Yener Dönmez

Yener Dönmez

Casusluk İddianamesi üzerine

Casusluk İddianamesi üzerine

İzmir’deki malum casusluk soruşturmasıyla ilgili iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. İddianameyle ilgili birçok yorumlar yapıldı. Hemen bir değerlendirme yapmak istemedim. Süreci, yapılan yorumları izledim. Gördüğüm kadarıyla iddianamedeki olaylar genelde makul bir şekilde değerlendiriliyor. Tabi marjinal guruplar ve malum internet siteleri hariç. Onlar ise işin dezenformasyonunu yapıyorlar. İşi sulandırmaya çalışıyorlar tıpkı Ergenekon davasında olduğu gibi. Ergenekon Davası’nda da sona doğru yaklaşılıyor. O davanın önemli belgelerinden birisi de “dezenformasyon” adlı belge. Bu belgeye göre kısaca; gerçekler ortaya çıksa da muhakkak inkar edeceksin, kamuoyu kabullenmeye başlarsa, olayı başka bir yöne çevirip, o yönde baskın bir şekilde yazılar yazacaksın, haberler yapacaksın. Böylece ortam manipüle edilmiş olacak.

İzmir iddianamesini maniple etmek isteyen, gerçekleri saklayıp, olayı başka yönlere çekmek isteyenler de var. Ama ben şuanda onlarla ilgilenmeyeceğim. İddianamede tespit ettiğim bazı önemli konuları birkaç bölümde sizlere aktaracağım.
Baştan şunu belirteyim; bu yazıları yazarken kesinlikle bir kurumu yıpratma veya halk nezdinde küçük düşürme gibi bir kastım yok. Ordu bizim ordumuz ve benim için çok değerli. Mensuplarının büyük bir bölümünün bu ülkenin çoğunluğunun yaşadığı gibi yaşadığına inananlardan biriyim.
Bu yazıları TSK’nın gerçek kimliğini bulmasını, asıl işine dönmesini, yurt savunması ile ilgili görevini harfiyen yerine getirmesini istediğim için yazıyorum. Yazılarımla müspet yönde TSK’nın gelişmesine katkıda bulunacaksam ne mutlu bana.
TSK’da görev yapacak kişilerin belirli bir ahlak yapısına sahip olması gerekir. Belirli bir onura sahip olması gerekir. Bizde ahlaksız insanları tarif eden güzel bir tabir vardır; “aklı uçkurunda” diye. Böyle insanların toplumda bile değeri yoktur. Kaldı ki TSK’da yeri olsun. Ama maalesef iddianameyi okudukça, içimden büyük bir hayıflanma geçiyor. CIA’nın Başkanlığını yapan aynı zamanda general olan Petrus Sitraus, hakkında bir bayanla ilişkisi olduğu yönünde haberler çıkınca hemen istifa etti. Türk örf ve ananelerinin hakim olması gereken bizim ordumuzda, bu tür ahlaksızlıklar tespit edilince ne yapılıyor?
Bildiğim kadarıyla sayın Genelkurmay Başkanımız, bu konularda çok hassas birisi. Aynı hassasiyeti gösteren başka komutanlarımız da var. Bunları duyunca biraz rahatladım. Zira aklı uçkurunda olan bir subayla, bir astsubayla savaş yapılamaz.
Bu iddianame belki de en önemli hizmetini bu konularda yapmış olacak. Zira ahlaksız bir subayın Ordu’da bulunması istihbarat açısından riskli olduğu gibi TSK’da görev yapan diğer personel açısından da sakıncalı. Aklı uçkurunda olan bir subayın oturduğu lojmanda, görev yaptığı hastanede, görev yaptığı mahkemede kimse olmak istemez. Tabii ahlaksızlar hariç. Bildiğim kadarıyla 28 Şubatçılar, dindar subay ve astsubayları irtica adı altında Ordu’dan atarlarken, ahlaksızlıklara da pirim tanımışlar. Çevik Bir Karargah’ta görev yapan sivil memurların eteklerinin muhakkak diz üstünde olması gerektiği yönünde emirler verirken, herhalde sonucun buralara geleceğini kestirememişti. Veya kestirmişti de umurunda değildi.
Başta belirttiğim gibi maksadım TSK’yı üzmek veya personelini yermek değil. Elbette o kurumda da çok sayıda ahlaklı subay ve astsubaylar var. Hatta belki diğer kurumlardan daha fazladır. Ama TSK içindeki ahlaksızlıklar hemen göze çarpıyor.
Diğer bir vaka, en iyi istihbarat elde etme yolu cinsellik. Meşhur bayan istihbaratçıların hemen hemen hepsi bu yolu kullanarak, hassas bilgilere ulaşıyorlar. Erkeğin en önemli zaafı da cinsel yönü. Kendini bir kere bir kadına kaptırdı mı, her şeyi vermeye hazır oluyor. En değerli devlet bilgileri de dahil. Bunun birçok örneği var. TSK’nın bu ihtimali gözden ırak tutacağını zannetmiyorum. İddianameden gördüğüm kadarıyla, bu tür problemleri olan pek çok personel var.
Diğer bir problem, gizli belgelerin elden ele dolaşması. Ordu’nun hemen hemen her hareketine ilişkin bilgiler çetenin elinde, yurt dışı ile bağlantılı bu çetenin bilgileri hangi ülkeye verdiği henüz çözülememiş. Bu bilgiler “eskort kızlar” aracılığıyla elde edilmiş. Gazeteci olmaktan ziyade, bir vatandaş olarak bile sorumluluğum var. Zira göz bebeğimiz, tek bir Ordumuz var. Vatandaş olarak soruyorum: Ülkemizin geleceği için bu tür ahlaksız personellere kim dur diyecek? Bu ahlaksız subaylar ve gizli belgeleri peşkeş çeken subaylar için ne yapılacak? Bu soruyu tahkir etmek açısından değil, bir vatandaş olarak bilgi edinme açısından soruyorum.
Sonraki yazılarımda iddianamenin detaylarına gireceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Yener Dönmez Arşivi