Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kendim ettim, kendim buldum... Gol yiye yiye kevgire döndüm!

Kendim ettim, kendim buldum... Gol yiye yiye kevgire döndüm!

Hani, atalarımız; “Her gün bal yiyen bile baldan usanır” demişler ya, ne yalan söyleyeyim; “çok iyi bir malzeme” olmasına rağmen, her gün CHP’yi yazmaktan bıktım, usandım!.. Artık, “öğğ” deme noktasındayım...

Ben bıktım, usandım da;
CHP’liler, hele de Bay Kemal Kılıçdaroğlu, bana ve diğer gazetecilere “malzeme” vermekten bir türlü usanmadı.

Eee, ben ne yapayım?..
Bildiğiniz gibi, ara sıra da olsa; ayağıma gelen “top”lara, vurmaktan kendimi alamıyorum.

ERDOĞAN’A “AL, AT” PASI!

Gerçi, Başbakan Tayyip Erdoğan gibi “eski bir futbolcu” değilim ama, yine de ayağıma gelen topu geri çevirmem...
Hatırlarsınız;

Kılıçdaroğlu, bundan bir süre önce, Başbakan Erdoğan’ı eleştirirken şöyle demişti;
“Yalancıdan devlet adamı olmaz, yalancıdan bir ülkede başbakan olmaz, yalancıdan bir partinin genel başkanı olmaz. Halkına yalan söyleyen yarın halkını satarsa, sakın bunu da unutmayın ve şaşırmayın.”

Sonra bu sözü birkaç defa daha tekrarlamıştı...

Kendi kalesi önünde duran başbakana “al da at” dercesine bir pas çıkarmıştı... Başbakan da eski bir “futbolcu” ya, normalde böyle bir hatayı affetmezdi ama, son günlerde “çözüm süreci” ve “tutanak”larla meşgul olduğundan gözden kaçırdı herhalde.
Sonra fark etti ve büyük bir zevkle çaktı şutunu.

Hem de “90’dan”

“CHP kalesi”ne öyle bir “gol” attı ki ne “file” kaldı, ne direk!..
Grup toplantısında dedi ki;

“CHP Genel Başkanı ‘Yalan söyleyenden başbakan olmaz’ diyor. Söylediği tek doğru söz budur. Evet, yalan söyleyenden başbakan olmaz. Doğru... Bunun için de bu ülkede başbakan olamadı, yalan söylediği sürece başbakan olamayacak.”
Bir muhalefet lideri, “al da, at” dercesine, hem de “eski futbolcu”nun önüne böyle pas atar mı?..

Atarsa işte böyle “gol” olur!
İnanın hâlâ merak ederim;

Bay Kılıçdaroğlu bu kadar “gaf” yaptığına göre ya “saf” olmalıdır, ya da “pöf” deyince sönecek bir “balon” olmalıdır!..

Kim bilir, belki de;

“Gol” yemekten, sürekli “eleştiri”ye maruz kalmaktan hoşlanan iflâh olmaz bir “mazoşist”tir!

Çünkü, “normal” bir insan, “ağır bir lâf darbesi”ne maruz kaldığında, biraz geri çekilir ve “nerede hata yaptım?” diye düşünür.
Ne var ki;

Bay Kılıçdaroğlu’nun “düşünme melekesi” de herhalde gelişmemiş ki; düşünmeden, öylesine konuşuyor...

“Yalan” olmuş,
“Essah” olmuş, hiç fark etmez!..
Ağzına geleni söylüyor işte!..

NEVZAT TANDOĞAN’I UNUTTU!

Geçen ayın ortalarında, “ilerisini-gerisini” düşünmeden, şöyle bir “lâf” etmişti;
“Valiler, diğer bürokratlar, emniyet müdürleri, kaymakamlar, tamamen AKP’nin tezgahından geçmiş, oralara oturtulmuş kişiler gibi duruyorlar...

(....)

Valiler ne zamandan beri siyasi partilerle işbirliği yapmaya başladılar?.. Devletin geleneğinde böyle bir şey var mı? O valilere söylüyorum, acaba CHP’li gençlik kolları veya kadın kollarıyla da işbirliği yapmaya hazır mısınız?”

Kılıçdaroğlu’nu dinleyen biri de, CHP’nin “sütten çıkmış ak kaşık” olduğunu zannedecek... Tamam, insanlar biraz “balık hafızalı”dır ve çabuk unuturlar ama, meselâ Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ı hiç unutur mu?..

Ankara’da, “Tandoğan Meydanı”na adı verilen o Nevzat Tandoğan ki;
Hem “CHP’nin Ankara Valisi”dir,

Hem “CHP’nin Ankara Belediye Başkanı”dır ve hem de “CHP’nin Ankara İl Başkanı”dır!..
Daha sayalım mı?..

Aynı zamanda da, kendinde; “Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz” diyebilecek cesareti bulabilen bir “CHP teorisyeni”, bir “CHP kurmayı”dır!..
Demek istediğim o ki;

Bay Kemal Kılıçdaroğlu, “Valiler ne zamandan beri partilerle işbirliği yapmaya başladılar?.. Devletin geleneğinde böyle bir şey var mı?” demeden önce, hiç olmazsa Nevzat Tandoğan’ı hatırlamalı ve böyle bir “gaf”a imza atmamalıydı!..

O böyle konuşursa, biz de işte böyle Nevzat Tandoğan örneğini gösterir ve deriz ki; “Demek ki, devletin geleneğinde, valilerin partilerle işbirliği yapması varmış!.. Öyle bir işbirliği ki; valilik, belediye başkanlığı ve il başkanlığı yapacak kadar!”

O, ŞİMDİ CHP MİLLETVEKİLİ!

Haa, diyorsa ki;
“Onlar İnönü CHP’sinde yapılıyordu... Yeni CHP, buna karşı!”
O zaman da derim ki;

“Ali Serindağ’dan n’aaber?”
Herhalde hatırlarsınız...

26 Mayıs 2008 tarihli Vakit’in sürmanşetinde şöyle bir haber vardı;
“Sanki CHP Valisi”

Serdar Arseven-Aslan Değirmenci ikilisinin haberi özetle şöyleydi:

Vakit, yaşlı bir partilinin “hac vazifesini ifa etmek” istediğini söylemesi üzerine, “Araplara para kaptırma... Bakarsın Muhammed seni bırakmaz” diyerek, hem CHP’nin gerçek yüzünü ortaya koyan, hem de tepki odağı haline gelen CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile, kendisini ziyaret eden “Vali Ali Serindağ sohbeti”nden çok önemli ayrıntıları ele geçirdi. Devletin Valisi CHP’nin, küstahça sözleriyle tepki toplayan Genel Sekreteri Önder Sav arasındaki sohbette özellikle şu noktalar dikkat çekiyor:

l Başbakan, Bakanlar, bazı cemaatler, cemaat önde gelenleri hedef alınıyor,
l Vali’nin bağlı bulunduğu İçişleri Bakanı’nın “Tarikatçı olup olmadığı” karşılıklı olarak sorgulanıyor,

l Bir Bakan tarikat önde geleninin cenazesine katılmasından dolayı kıyasıya eleştiriliyor ve Vali’nin o cenazeye “Bakan’a tavır koyarak” gitmediği itiraf ediliyor.
Veeee,

l CHP’nin sıçrama yapabilmesi için hangi kamu görevlileriyle nasıl çalışılabileceği ve o ilde CHP’nin yerel seçimleri almak için neler yapması gerektiği tartışılıyor!..
Hele, şimdi konuşun Bay Kılıçdaroğlu; devletin geleneğinde “valilerle, partilerin işbirliği yapması” var mıdır?..

Bay Kılıçdaroğlu soruyor;

“Valiler, ne zamandan beri, siyasi partilerle işbirliği yapmaya başladı?”
El cevap;

“Nevzat Tandoğan’dan beri!”
Ya da;

“Ali Serindağ’dan beri!”
Unutmadan söyleyeyim;

Mayıs 2008’de CHP Genel Merkezi’ne gelen ve dönemin CHP Genel Sekreteri Önder Sav’la “işbirliği”ne gidip, “siyasi taktik çalışması” yapan dönemin “Merkez Valisi” Ali Serindağ var ya, şu anda “CHP’den Gaziantep Milletvekili”dir, iyi mi?!?.
Durun, daha bitmedi;

Onu, 2011’de “CHP’den Milletvekili adayı” yapan da, Bay Kılıçdaroğlu’dur!..
Görüyorsunuz ya;

Bay Kılıçdaroğlu, “kendi ağzıyla” yakalanıyor...

Ne yani; o “açık” verince, ben bunu “gol”e çevirmeyeyim mi?..
Alın işte;
“Bir gol daha!”

Bay Kılıçdaroğlu, bu “gol”lerden sonra, şöyle bir türkü söylese, yeridir;
“Kendim ettim, kendim buldum,
Gol yiye yiye, kevgire döndüm!”

GAYDA... HAYDAAA!

Alın, bir “gaf” daha...
Bay Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde, Atatürk Kültür Merkezi’nde açılan “Ankara’da Rize Günleri Etkinlikleri”ne katılmış ve bunu da “twetter”den şöyle duyurmuş;
“Ankara’da Rize günleri etkinliklerine katıldık... Gayda dinleyip, horona eşlik edip, hemşehrilerimizle sohbet ettik!”

Bay Kılıçdaroğlu’nun takipçileri, twetter’deki “gayda”yı görünce, “haydaaa” demişler;
“Haydaa... Rizelilerin çaldığı Tulum’la; etek giyen İskoçların milli çalgısı Gayda’nın ne ilgisi var?”

Bu “gaf”ını ancak “55 dakika sonra” fark edebilen Bay Kılıçdaroğlu, “ileti”sindeki “gayda”yı kaldırıp “tulum” yazmış ama, iş işten geçmiş!..
“İş dedim de, aklıma geldi.

Bay Kılıçdaroğlu, olay “sanal medya”ya yansıyınca, “tweet ekibi”ni işten kovmuş, iyi mi?..

Niye kovmuş ki?..
“At sahibine göre kişner!”

BU DA FRANSIZ KEMAL!

Uzun lâfın kısası;
Bay Kılıçdaroğlu’ndan korkulur!..
O kadar korkulur ki;

Bugün “tulum” ile “gayda”yı karıştırıyorsa, yarın bir gün de; “Laz”larla “İskoç”ları karıştırır!..
Evvelden “İngiliz Kemal” vardı,
Bu da “Fransız Kemal!”
“Türkiye’ye Fransız” Kemal!..

Malûm, bir zamanlar da;
Kâğıthane’ye “Kâğıttepe” demişti!..
Birisi, Bay Kılıçdaroğlu’nu karşısına alıp, “Türkiye”yi bir güzel anlatmalıdır.
Demelidir ki;

“Burası İskoçya değil, Türkiye!..
Burası da;
Kâğıttepe değil, Kağıthane!”

Bunlar Bay Kılıçdaroğlu’na iyice anlatılmalı ki, adamcağız sürekli “gol” yemekten kurtulsun!..

Baksanıza;
O kadar “gol” yiyor ki;
“Kevgire” döndü!..

 

BDP’nin çaycısı, az kalsın “kim sızdırdı”ya gidecekti!
Önce, bütün dikkatler Altan Tan üzerinde toplanmıştı...
Deniliyordu ki; “Tutanakları sızdırsa sızdırsa Altan Tan sızdırmıştır... Çünkü, İmralı’ya giden 3 BDP’liden biriydi!

Altan Tan, biraz sert çıkınca, bu defa dediler ki;
“Sızdıran kişi, büyük ihtimalle Gültan Kışanak’tır!”
BDP’nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın;

“Notların partimiz üzerinden elde edildiği anlaşılıyor” açıklaması üzerine, “BDP’nin çaycısı” geldi akla..
Çaycı, günlerce töhmet altında kaldı.
Derkeeen, dün “‘iki günah keçisi” bulundu..

Yapılan “resmi açıklama”da denildi ki; “Notları sızdıran, BDP’li 2 parti meclisi üyesidir!”
İnanalım mı?..

Yani, bu iş; “basit bir işgüzarlık” mıdır, yoksa “bilinçli bir operasyon” mudur?.. Şahsen ben; bir “ideoloji partisi” olarak, “parti disiplini”nin zirvede olması gereken bir BDP’den yapılan “tedbirsizce davranıldığı” açıklamasına inanmadım.

Ama, “sürecin hatırına” inanmış gibi görüneyim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi