Anayasa Mahkemesi ve siyasetin sınırları

Anayasa Mahkemesi ve siyasetin sınırları

Anayasa Mahkemesi beklenen kararı nihayet açıkladı. Son bir-iki haftada değişen havayı saymazsak, meslektaşlarımızın önemli bir kesimi, AK Parti milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu dahil pekçok kişi partinin kapatılacağını düşünüyordu.

Aynı meslektaşlarımızın ve o dönem görev yapan hemen aynı sayıda AK Parti milletvekilinin ‘Erdoğan cumhurbaşkanı olacak’ tahmininde bulunduğunu da tekrar hatırlayalım. Bu iki yanılgı arasında çok önemli bir bağ var aslında; fakat bugünkü konumuz değil.

Ne olup bittiğini pekala bilenlere gelince. Onların sıkıntısı farklı. Onlar yürütülmek istenen projenin parçası olarak davranıyorlar. Tıpkı ‘Tayyip Erdoğan’ı Köşk’e gönderme’ projesinde olduğu gibi. Tıpkı AK Parti’nin kapatılmasını Erdoğan’ı tasfiye etmenin tek yolu olarak gördükleri gibi. Şimdilik her ikisinde de kaybetmiş görünüyorlar. Ama sadece şimdilik. çünkü her şey daha yeni başlıyor.

Karar sağından solundan çekiştirilmeye müsait. O nedenle birkaç gün boyunca ‘Aslında kapatılmamış görünse de kapatılmıştır’dan tutun ‘demokrasinin zaferi’ söylemlerine kadar bir dizi farklı yorum okuyacağız. Gerçeğin bunların çok ötesinde olduğunu bilerek yapacağız tüm bunları.

Gerçek şu. AK Parti’yi gerçekten laiklik karşıtı bir güç merkezi olarak görenler, bir şekilde kapatma davasını açarak rollerini oynadılar. Açtıkları davanın, uluslarararası bir hesaplaşmaya denk düştüğünü ne kadar biliyor ya da bilmiyorlardı. Bunun önemi yok. çünkü ulusalcı zihnin, ‘kullanılmak’ dışında bir seçeneği bulunmuyor.

Kapatma davasını Erdoğan’ı tasfiye etmenin yegane fırsatı olarak görenlere gelince. Şu birkaç günün ardından onların tezleri daha kuvvetle dile gelecek.

Tıpkı Şemdinli’de olduğu gibi Erdoğan’ın savaşmayı değil, ‘uzlaşmayı’ tercih ettiğini, kapatma davası sürecinde bu türden pazarlıkların yürütüldüğünü, Erdoğan-İlker Başbuğ görüşmesinin bu pazarlığın bir parçası olduğunu, sistem tarafından affedilmiş bir AK Parti’nin asla eskisi kadar reformcu ve yenilikçi olamayacağını söyleyenler, tartışanlar çıkacak.

Söylediğim gibi asıl tartışma daha yeni başlıyor.

Açıklanan karar, sadece bir siyasi partinin kapatılmaması anlamında bile değerli sayılabilir. Ancak siyasi krizin bu kararla birlikte hızlı bir çözüm sürecine gireceğini bekleyenler, kısa sürede hayal kırıklığına uğrayabilir.

AK Parti kapatılmadı. Dolayısıyla da Tayyip Erdoğan bir siyasetçi olarak yoluna devam edecek. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Olamaz da. Sahnedeki hiç kimsenin rolü, davadan öncekiyle aynı ya da eşdeğerde değil.

Mahkemenin son dönemde aldığı iki kritik karar, siyaset sahnesinde kartların yeniden dağıtılması anlamına geliyor. Herkesin oyunda kalmak için ne kadar büyük çaba gösterdiğini de hep birlikte gördük.

Siyasi geleneğimiz, iktidarın paylaşımı konusunda çok fazla esnek sayılmaz. Fakat önümüzdeki sürecin bu konuda hayli öğretici olacağını söylemek mümkün. Bu paylaşım, sadece siyasetçiler için değil, gücü elinde tutma iddiasındaki tüm kişi ve kurumlar için geçerli.

Yüksek Mahkeme, türban konusunda verdiği kararla adeta siyasetin sınırlarını belirlerken, önceki gün ilan ettiği ‘kapatmama kararı’yla sistemin herkese yeniden bir şans verdiğini ilan etti. Siyaset bu sınırların dışına çıkmaya bir daha cesaret edebilir mi?

Yeni döneme dair tek merakım, aynı zamanda beklentim bundan ibaret.

Gerisiyle hiç ama hiç ilgilenmiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi