dokuz kişinin hüküm giydiği ikinci grup tutuklamalarda ise Mayıs 1948’de gerçekleşti. 1948 yılı sonuna kadar üçüncü grup tutuklamalar gerçekleştirildi. Toplamda yüzden fazla kişi hapsedildi.
Birinci grupta tutuklanan Yücelcilerin duruşmaları 19 Ocak 1948 tarihinde başladı. Mahkeme, tutukluların avukat tutmalarına izin vermeyip, herkese birer avukat tayin etti. Bu avukatlar da tutuklanma korkusundan savunma yapmayınca, savunma hakları fiilen ortadan kalkmış oldu.    
Göstermelik yargılama neticesinde Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Adem Ali Adem, hukuksuz bir şekilde, medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmeleri suretiyle idama mahkûm edildiler. Diğer on üçü kişi ise, toplam 195 sene ağır hapis cezasına çarptırıldı.    
İdam cezasına çarptırılan Yücelciler, 27 Şubat 1948 günü sabahı, İdrisova Hapishanesi’nden Suşitsa Köyü’ne götürüldüler. Köyün girişinde bir kayanın önünde kurşuna dizilerek infaz edilen bu dört Müslüman Türk kahramanı, şahadet şerbetini içtiler.
Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönemki yöneticileri, olan biten karşısında üç maymunu oynamayı tercih ettiler. Verilen cezalarla ilgili tek haber, Trakya Postası isimli mahalli bir gazetenin 9 Mart 1948 tarihli nüshasında yer aldı: “Bu haksızlıkları unutmayacağız. Üsküp’te oynanan kanlı dramdan medeniyet utansın!” [Yücel Teşkilatı, Sayfa 49]
Mezarlarının nerede olduğu bugün dahi bilinmeyen Şuayb Aziz Efendi ve arkadaşları, inandıkları dava için boyun eğmek nedir bilmeden sürdürdükleri yaşamlarını, yine inandıkları dava için şehit olarak noktaladılar. Allah (c.c) şahadetlerini kabul eylesin. Amin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Demir Arşivi