Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Frenk mukallitliği ve Pelin Batu

Frenk mukallitliği ve Pelin Batu

Televizyonda bir şapka muhabbeti duyunca dikkat kesiliyorum birden. Şapka bizim en hassas noktamız. Üzerimize giydirilen deli gömleği. Bu endişelerle programa kilitlendim. Programın ev sahibi ünlü tarihçi ve entelektüellerimizden her konuda mutlak fikir sahibi, babadan şanslı (İnal Batu) Pelin Batu. Konukları da kendisi gibi her konuda alim Hıncal Uluç ve ünlü kulüp işletmecisi Ertekin Dinçay. Yani meşhur şapka Ertekin. Onların şapkaya baktıkları yere geçip oradan bakmak istiyorum, ama ne mümkün. Ünlü sosyolog, psikolog, medeniyet tarihçisi Pelin Hanım, şapkanın modernizmin temsilcisi gibi gösterilip ona düşmanlık yapılmasına bayağı içerlemiş. Bunun böyle olmadığını söylüyor. Sonra kadınlarımızın şapkalarının tarihçesinden giriyor, Avrupa’daki şapkadan çıkıyor. Konuklarda şapka ile ilgili enteresan bilgiler sunuyorlar. Engizisyondaki şapkalar, İtalya’daki mafya babalarının şapkaları, cellatların  şapkaları derken tüm Avrupa’yı dolaştılar, bütün şapkaların resm-i geçidini yaptılar, ama bir türlü bizdeki şapka macerasına gelemediler, daha doğrusu şapka mezalimine! Çünkü program sunucusu ve konukları mutlu azınlık dediğimiz sınıftan olsa gerek şapkayı çok seviyorlar. Biz medeniyetten çok mu uzak kaldık, neden buradaki şapka muhabbeti beni sarmıyor? Bir anda Pelin Batu’nun ekranı kararıyor, aynı kanalda bir başka program yayına giriyor. Şevket Süreyya Aydemir anlatıyor. İstiklal Mahkemeleri reisi Ali Çetinkaya daha şapka inkılabının olmadığı günlerde hasır bir şapka giyerek mahkemeye gelen Hikmet Şevki adındaki genç bir gazeteciyi tekme-tokat merdivenlerden aşağıya yuvarlar, bir yandan da öfkeyle bağırmaktadır.

- Nedir bu kepazelik, bu şapka da ne oluyor? Baban da mı şapka giyerdi? Anandan mı şapkalı doğdun?

Kısa bir süre sonra şapka inkılabı yapılacak ve aynı başkan bu defa şapka inkılabından iki yıl önce “Frenk mukallitliği ve şapka” kitabını yazan İskilipli Atıf Hoca’yı şapka kanununa muhalefetten darağacına gönderecektir. Savcı bile 10 yıl hapis isterken İskilipli Atıf Hoca idam cezasına çarptırılınca bu durum herkeste şok etkisi yapacaktır. Üstelik suçu delil gösterilen kitap, şapka kanunundan iki yıl önce yayınlanmıştır. Ve hukukun temel kurallarından birisi kanunlar geçmişe dönük işletilemezler İskilipli yargılanırken kendisini müdafaa da etmeyecektir. Zira müdafaa hazırladığı bir gece rüyasında Peygamberimizi görecek ve O’nun:

- Bizim yanımıza gelmek varken neden müdafaa yazıyorsun? hitabı ile yazdığı savunmayı yırtıp atacaktır.

İstiklal mahkemeleri bile kimi neden, nasıl yargıladığını bilmemektedir. İşte size mahkemeden tuhaf manzaralar:

Sanık Şevket Süreyya Aydemir’in yargılama sırasında 1923 tarihini telaffuz etmesi mahkeme reisi Ali Çetinkaya’yı küplere bindirecektir:

1923 ne demek? 1923 de ne oluyormuş. Babalarımız da bu tarihi mi kullandı? Bizim tarihimize ne olmuş ki? Bunları nereden çıkarıyorsunuz? Aydemir, konuşurken inkılap kelimesini kullanacak ve bu söz de başkanın öfke ile ayağa fırlamasına sebep olacaktır.

- İnkılap mı? Bu ne mugalata. İnkılap bitti, bu memleket inkılabını bitirdi. Artık yapacak inkılap yok. Ne demek inkılap? Hepsi hayal, hepsi saçma!

Ardından Erzurum’da şapka kanununa muhalefet ettiği gerekçesi ile idam sehpasına çıkarılan Erzurumlu Şalcı Bacı ekrana gelir.

Kurtuluş Savaşı’nın sembol isimlerindendir o, idama mahkum edilir, şapka kanununa muhalefetten. İdam sehpasına çıkarılırken siyah çarşaflıdır ve son sözleri Erzurum şivesiyle “Kadın şapka giye ki asıla...” olmuştur. Suçu, yeni çıkarılan şapka kanununu tenkit etmektir. Çetin Altan, Şalcı Bacı’yı asan dedesi Tatar Hasan Paşa’dan ve bu olaydan bahsederken, içinde tatsız bir burukluk kaldığını söyleyecektir.

“Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. İsmet Paşa topçu okulunda öğrenci iken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonrası ünlü komutanlar olan o dönemin öğrencileri, anlatıp dururlar Hasan Paşa’nın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamayıp bir de kadın asmıştı. Sanırsam, siyasal suçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce, “Ben bir hatun kişiyim. Şapka ile ne derdim ola ki” demiş.

Ardından ekranda dalgalı bir denizde Hamidiye Zırhlısı belirir bir anda. Komutanı “Şapka gavurluk alametidir, biz giymeyiz!” diyen Rize halkını sahilden bombalama emri almıştır ve bu emri gözünü kırpmadan yerine getirecektir. Ne hikmetse mutlu azınlığın şapkaya bakışı ile bizimki bir türlü örtüşmüyor. Sayın Pelin Batu’nun ertesi hafta da Müjdat Gezen ile maskları konuşacağını duyunca bunu da bir kenara not ediyorum.

Eminim, o da evlere şenlik olacak? Kendilerini arzın merkezine koyup nasıl ahkam kestiklerini bir bir yazacağım sizlere.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi