Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Süt!

Süt!

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na yeni görevinde hayırlar ve başarılar temenni ederim.. Kanuni; “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” demiştir. Her işin başı sağlık! Sağlığımızla ilgili bir kurum olması itibarı ile Sağlık Bakanlığı’nın başarısı bizim sağlığımızın teminatı olacaktır.

Umarım bir gün Sağlık Bakanlığı diye bir bakanlığı olmaz merkezi hükümetin. Bu işler yerel yönetimlere bırakılır. Sosyal Sigorta ve Sosyal Güvenlik de vakıflara, sigortalara bırakılır.. Merkezi hükümetin yükü hafifletilir. Dilerim Kültür, Spor, Aile, Eğitim Bakanlığı gibi bakanlıklar da olmaz.. İçişleri, Dışişleri, Adalet, Savunma, Maliye, Ekonomi bakanlığı gibi birkaç bakanlık yeter de artar bile merkezi hükümet için..

Hatta içişlerindeki Trafik, Asayiş, Turizm, Çocuk Polisi de yerel yönetimlere devredilmeli.. Bu işlerin yönetimi ve denetimi pekala yerel yönetimlere devredilebilir.
Başkanlık sistemini konuşurken, bunları da konuşmamız gerek.
Şimdi Sağlık Bakanlığı var ve bu konudaki işlerin bugün için Ankara’dan takibi gerekiyor.

Müezzinoğlu başa gelir gelmez hemen süt konusu ile işe başlaması bana göre doğru olmadı.. Daha ufuk açıcı, heyecan verici kısa, orta ve uzun vadeli projelerle kamuoyunun önüne çıkabilirdi. Bu maksatla sektör aktörleri, odalar, üniversiteler, STK’lar, sağlık alanı ile ilgili media aktörleri ile bir araya gelerek sıkıntıları, talepleri, beklentileri not etmek, sonra da bir yol haritası çizmek gerekirdi.

Müezzinoğlu’nun iyi niyetine inanıyorum.. Ama politikacılar bir şey söyler ya da yaparken, ne söylediği ve ne yaptığı kadar, toplumda bu sözlerinin nasıl anlaşılacağını da hesaba katması gerekir.. İdris Naim Şahin’in başına gelenleri unutmamak gerek.. Yani siyasette tek başına iyi niyet yeterli değil..

Müezzinoğlu geçen gün bir gazetecinin ‘’Anne sütü ile ilgili son durum nedir, kamuoyundaki çekinceler giderildi mi?’’ sorusuna ‘’Bizim kamuoyuna rağmen bir iş yapmamız söz konusu değil” diye cevap veriyor. Doğru ve haklı bir yaklaşım. Çünki yapılan iş vekaleten bir iş. “İstenmeyen bir aş, ya karın ağrıtır, ya baş” derler..

Süt konusu hassas bir konu.. Mesela ben yıllardır UHT, yani uzun ömürlü süt içmiyorum ve başkalarına da bu “beyaz içecek”i içmemelerini söylüyorum. Benim için paket meyve suları, ayran da aynı kategoride.. Benim okula giden çocuğum olsaydı o sütten içirmezdim.. Limonata versinler, bal şerbeti, ne bileyim ben fındık, pekmez..
Süt faydalı, “ama”, “ama”sı var işte. Bir defa benim hep söylediğim bir şey var “uzun ömürlü endüstriyel gıdalar, insan ömrünü kısaltır” diye. Hanif gelenekte, ki Peygamberimiz de hanif yaşadı ve bu gelenek Tanzimat’a kadar sürdü, iki ayrı hayvana ait gıda birlikte alınmaz. Hz. Peygambere kadar böyle bir beslenme haramdı.. Bize haram değil, ama bu sağlıklı bir beslenme şekli de değil.. İnek, koyun ya da keçi sütünü tek başına içmek mümkün, ama bunları karıştırıp ve içine kimyasal maddeler ilave ettiğinizde işler karışıyor..

Bilmem biliyor musunuz, bugün hâlâ Yahudiler, iki hayvansal gıdayı aynı anda almaz. Yani ne tereyağında yumurta yer, ne de sucuklu yumurta. Kaldı ki, sucukta kaç tür hayvanın eti olduğunu da bilmiyoruz..

Ben sözü şu anne sütü projesine getirmek istiyorum.. Mustafa Kemal süt anneliği meselesini alaya alır. Kemalistler için bu konuda bir sorun olmasa da, İslam fıkhı açısından oldukça titiz davranılması gereken bir konudur. Fıkha göre “Çocuğunu emziren kadın, süt anne; ikibuçuk yaşını doldurmamış çocuğa bir defa da olsa sütünü emziren kadın anlamında bir İslâm hukuku terimi. Süt emene ‘razî’ ve ‘razîa’, süt emme sebebi ile meydana gelen süt kardeşliğine de ‘razâ’ denir. Murzî’nin hukukî hükmü Kur’ân-ı Kerim’in en-Nisa sûresinin 4/123. ayetinde beyan edilmiştir.”

Murzî, razînin süt annesi; kocası, süt babası; çocukları süt kardeşleri olup nikâhları haram olur. Yani, süt emen erkek ise; emziren kadın anası, ninesi, kızları, torunları vs. ile; eğer kız ise, kadının kocası, oğulları, torunları, babası, dedesi vs. ile nikâhlanması haram olur.

Konu oldukça tafsilatlı bir konu.. Öncelikle kadının sütü “meta” değildir. Süt anneye çocuğa bakımı için bedel ödense de, bu sütün parası değildir.. Süt emen ve süt verenden ibaret bir hukuk da oluşmaz. Daha kapsamlı bir hukuk söz konusudur. Bunun ilanı yanında, istem dışı kardeşlik ve hukukun sebeb olacağı başka sosyal, hukuki, manevi, psikolojik sorunlar da yaşanabilir.

Bir bürokrat bu sütü, ateist bir ailenin çocuğuna verirse, aradaki bu sıhriyet ciddi sorunlara yol açabilir.. Sütlerin karışması durumundaki belirsizlik fitne konusu olabilir.. Süt bankası çözüm değil, sağlayacağı faydadan daha çok zarara, şuyuu vukuundan beter hadiselere sebeb olur.. Ama süt anneliği teşvik edilebilir. Bu karşılıklı rıza ile dinde ve gelenekte olan bir olaydır.. Sütün sağılıp, şişelenmesi, servisi bana çok doğru bir işmiş gibi gelmiyor..

Bu tür fikirler, kulağa hoş gelse de, bazan uygulaması, faydasından çok zarara ve hatta telafisi zor olan sorunlara sebeb olabilir. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bazan evdeki hesaplar çarşıya uymayabilir. O zaman zorlamamak gerek. Doktorlar şunu bilirler: Önce zarar verme.. Yani kaş yapayım derken göz çıkarmamak gerek.
Ha bu bakana ve bürokratlarının bundan sonraki adımları için yol gösterici olsun.
Bu tür olayların başta yaşanması iyi.. Çocukluk hastalıkları bunlar. Bir “hoşgeldiniz” kutlaması“!” gibi bir şey..

Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi