Faruk Köse

Faruk Köse

Papa’dan medet umacak kadar aciz mi düştük?

Papa’dan medet umacak kadar aciz mi düştük?

Bizi neden ilgilendiriyorsa, Papa Benedikt’in istifasından sonra yeni Papa’nın kim olacağı işgal etti gündemimizi. Hatta Vatikan’ın 863 yıllık “Papalık Kehaneti” konuşuldu. Kehanete göre yeni Papa “Romalı Peter” olacak ve “7 Tepeli Şehir” yıkılacaktı. İstanbul, yani...

Hemen muhtemel Papa adayları arasından bir Peter buldular: Ganalı Kardinal Peter Kodwo Appiah Turkson... Siyahi Obama Başkan olduysa, siyahi Peter neden Papa olmasındı? Ancak kehanet tutmadı; siyahi Peter yerine Arjantinli Jorge Bergoglio seçilince kehanete inananlar rahatladı. Öyle ye, artık İstanbul yıkılmayacaktı!
Ancak kimsenin aklına, “Papa kim olursa olsun, bana ne?” demek gelmedi nedense... Papa’nın kim olacağı müslümanları niçin ilgilendirsindi? Hıristiyanlar en üst düzeydeki liderlerini seçiyorlardı; ama müslümanların “Halife”si yoktu. Halife’si olmayan müslümanlar, “Hilafet’i nasıl kurarız”a odaklanacaklarına, Hırıstiyanların Papa’sıyla ilgileniyor, kimin Papa seçileceğine kafa yoruyor, hatta İslam coğrafyasına barış gelmesi için Papa’dan medet umuyorlardı.

Oysa aynı filmi Obama ABD’ye Başkan adayı olduğunda da izlemiştik. Obama Başkan olacak, İslam coğrafyası ABD’nin “emperyalist tasallut ve talan”ından kurtulacaktı! Ancak ABD aynı ABD; talan sürüyor, işgal ve katliam devam ediyor. Sadece yeni bir yüzle, o kadar.

Sanki müslüman kökenli siyahi Obama ABD’ye Başkan oldu da müslümanlara bir faydası dokundu gibi, şimdi de yeni Papa’dan medet ummaya başladı bizim “saf” müslümanlar. Muhabbete bakar mısınız? Yeni Papa, “Francis” ismini seçmiş. Nedeni, seçildiğini anlayınca aklına, hayatını “yoksullar”a ve “barış”a adayan “Assisili Aziz Francis”in gelmiş olması. Yeni Papa, yoksullar için çalışan bir kilise istiyormuş.

Assisili Aziz Francis, aynı zamanda Hıristiyanlara müslüman olmayı teklif eden kişiymiş. Şimdi yeni Papa’nın Aziz Francis’in adını alması, “en yakın zamanda dinler arası diyalog yönünde açıklamalar yapacağını” gösteriyormuş. Ancak aynı Francis’in 1209’da hırıstiyanlara müslüman olmayı teklif ederken, 1219’da müslümanlara hırıstiyan olmayı teklif etmesine ne demeli? Yani “ya siz bizden olun, ya da biz sizden olalım, aramızda bir fark yok” muhabbeti!...

Görüyor musunuz, bugünkü “tebliğ faaliyetini aşan”, “Müslümanlık”, “Hırıstiyanlık” ve “Yahudilik”i harmanlayıp tek bir din oluşturulmasına çalışan “başlangıçtaki safiyetini aşmış diyalog” çalışmalarının temelini atan adam, Assisili Aziz Francis. Yeni Papa onun adını almış. Vatikan’ın “Dinlerarası Diyalog Departmanı”nı canlandıracakmış. Bunun anlamı, “İslam anlayışını bozarak müslümanları dönüştürme” faaliyetlerinin hız kazanacağı. Nitekim yeni Papa’nın, halkı müslüman olan ülkelerle çatışmaları azaltmaya çalışacağı söyleniyor. “Ortadoğu’da dökülen kanlara son verelim” diyecek, “barış”ı öne çıkaracakmış.

Anlayacağınız, yeni Papa ile devreye alınıp “diyalog” adı altında yürütülecek çalışmalarla “İslam coğrafyasında misyonerlere mevzi kazandırma”ya devam edilecek. Ancak bunun için, öncelikle yeni Papa birkaç “sıradışı açıklama” yaparak müslümanların ağzına bir parmak bal çalacak. Zaten, yıllardır yapılan baskılarla ve yoğun çalışmalarla eziklik psikolojisi içinde sırtı sıvazlanmaya hasret, pohpohlanmayla dolduruşa gelmeye meyyal, birkaç yaldızlı iltifatla kanalize edilmeye müsait hale getirilmiş müslümanlar, böylece “egemen güçler”in yeni dünya dizaynında “İslami varlık”ı temsil etme yeterliliğine yönelmeyecekler. Plân bu...

Yani “Obama tecrübesi” unutuldu, şimdi moda “Papa’dan medet ummak!...”
Nitekim İslam coğrafyasındaki en uyanık ve tecrübeli mücadele gruplarından olan Hamas ve el-Fetih bile yeni Papa’ya çağrıda bulunarak, “Filistin meselesine destek olması”nı istediler bile. Çağrıdaki söylem çok manidar: “Filistin topraklarında ortak kutsal mekanlara sahip oldukları Katolik kilisesi ile ilişkileri geliştirmek...” Beklenti, “yeni Papa’nın Ortadoğu’daki gelişmelerin doğru bir şekilde anlaşılması için yoğun çaba sarfetmesi” yönünde. Bunun için atmosfer değişikliği yapılmaya hazır bir söylem geliştiriliyor. “İslam-Hıristiyan dünyasının ortak hareket alanları olduğu”na dikkat çekiliyor.
Bütün bunlar olurken, Bakara 120. ayet, Kur’an’da hâlâ duruyor:

“Ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar, sen onların dinlerine tâbî olmadıkça asla senden razı olmazlar. De ki: Allah’ın hidâyet yolu olan İslâm, doğru yolun ta kendisidir. Sana gelen bunca ilimden sonra onların hevâ ve heveslerine uyacak olursan, Allah’a karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamazsın.”

Her şey yolundaysa(!), bu ayeti ne yapacağız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi