Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

İsrail Sözünde Duracak Mıydı?

İsrail Sözünde Duracak Mıydı?

Değerli okurlar,

Gündem her zamanki gibi yoğun.

Ana başlıklardan “ikil insanlar”, sahaya indi, “çalışmalar”ını takip ediyoruz.

Başbakan Erdoğan’ın Orta Asya gezisi dönüşü yaptığı açıklamalar da hayli dikkat çekiciydi, özellikle İsrail’le ilgili verdiği bilgiler bizi hiç şaşırtmadı.

Habervaktim.com olarak, “özrün” ardından toz pembe bir tablo çizmemiş, gerek haberlerimizde gerekse yazılarımızda bunun çok da bir anlam ifade etmediğini vurgulamıştık.

Örneğin, Yazarımız Ziya Müezzinoğlu, “Eyvah, İsrail özür diledi!” başlıklı yazısında şu önemli tespitleri sizlerle paylaşıyordu:

“Tekrar etmek gerekirse, eğer bu özür, iki ülkenin yeniden dost ve müttefik olacağı anlamına geliyorsa o zaman bu özürden en kârlı çıkacak taraf İsrail, kaybedecek taraf da Türkiye ve İslam dünyası olacaktır.

Arap dünyası ve İran’da yapılan yorumlar da madalyonun bu yüzünde yoğunlaşıyor. ABD ve İsrail’de yapılan değerlendirmelere bakıldığında da maalesef aynı anlayışı görüyoruz. Her iki ülkede de gözlemcilerin, ‘İki ülke arasındaki buzların erimesini bölgedeki ortak çıkarların muhafazası ve tehditlerin bertaraf edilmesi adına önemsedikleri’ ifade ediliyor.

Peki ama Sayın Başbakan Erdoğan’ın bile açıkça terörist ilan ettiği İsrail’le bizim hangi ortak çıkarımız ya da bertaraf edilmesi gereken hangi ortak düşmanımız olabilir?”

Millet de böyle düşünüyor(du).

Andy–Ar Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin gerçekleştirdiği “Türkiye Siyasi Gündem Araştırması”nın sonucuna göre, İsrail’in Mavi Marmara korsanlığı sebebiyle özür dilediğinin açıklanması, Türk milleti nazarında hiçbir anlam ifade etmiyor…

İsrail üzerine mevcut olumsuz algı kararlılıkla devam ediyor.

İsrail ile ilişkilerin ‘normal’e dönmesine destek verenlerin oranı yüzde 13,3’te kalırken, normale dönmemeli diyenlerin oranı ise yüzde 42,8 olarak gerçekleşti.

Millet bu algısında son derece haklı. 

Sayın Başbakan’ın verdiği bilgilere göre de, İsrail sözünde durmadı.

Saldırılarını sürdürüyor.

Ambargoyu da tam olarak kaldırmış değil.

Sonuç?

“İsrail kanadında değişen bir şey yok. Kesinlikle samimi değiller. İlk fırsatta yine aynısını yaparlar. Türkiye’nin İsrail’le hiçbir ortak çıkarı yoktur.”

Peki neydi o “özür”?

ABD-İsrail ikilisinin yürürlüğe koyduğu yeni stratejinin gereği olarak sürdüğü bir parmak bal!

Nedir o yeni strateji?

Barış görüşmeleri ve Türkiye’nin arabuluculuğu konularında, HAMAS’ı tamamıyla devre dışı bırakmak.

Peki Türkiye’de durum ne?

Sayın Başbakan bu oyunu çok iyi görmüş olmalı.

“HAMAS'ın olmadığı bir masadan barış çıkmaz” diyerek, gerekli mesajı verdi.

Tabi, önemli olan bundan sonrası.

Dünya dengeleri ile Türkiye, Ortadoğu ve Arap ülkelerinin durumu düşünüldüğünde istediğinizin ne kadarını elde edebilirsiniz, meçhul.

İş dünyası, medya ve sivil toplum kuruluşlarında yuvalanmış “içimizdeki Siyonistleri” dizginlemek bile başlı başına çok büyük bir iş.

Örneğin malum medya, İsrail’in sözde özrünü nasıl da ballandırıyor; hatırlayın.

Türkiye’ye “İsrail özür de diledi, daha ne yapsın. Hadi nazlanma artık, kuyruk ol İsrail’e” diyorlardı adeta.

Allah Erdoğan’ın, Türkiye’nin yardımcısı olsun inşaallah.

TMSF’den Hortumcuya Kredi

Değerli okurlar,

Gündemdeki bir diğer konu ise, Anasol-M döneminde yaşanan ekonomik kriz ve devletin uğradığı zararın araştırılması meselesi.

Araştırılmalı elbette.

O yağmalamalarda, dönemin siyasi aktörlerinin de sorumluluğu olduğu kesin.

Ecevit, Yılmaz, Bahçeli ve kurmaylarının ekonomi politikaları araştırılsın.

Özellikle “banka yağmalamaları”.

En ince detayına kadar irdelensin.

Sorumluları açığa çıkarılıp, gereği ne ise yapılsın.

Ama önce, TMSF’nin helan “hortumcuya kredi aktardığı” görülerek, bu rezilliğe bir son verilsin.

Yanlış duymadınız, değerli okurlar.

TMSF; Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu, “hortumcuya kredi aktarıyor”.

Fon’un kendi raporunda, 28 Şubat hortumcularının zararlarının nasıl devam ettiği açıkça görülüyor. 

TMSF’nin son çeyrek raporuna göre; Zafer Mutlu, Dinç Bilgin, Cavit Çağlar, Ali Balkaner, Hayyam Garipoğlu, Halis Toprak, Uzan Ailesi, Demirel Ailesi gibi hortumcuların çaldıklarını ödemek için Hazine’ye milyarlarca dolar borçlanan TMSF, bir yandan da batakçıların kimi şirketlerine “zarar daha da büyümesin” diye mali destek sağlıyor, iyi mi?

Aradan geçen yıllar, zararlarının tahsilini zorlaştırırken, Fon inanılmaz bir biçimde hortumculara yeni kaynak bile sağlamak zorunda kalıyor.

Rapordaki verilere göre, 2012 yılına son üç ayında hortumculardan yalnızca 54 milyon dolar tahsil edilebildi.

Batık grupların şirketlerine yasal yükümlülüklerinin yerine getirilmesi amacıyla Fon tarafından kaynak kullandırıldı.

Raporda, “Bu çerçevede Balkaner Grubu 15,98 milyon USD, Zeytinoğlu Grubu 9,89 milyon USD, Çağlar Grubu 17,27 milyon USD, Toprak Grubu 73,49 milyon USD, Erol Aksoy Grubu 17,82 milyon USD, Medya Grubu 6,97milyon USD ve EGS Grubu 86,71 bin USD) kaynak kullanmıştır” deniliyor.

Uzanlar için de 964 milyon lira ödendi, daha da ödenecek.

Raporda, Uzanlar’a ait İmar Bankası’ndan faiz geliri umarak para yatıran kişilerin “mağduriyetinin giderilmesi için yapılan çalışmalar” anlatılırken, şöyle deniliyor:

“TMSF tarafından bu kapsamda yürütülen çalışmalar sonucunda hak sahiplerinin başvuruları değerlendirilmiş ve gerekli hazırlıklar tamamlanarak, İmar Bankası tarafından DİBS satışı adı altında toplanan tutarların ödenmesine başlanmıştır. Daha önce yapılan 43 etap ödemeye ilave olarak 1 etap ödeme daha yapılmıştır. İmar Bankası nezdinde toplam 22.517 yatırımcının 22.095 hesapta toplam 26.140 adet işlemi bulunmakta olup işlem tutarları toplamı ise 728 milyon TL’dir. Hak sahiplerinin tamamının başvurması halinde işlem tutarı (anapara+faiz) maksimum 970 milyon TL olacaktır.”

Hortumcuya kredi aktarımı “tavşan”, hortumcudan tahsilat ise “kaplumbağa” hızında.

Raporda, hortumcuların yol açtığı zarara karşılık Hazine’den alınan kaynakların geri ödenmesine ilişkin bilgiler de yer alıyor.

Raporda, şöyle deniliyor: “Hazine Müsteşarlığı’na bu dönemde toplam 301,75 milyon USD karşılığı nakit ödeme yapılmıştır. Söz konusu ödemeler ile birlikte Hazine Müsteşarlığına yapılan toplam ödeme tutarı 30.09.2012 tarihi itibarıyla 11,17 milyar USD’dir. Bu kapsamda yürütülen faaliyetler sonucunda, 2012 yılı üçüncü üç aylık döneminde Fon 48 milyon USD tutarında çözümleme geliri, çözümleme faaliyetlerine ilişkin rezervin değerlemesinden ise 6 milyon USD tutarında finansal gelir elde etmiştir. Aynı dönem içerisinde Hazine Müsteşarlığına yapılan ödeme tutarı 302 milyon USD olarak gerçekleşmiştir.”

Sonuç:

Anasol-M döneminde yaşanan ekonomik kriz ve devletin uğradığı zararı araştırma işine, bugün helan “hortumcuya kredi aktarıyor” olan TMSF’ye “dur” denilerek başlanmalı.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi