Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

“Balık baştan kokar!”

“Balık baştan kokar!”

“Kimsesizlerin kimsesiyiz!”

“Devlet insan için vardır!”
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!”
“Nil kıyısında kuzuyu kurt kapsa, hesabını Ömer’den (yani ülkeyi yöneten sorumlulardan) sorarlar!”
Sondan bir önceki söz Şeyh Edebali’ye, sonuncu söz ise Hz. Ömer’e aittir.
Sayın Başbakan bu sözleri sık sık tekrarlar. Bunda samimi olduğuna da hiç kuşku yok. Ne var ki, bazı yaklaşımlar bu sözlerle paralellik arz etmiyor.
Geçtiğimiz Cuma günü Edirne’de yaşanan bir olayı hatırlayalım… Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Cuma namazı kılmak üzere Selimiye Camii’ne girmek üzereyken, kanser hastası 23 yaşında bir kız yolunu kesiyor…
Üniversite öğrencisi olduğunu, kanser tedavisi gördüğünü, ancak yurtdışından gelmesi gereken bazı ilaçlar konusunda çaresiz kaldığını söylüyor ve bu konuda bakandan yardım istiyor… Bakan, araya Cumaya yetişme telaşı da eklenince, olayı yanlış anlıyor…
“Yardım” denince, çoğumuzun ilk aklına gelen şey, onun da aklına geliyor: “Para!” Genç kızın para talebinde bulunulduğunu zannederek, cebine bir miktar para koyuyor… Genç kız aşağılandığını düşünüyor. Ağlıyor, isyan ediyor. Dilenci olmadığını, ilaç getirtmek için yardım istediğini söylüyor ve cebine tıkıştırılan parayı iade ediyor…
Sayın Bakan namaz çıkışında olayı ancak kavrıyor. Genç kızı teselliye çalışıyor, ama nafile: Genç kız ağlayarak oradan kaçıyor.
Kanser çaresizliğini bilirim: Bu yüzden bu olay beni ziyadesiyle etkiledi: “Keşke” diye düşündüm, “devlet, vatandaşını dinlemekte biraz daha sabırlı davransa…”
Ayrıca bu olay bana, Kanuni ile yaşlı bir kadın arasında geçen olayı hatırlattı…
Bir sefer sırasında yaşlı bir kadın Osmanlı ordugâhına geliyor. Padişahla görüşmek istiyor.
Bunun mümkün olmadığı söylenince de, Otağ-ı Hümayun (padişah çadırı) çevresinde öyle bir şamata koparıyor ki, Padişah merak edip kapıya çıkıyor. Kadını bırakmalarını söylüyor. Kadın Padişah’ın yanına geliyor.
“Padişah sen misin?” diye soruyor kadın Kanuni’ye, hesap sorar gibi.
“Beli, Padişah benim.”
“O zaman dinle ey Padişah!.. Dün gece evime hırsız girdi. Neyim var neyim yok çalındı.”
“Karakolhaneye gitseydin, yahut Kadı Efendi’ye haber verseydin, neden bana geldin?”
Kadın hâlâ öfkeli gözlerle Kanuni’ye bakıyor:
“Çünkü balığın baştan kokup kokmadığını görmek istedim!”
Kanuni sabırla soruyor:
“Peki hırsızları fark etmedin mi?”
“Etmedim, uyuyordum.”
“Tıkırtıları da mı duymadın?”
“Uyuyordum dedim ya, duymadım.”
“Be hey kadın, bu ne derin uykudur!”
Yaşlı kadın dik dik Padişah’a bakıyor:
“Yaşlılık uykusu Padişahım. Ne bileyim, sizi ve devletinizi uyanık zannettiğimden mışıl mışıl uyumuşum. Geldim gördüm ki, gaflet içindesiniz. Gayri damla uyku girmez gözüme, artık uyuyamam!”
Padişah donup kalıyor, yaşlı kadın feracesini savura savura Otağ-ı Hümayun’dan çıkıyor.
Zararı karşılanıyor, hırsızlar bulunup cezalandırılıyor, ama bunlar Kanuni’yi tatmin etmiyor. “Balık baştan kokar” sözünü de hayatı boyunca unutamıyor.
Yarın başka bir örneğe bakalım inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi