Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Geniş aile

Geniş aile

Daha önce de yazdım: 1800’lerde Osmanlı Devleti’ni gezen ve “İstanbul’da 9 yıl” isimli bir kitap yazan Fransız gezgin Brayer’in Osmanlı insanı hakkında gözlemi şu: “Osmanlılar Peygamber Hazret-i Muhammed’e hayrandır… Hayatlarını O’na göre düzenlemeye çalışırlar, sadece O’nu örnek alır ve sadece O’nu taklit ederler…”

Osmanlı’yı “cihan örneği” yapan sır, bu tespitte saklı. Sorunlarımızın temelinde ise, Peygamber Efendimiz’den kopmamız yatıyor.
Çocuklarımızı uzun zamandır “sünnet ekseni”nde terbiye etmiyoruz. Kullandığımız metod Batılı. Batı Hıristiyanlık temelinde kendini inşa ettiği için, metodu bize uymuyor. Yürek başka tarafta kalıyor, mantık başka yerde: Paramparça olup savruluyoruz!
“Modern hayat”ın dayatmaları, Peygamberimizle aramıza girmiş, “Modern Müslüman” olma takıntısı, geçmişle aramızdaki tüm irtibatları koparmış: En derin tahribatı ise aile yapımızda meydana getirmiş. Düne kadar Kur’an sesleri gelen evlerimizden bugün pop müzik sesi geliyor!
Bu durumda, boşanmaların artmasına hayret edene hayret etmek gerekiyor! Çünkü boşanma, Batılı aile tipinin ayrılmaz parçasıdır.
Konuya “geniş aile”, “çekirdek aile” kavgasından bakabilir miyiz acaba? Bendenizin yıllardır savunduğum “geniş aile” kavramını, nihayet Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in de dillendirmesi (5 Nisan 2013 tarihli Akit’in manşetiydi), bir umut ışığı olabilir mi?
Olabilir. Zira “geniş aile”, hayat tecrübesi olan büyüklerin nezaretinde yürüyen bir ailedir ki, bu aile yapısında hem yeni evli gençlerin ufak-tefek problemleri hallolur, hem de çocuklar bir tecrübe ummanı içinde kendilerini geliştirme fırsatı bulurlar.
Brayer, bu noktaya da temas ederek şöyle diyor: “Çocuklar yetişip adam oldukları zaman, analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakla iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları halde başka memleketlerde çok defa çocuklar, olgunluk çağına girer girmez analarıyla babalarından ayrılmakta, ekonomik menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe tartışmakta, hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları halde anne-babalarını sefalete yakın bir hayat içinde bırakmakta, zavallılara karşı âdeta yabancılaşmaktadırlar...”
Şimdi bizim ailelerde de durum aynı: Anneler, babalar, nineler, dedeler aile dışında, kalan ömürlerini yalnız yaşamaya mahkûm… Bu da iki yönlü dram yaşanmasına sebep oluyor: Bir taraftan genç evliler ufak-tefek sorunlarını çözecek tecrübeden mahrum kalırken, diğer taraftan yaşlılar yalnızlığa itiliyor.
Eskiden çocuklara birlikte göz-kulak olurlardı. Çocuklar anne babalarından yeni dünyayı, nine ve dedelerinden yeni dünyanın tarihsel köklerini öğrenirlerdi. Tabii “kökü mazide olan âti” türünden insanlar yetişirdi. Tartışmalar ise çatışmaya dönüşmeden çözülürdü.
Ne yapmamız gerektiğini Avusturya Başbakanı Prens Metternih söylemişti, (1840’lı yıllar), ama sözünü Tanzimat yöneticilerine dinletememişti. Bence aynı temelde ailemizi yeniden yapılandırabiliriz…
Prens Metternih şöyle diyor: “Avrupa medeniyetinden sizin kanun ve nizamlarınıza âdet ve maişet tarzınıza uymayan kanunları almayınız. Zira Batı’nın kanunları, hükûmetinizin temelini teşkil eden kanunların dayanağı bulunan usul ve kaidelere (İslâm) asla benzemeyen kaideler üzerine kurulmuştur. Garp medeniyetine esas olan şey, Hıristiyan kanunlarıdır... Siz İslâmiyet’e yapışınız...”
Umarım hem bu tavsiyeleri, hem de Sayın Bakan’ın “Geniş aile” vurgusunu tekrar değerlendiririz.
Zira ailelerimizi bugün sağlamlaştıramazsak, yarın yeni teröristlerle tekrar burun buruna geliriz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi