Serdar Arseven

Serdar Arseven

Milliyetçilik mi, laf salatası mı?

Milliyetçilik mi, laf salatası mı?

Başbakan Erdoğan, “Sabah akşam hakaret ederek, öfke nöbetlerinde kendini kaybederek kardeşliği değil öfkeyi, nefreti büyüterek milliyetçi olunmaz. Millete hizmete ederek milliyetçi olunur. İşte şimdi de milliyetçiliğimizin gereğini yerine getiriyor, bu ülkede kardeşliği tesis etmenin, kardeşliği yüceltmenin mücadelesini veriyoruz” diyor…
Konuşması boyunca, “Gerçek Milliyetçilik Nedir?”, onu anlatıyor…
İlginç; dünkü yazımızda ne varsa konuşmasında o var.

Sayın Başbakan’la grup toplantısının ardından bir süre sohbet ettik…
Dedi ki,
“Milletini seven, yazında belirttiğin gibi olur!.. İşimiz var, kavram istismarcılarıyla işimiz yok.”
Evet…
“İşimiz var!”, güzel cümle.
Milletini en fazla seven, milli takımda rakip takımlara en fazla golü atan futbolcudur.
Kaleciyse en fazla gol kurtaran, orta sahadaysa en fazla koşan, formasını terinin son damlasına kadar ıslatan…

Zamanında çatır çatır bankaları “hortumlat”, bu aziz milletin sırtına milyar dolarları yüklet…
IMF komiserlerinin karşısında el pençe divan dur, batırdığın ekonomiyi kurtarsın diye “ithal bakan” getirt…
Marmara Depremi’ne üç günde ulaşamayacak, bir Bolu tünelini yıllar yıllar yılı bitiremeyecek acziyetler içinde ol.
Ve bugün çık ortaya, kırk çeşit çatlak ses üreten gırtlak tellerini zorlaya zorlaya, ihanet çamurunu sıva!..
Öyle lafla olmaz bu işler…
Mesele belli…
Recep Tayyip Erdoğan, istismarın bin türlüsünü gördü..
Bugün de “Milliyetçilik” istismarı yapılıyor; ‘Ne kadar kan o kadar oy!’ hesabıyla!...
Galiba ençok istismar edilen kavramlardan biri de “Milliyetçilik.”
Öyle ki, “Milliyetçilik” kavramının arkasına gizlenenler “Başta Barzani” olmak üzere her para babası ile iş tuttular, bir yandan “Kürt” karşıtlığı yaptılar, diğer yandan da özellikle koalisyon döneminde Barzani ile ne işler bağladılar!..

Lafı bırakın, kimse ne kadar Dindar, ne kadar Atatürkçü, ne kadar Milliyetçi olduğunu söylemesin artık.
Lisân-ı Kâl değil, Lisan-ı Hâl çözer işimizi…
Söz bir yere kadar, esas önemli olan o sözün içini nasıl doldurduğundur.
Sen iktidardayken ne yaptın?..
Bu ülkeye hangi eserleri kazandırdın?..
Nesiller, senin hangi hizmetlerinden faydalanacak?..
Laf salatasını bırak, icraatını göster!..
Mesele budur…
Erdoğan, grup toplantısında Artvin Yusufeli Barajı’nın temelini attı…
Türkiye’nin en yüksek, dünyanın üçüncü yüksek barajı…
Yılda 2 Milyar kWh elektrik üretilecek.
Çoruh Nehri üzerine de 3 baraj yapılmıştı malûm, çatır çatır üretiyor adamlar…
Başbakan, grup toplantısında “tesis açılışı” yaparak Lisan-i Hâl ile “Milliyetçilik” tarifi yapmış oldu böylece…
Artvin Yusufeli Barajı’nın bitirilme tarihini canlı yayındaki pazarlıkla geriye çektirmesi de bir başka “Milliyetçilik” mesajı oldu.
Başbakan’ın bir diğer “Milliyetçilik” tarifi de köprü ve otoyol ihalesini iptal edişinde.
Ortaklık, köprü ve otoyolların 25 yıllık kullanım bedeli için 5.7 milyar dolar vermişti…
 “Ulusalcı-Milliyetçi” (!) koalisyonu işbaşında olsaydı ve 5.7 milyar doları bulsaydı göz kırpmadan satardı.
Erdoğan, “Hayır” dedi; “Bu para az. Bunu onaylamak ihanet olur!..”

Mesele bu kadar basit…
Milliyetçilik böyle olur…
Peki nasıl olmaz?..
Girin arşive, çok değil, on iki yıl kadar öncesine gidin…
Deveyi havuduyla götürürken yakalanan bir zamanların o ünlü “medya baronu politikacısını”  kim nasıl korumuş görün!..
Kendi partisini batırmıştı o adamı çıkartacağım diye, hiç unutmam!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi