Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Köstebek kim... Ya da, kim ikili oynuyor?

Köstebek kim... Ya da, kim ikili oynuyor?

Olaya “neresinden” bakalım?..
İmralı’da, BDP milletvekilleri Pervin Buldan, Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder ile “MİT görevlisi”nin bulunduğu grubun “Apo ile yaptıkları görüşme”nin zabıtlarının “sızdırılması” yönünden mi bakalım, yoksa “Apo’nun açıklamaları” yönünden mi?.
Neresinden bakarsak bakalım;
Ortada bir “sabotaj” var!..
Bu, öyle bir “sabotaj” ki;
“Süreci dinamitleme”nin de ötesinde PKK elebaşı Apo’yu da “itibarsızlaştıran”, “gözden düşüren” ve hatta “sıfırlayan” bir sabotaj!..
APO BUNADI MI?
Dün de yazdığım gibi;
Tutanaklarda, öyle bir “Apo portresi” var ki; adam “örgüt lideri” değil, adeta “tam bir ruh hastası” gibi resmedilmiş!..
“Ben yaptım... AKP’yi ben çıkarttım... Biz AKP’yi çıkartan gücüz!.. AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim!.. Hakan Fidan’dan sonra sıra Başbakan’a gelecekti... Erdoğan’a darbeyi ben önledim!”
Apo’nun bu ifadeleri, onun bir “manyak”, bir “megaloman”, bir “ruh hastası” ve hatta “bunak” olduğuna dair işaretlerdir!..
Peki, görüşme masasında “bunak” ve “manyak” birinin bulunduğunu dışarı sızdırmak kimin işine gelir?..
Elbette PKK’nın,
Elbette “Derin BDP”nin!..
Öyle ya;
PKK’nın ve BDP’nin içindeki “şahin”ler, yani “barış”a karşı çıkıp “savaş”tan rant devşirenler, tutanakları özellikle sızdırdılar... Baktılar ki; bu süreç başarıya ulaşacak, baktılar ki silahlar susacak, o halde bu sürecin önünü tıkayalım!..
Ama nasıl?..
Hem “Muhatap Apo” deyip, hem de “Apo’nun talimatları”nı uygulamamak, elbette olmazdı!..
O halde ne yapılmalıydı?..
Apo’nun, “Her şeyi ben yaptım” şeklindeki sözleri öne çıkarılıp, “ruh hastası bir Apo” portresi çizilmeliydi ki, zabıtları okuyanlar; ona “sürecin aktörü” olarak değil, “megaloman” olarak baksınlar!..
İşte, o “zabıt”lar, tam da böyle bir Apo resmi çiziyor: Manyak, megaloman, narsist!
Size bir şey söyleyeyim mi;
Zabıtlardaki “Apo’yu yücelten” ifadeler, aslında “Apo’nun gözden düşmesi”ne yol açmış, onu itibarsızlaştırmıştır!..
Buna rağmen;
Süreç yine de devam ederse, kalıbımı basarım ki; ya PKK’dan, ya da BDP’den birileri, “Apo’nun akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair rapor” isteyeceklerdir...
Öyle ya;
Önemli olan süreci durdurmak!..
“Süreç dursun, kan aksın!”
Evet, evet;
Bu “derin” odaklar, bir süre sonra, Apo’nun “aklî dengesi”ni de sorgulamaya başlarlarsa, hiç şaşırmayın!..
Bir gün, bakmışsınız;
Apo, “Bakırköylük” olmuş!.. Adlî Tıp’a gelmiş, “aklî denge”si araştırılıyor!..
Uzun lâfın kısası;
Bu zabıtların açıklanması, “sürece” olduğu kadar, “Apo’ya da bir sabotaj”dır!..
ZABITLARI KİM SIZDIRDI?
Madem ki böyledir, o halde olayın “zabıtların sızdırılması” boyutuna da bir bakalım...
Ama, önce şu soruyu soralım;
“Zabıtlar sızdırıldı mı,
Parayla mı satıldı?”
Yani, o zabıtlar; Milliyet Muhabiri Namık Durukan’ın eline mi tutuşturuldu yoksa “para” ödenerek satın mı alındı?..
Bu iddia, önemli.
Ama, ne yazık ki; “Namık Durukan’ın telefonu kapalı” olduğu için, dün kendisinden, bu iddianın doğruluğu ya da yalanlığı sorulamadı!..
Dünkü “internet siteleri”nde, zabıtları sızdıranın, “3 BDP’liden biri” olduğu yönünde iddialar vardı.
Soruluyordu, “köstebek” kim?..
Sırrı Süreyya Önder mi?
Pervin Buldan mı?
Altan Tan mı?
İmralı heyetinde yer alan ve tutanakları “Milliyet muhabirine sızdıran” acaba hangisiydi?..
Bu listede öne çıkan isim Altan Tan olarak görülüyor... İddialara göre, Altan Tan; Meclis’teki odasında 27 Şubat tarihinde Milliyet muhabiri Namık Durukan ile birlikteyken görüldü.
Bu görüşme “Meclis’in kamera kayıtları”na da yansıdı.
Peki Altan Tan bunu yaptı mı?.. Altan Tan’a da dün cep telefonundan ulaşmak mümkün olmadığı için bu sorunun net bir cevabı yok!..
Peki Altan Tan’ın adı niye “sızdırma” olayında öne çıktı?
İddia edildiği gibi, bunu yapan Altan Tan ise, “İmralı tutanaklarını” niye deşifre etti?..
Olayın bu noktasında gündeme Kanal A’nın Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan’ın canlı yayında söylediği İmralı dedikoduları geliyor... Alper Tan, geçtiğimiz Salı günü sanki İmralı’daki görüşme masasındaymış gibi inanılmaz iddialar ortaya atmış ve Altan Tan’ın Abdullah Öcalan’dan fırça yediğini öne sürmüştü.
Altan Tan ise; konuk olduğu Kanal A’daki programda Alper Tan’a yönelik sert ifadeler kullanmış ve MİT’in tutanakları açıklamasını istemişti... Daha sonra da yayını terketmişti...
Sızdırmayı, Altan Tan’ın yaptığına ilişkin iddiaların dayanağı işte bu olay... Deniliyor ki; “Altan Tan, İmralı’da fırçalandığı yönündeki asparagasa kızdı, MİT de gerçeği açıklamayınca; bunu onur meselesi yapıp tutanakları verdi.”
NİYE SIRRI OLMASIN?
Ne yalan söyleyeyim;
“Komplo teorileri”ne ilgi duymakla birlikte, bu iddiayı hiç de “ayağı yere basar” bulmadım.
Çok uçuk bir teori!..
Doğrudur, Altan Tan’ın “Namık Durukan’la arkadaş” oldukları zaten bilinen bir şeydir... Evet, Altan Tan, o programda Alper Tan’a da kızmış olabilir ama sırf bu sebeple tutanakları açıklamış olabileceğini sanmıyorum.
Açık ve net söylüyorum; burada, “Altan Tan’ı da aşan bir irade” var!..
Hem sonra;
Tutanakları “3 BDP’liden biri” sızdırdıysa, burada Sırrı Süreyya Önder’den niye hiç kuşku duyulmuyor?..
Öyle ya;
“Kandil’dekilere mektup vermek” üzere Kuzey Irak’ın Süleymaniye şehrine “karayoluyla” giden Sırrı Süreyya Önder değil miydi?..
Pekâla, Güneydoğu’nun herhangi bir yerinde buluşup, tutanakları Namık Durukan’a vermiş olabilir... Ki, bu işler için de Namık Durukan, “biçilmiş kaftan”dır!..
Hani, “komplo teorisi” diyoruz ya, işte bu da bir “komplo teorisi”dir ve gördüğünüz gibi, ayağı da yere basıyor!..
İKİLİ OYNUYORLAR!
Şimdi, olayın “magazin” boyutunu yansıtan “komplo teorileri”ni bir tarafa bırakıp, “büyük resme” bakalım...
Ne var büyük resimde?..
Elbette;
“Ya çözüm, ya çatışma” var!..
Tutanakları her kim, ya da her kimler sızdırdıysa, belli ki “çözüm” istemiyor...
Tutanakları sızdıranlar;
Sadece “çözüm” değil,
Aslında “Öcalan’ı da istemiyor!”
Eğer tutanaklar iyi okunursa;
Görülecektir ki, BDP’liler de Öcalan da “ikili” oynamaktadır.
Daha da açık söyleyelim;
“Ne yârdan, ne serden” vazgeçen aşıklar gibi; BDP’liler de, “Kandil” ve “İmralı” arasında sıkışmış görünüyor!..
Ne Apo’dan vazgeçebiliyorlar,
Ne de Kandil’den!..
Ama, tutanakları sızdıranların meyli; Apo’dan değil, Kandil’den yana!..
Apo da “ikili” oynuyor.
O da; ne “Hükümet”ten vazgeçebiliyor, ne de Kandil’den!.. Hükümet’le de, Kandil’le de bağlarını koparmak istemiyor ki; “sürecin sonunda” hangi taraf etkin olursa; “Ben de sizinleydim” diyebilsin!..
Bir yandan “iktidara övgüler” düzüyor, bir yandan da “Kandil’e selâm” çakıyor!..
“Tahterevalli”nin bir o yanına geçiyor, bir bu yanına!.. Sanki gönlü Kandil’de, aklı Hükümet’te gibi bir görüntü veriyor!..
Yalnız, Apo da bilmeli ki;
Bu “oynaklık”la bir yere gidilemez... Apo artık bir karar vermeli ve “oynaklık”tan vazgeçmelidir!..
DERİN’LER SEVİNMESİN!
Haa, şunu söyleyeyim;
Tüm bu yazılanlar, “tutanakların gerçek olma ihtimali” üzerinedir.
Ama ben; Milliyet’e “sızdırılan” ya da “parayla satılan” tutanakların; “resmi tutanak” değil, “BDP’lilerin tuttuğu notlar” olduğunu düşünüyorum.
Sizin anlayacağınız;
Bir de “resmi tutanak” var!
Onun da açıklanacağını, yahut onu da “MİT’in sızdıracağını” hiç sanmıyorum!.. Çünkü, MİT’in ağzı “ketum”dur, onlardan kolay kolay lâf çıkmaz!.. Keşke, derin BDP’liler de “ağız ishali”ne yakalanmamış olsalardı!..
Son söz:
Habur ve Oslo’dan sonra, İmralı Süreci de yara almıştır... Sorumlu insanlara düşen, bu yarayı “kangren”e dönüştürmemektir.
Yoksa, “derin”ler bayram eder!..




Tutanakları MİT sızdırmış olamaz!
Önceki gün ve dün tartışılan konu şuydu: “İmralı tutanakları”nı kim sızdırdı?.. MİT mi, “3 BDP’liden biri” mi?..
“Komplo teorileri” üretmek yerine, bence “zabıtlardaki ifadeler”e bakılsaydı, bunun “resmi bir tutanak” değil, “BDP’lilerin tuttuğu notlar” olduğu çok rahat görülürdü.
Meselâ, tutanakta “Sırrı, cebindeki kâğıdı çıkararak, bilgi aktarmak istiyor” diye bir cümle var... Aynı şekilde “Pervin”den de bahsediliyor... Oysa; “resmi tutanak dili”nde “Sırrı” veya “Pervin” denilmez!..
Meselâ, şu ifade: “Heyette bulunan 3 kişi odadan çıktık... 15 dakika sonra, tekrar çağırdı bizi!”
Sormak lâzım değil mi?.. Tutanağa bu açıklamayı yazan kim?.. Demek oluyor ki, “odadan çıkanlar BDP’liler”dir!.. Dolayısıyla, tutanağa bunu geçirenler de onlardan başkası olamaz!..
Sadece bu cümle bile, tutanağın, “BDP’lilerin tuttuğu notlar” olduğunu, dolayısıyla “sızdıranlar”ın da onlardan biri veya bağlantılı olduğu odaklar olduğunu göstermeye herhalde yeterlidir!.. Hâlâ MİT’i işaret edenler varsa, derim ki; “Hakan Fidan’la hesapları henüz bitmemiş!..”
Unutmayalım ki, “Oslo”yu sızdıran da MİT değildi!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi