Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Ulan sizin yaptığınızı işgal ordusu yapmadı!

Ulan sizin yaptığınızı işgal ordusu yapmadı!

Ve takke düştü kel göründü, 1 Mayıs Emek Bayramı kanlı bir şekilde kutlandı.

Efendim siz Ankara’da, İzmir’de, Eskişehir’de, Çanakkale’de davullar-zurnalar eşliğinde halaylar çekilerek kutlanan 1 Mayısları saymayınız. Zira onlar bu bayramın anlam ve önemine göre kutlamışlar. Emek Bayramı deyince mutlaka polise sapanlarla demir bilyeler atılır, yangın bombaları ile İstanbul’un sokakları yangın yerine çevrilir, esnafların camları kırılır, kan dökülür, kol kırılır yani her yer yakılır, yıkılır ve sonra da televizyon kameraları karşısına geçip, “Bütün suç iktidarda, dökülen kanların sorumluluğu boyunlarındadır” diyerek suyun yüzüne çıkılır.

Düşünsenize, 10 gündür İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, işçi konfederasyonlarını “İlla Taksim’de kutlama yapacağız” inadından vazgeçirmeye çalışıyor. “Taksim, yayalaştırma çalışmaları nedeniyle tam bir inşaat alanı, 30 metre çukurluğunda oyuklar var ve güvenlik açısından son derece riskli. Lütfen Taksim’de ısrar etmeyin, sembolik olarak işçi konfederasyonlarının temsilcileri buraya çelenk koyup bir kutlama yapsınlar, büyük kutlama içinde 1.5 milyonluk bir miting alanı olan Kazlıçeşme meydanını kullansınlar.”

Hayııır... Asla, asla olmaz. Çünkü niyet Emek Bayramı kutlamak değil, sınıfsal bir kavga vermek, yani işçi sınıfının sınıfsal kavgası. Bunu yaparken de kendilerine ikiyüzlü medyadan ve anamuhalefet denilen, ciğeri beş para etmez partiden yoğun destek alıyorlar. İhanet korosu tam kadro konuşuyor: “Efendim madem işçinin bayramı, bu ülkede özgürlük ve demokrasi de var, bırakınız işçiler bayramlarını istedikleri yerde kutlasınlar!”

Ne kadar masum istekler değil mi? İstanbul Valiliği’nin aldığı bunca tedbire rağmen ortalık savaş alanına döndü. “Polis bize gaz bombası attı, su sıktı” diyenler “iyice hırsız” rolünü oynuyorlar.

Şu anda iki polis ve iki vatandaş ölümle pençeleşiyor. Bu masumların(!) attıkları demir bilyeler ve taşlar yüzünden bir dramı yaşıyoruz ve şimdi bu işin suçlusunu arıyoruz. Kimse de bu ateşten gömleği giyemiyor. O zaman “vurun abalıya”. Eğer Taksim’de kutlamaya izin verilse idi bunları yaşamayacaktık, suçlu bu izni vermeyen iktidardır. Ulan namussuzlar, o demir bilyeleri atanın insanlığından şüphe ederim, yürüdükleri yollarda sağlam cam bırakmayan, dükkânlara ve evlere yangın bombası atanların yaptıklarını İstanbul’da işgal ordusu bile yapmadı. Sizler gâvurdan bile gâvursunuz. Bu vasıflarınızla bir de Taksim’e girseydiniz, hayal bile edemiyorum yapacaklarınızı.

CNN Türk’te 1 Mayıs’ı konuşurken valinin bu çekirge sürüsüne koyduğu “marjinaller” teşhisine çağımızın büyük İslam alimlerinden, kutb-ul azam İhsan Eliaçık Hocaefendi, “İstanbul’a 40.000 polis yığan iktidar ve o polisler marjinaldir” diyerek olayı doğru biçimde yorumluyor. Böyle konuştuğu sürece de bütün haşere üretim ve dağıtım merkezlerinin kapıları ona her zaman açık olacaktır. Aynı programa katılan bir işçi konfederasyonunun temsilcisi bayan da “horozlanmaya” soyunup, “işçi sınıfının sınıfsal bir mücadele verdiğini” söyleyip “Gelecek yıl, Taksim’de olacağız, kimse bunun aksini hayalinden bile geçirmesin” diyerek tehditler savuruyor. Oysa biz, artık tüm mafya babalarının içeri tıkıldığını, ortalıkta sadece hukuk denilen bir varlığın hükümran olduğunu hissediyoruz. O kadın aklını başına toplasın, Silivri’de artık Genelkurmay başkanları yatıyor, yani hukuk herkese değen bir sihirli değnek. O değnek bir gün size de değebilir!

Bir başka kanalı zaplıyorum. Bir de ne göreyim. Kanal D, Kıbrıs’tan canlı yayın gerçekleştiriyor. Abbas Güçlü, Genç Bakış programını Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne taşımış. Salon tıklım tıklım dolu, 1 Mayıs ve Türkiye’deki barış süreci konuşulacak. Cevabi konuşmacı ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Programın ilk 1 saatini seyrediyorum. Ooof... Of! Öğrenciler sordukları sorularla Kılıçdaroğlu’nun paçavrasını çıkarıyorlar.

Daha 1 Mayıs’a sıra gelmeden “Dersim” olayları ve Kılıçdaroğlu’nun bir Dersimli olarak olaya şaşı bakışını dile getiren üniversiteli gençlere CHP lideri cevap vermekte zorlanıyor. Pancar gibi mosmor iken televizyonu kapatıyorum. Allah, kimseyi Kılıçdaroğlu’nun durumuna düşürmesin. Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal. Dersim katliamını CHP yaptı dese koltuk elden gidecek, yapmadı dese tarih önünde iki paralık olacak, yine koltuk elden gidecek. Adamcağız koltuğun üzerinde resmen sirtaki yapıyor. Geçen yıl “Dersim katliamını CHP yaptı” başlıklı bir yazı yazmış ve Kılıçdaroğlu’nun hışmına uğramıştım. Avukatı gönderdiği açıklamada beni müfteri ilan ediyor ve “Dersim katliamını CHP yapmadı, devlet yaptı” diyordu. Bu katliamın yapıldığı tek parti döneminde CHP il başkanı, hem belediye başkanı, hem vali olarak görev yaparak adeta her şehirde bir Dersim zulmü gerçekleştiriyorlardı ve ben de ertesi hafta bir özür yazısı yayınladım. Bu ironik yazının başlığı ise; “Dersim katliamını AK Parti yaptı” şeklindeydi. Bir süre sonra “ya ol, ya öl!” başlıklı bir yazı kaleme aldım ve yine mahkemeye verildim. Mahkeme ise yazımın eleştiri sınırları içinde olduğuna hükmedip, takipsizlik kararı verdi.

Kala kala bize Namık Kemal’den bir mısra okumak kalıyor:

“Yok mudur kurtaracak CHP’nin baht-ı kara maderini?”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi