Ayhan Demir

Ayhan Demir

Reyhanlı’ya farklı bakış

Reyhanlı’ya farklı bakış

Akdeniz’de keşif uçuşu yapan uçağımızın vurulması, Akçakale saldırı, Cilvegözü’nde bomba yüklü araçların patlatılması ve son olarak Reyhanlı’daki vahşi saldırı… Suriye sınırında kan akmaya devam ediyor.

Edinilen son bilgilere göre, 50 insanımız hayatını kaybetti. 55’i de yaralandı.
Reyhanlı’da hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, kederli yakınlarına ve halkımıza sabır ve başsağlığı ve yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Mübarek üç ayların başlangıcında gerçekleştirilen bu vahşi saldırı üzerine söylenmesi gereken çok şey var. Acımız çok taze ancak yeni acıların yaşanmaması adına söylenmeli.
İsrail saldırılarına karşı kılını kıpırdatmayıp, bu tür kahpeliklere tevessül eden Esad’ın canı cehenneme! Rabb’im, onu kendi kanında boğsun inşallah!

Ne var ki, Reyhanlı saldırısı hiç de beklenmedik değildi. Şam politikamızın tahmin edilen neticelerinden sadece bir tanesiydi. Muhalefet ile yakınlığımız, Şam rejimini bu tür alçakça saldırılara yöneltiyor.

Bizim için asıl sorgulanması gereken, neden bu tür saldırı girişimlerini boşa çıkaracak, istihbarata ve caydırıcılığa sahip olmadığımızdır.

Türkiye, ‘önleyici istihbaratı’ ya da ‘İstihbarata Karşı Koyma’ faaliyetlerini ve caydırıcılığı en üst düzeye çıkarmak yerine, “Hiç kimse Türkiye’nin gücünü test etmeye kalkmamalı” ya da “Yapanın yanına bırakmayacağız” türünden cümleler kurmakla yetinmemeli.
Başbakan Erdoğan’ın ABD gezileri öncesinde bu tür saldırıların sürekli gerçekleştirildiğini siyasi analistler biliyor da, istihbaratımız bilmiyor mu?

Saldırısının, Başbakan Erdoğan’ın NBC röportajındaki, “Türkiye’nin Suriye’ye uçuş yasağı uygulamasını destekleyeceği” açıklamasının ardından gelmesi elbette dikkat çekici. Ancak bu açıklamanın neticelerine karşı tedbir alınmamış olması daha da dikkat çekici!
Reyhanlı’nın faili kimler? Muhaberat mı? Suriye rejimi ile birlikte hareket eden taşeronlar mı? Suriye rejiminin Türkiye’deki uzantıları mı?

“Esad’ın, bu tür bir saldırıyı taşeronsuz gerçekleştiremeyeceği, bu taşeronların Türkiye’de ve Suriye’de kollarının bulunduğunu” siyasi analistler biliyor da, istihbaratımız bilmiyor mu?

“Büyük resimde, Ortadoğu’da mezhep çatışması çıkarmak ve bölgede birbirine düşmüş Müslümanlar arasında rahat bir nefes almak isteyen, İsrail’in olduğu” siyasi analistler tarafından biliniyor da, Türk Hariciyesi bilmiyor mu?

Eğer tüm bu analizler doğruysa, istihbarat ve caydırıcılık görevini Amerika, İsrail ya da diğer güçlerden beklemek ne derece yerindedir?

Sahi, ABD, İsrail, Rusya, BM ya da NATO’dan saldırıya dair somut bir şey geldi mi? Anlaşılan o ki, tıpkı Mavi Marmara saldırısından sonra olduğu gibi, yine acılarımızla baş başayız.

Türkiye, “bir kitap yazarın yanlışlama/doğrulama cetveline” kurban edilemeyecek kadar hassas dengeler üzerindeki bir coğrafyada bulunuyor. Hemen belirtelim ki, bu niteleme bize değil, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na ait.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 13 Nisan 2013 tarihli Star gazetesine verdiği röportajda, aynen şunları söylüyor: “Bu kitabın yayınlanmasından yaklaşık bir buçuk yıl sonra başbakan başdanışmanlığı görevine geldiğimde, iç tutarlılık ve ahlâkî sorumluluk açısından hayatımın en kapsamlı meydan okuması ve sınavı ile yüzleşmenin derin çilesini ve muhasebesini yaşamaya başladım. Bu meydan okuma, hem tarih boyunca birçok ilim adamı ve teorisyenin elde edemediği büyük bir nimet, hem de tarihin son derece hızlı aktığı bir dönemde, bu akışın coğrafî ve tarihî merkezinde bulunan bir toplumun ferdi olarak taşıması çok ağır bir yüktü. Stratejik Derinlik başlıklı tezin kitap olarak varlığı bu ağır yükün entelektüel zeminini oluşturuyordu. Okuyan muhatapların zihnine bir hitap olarak kaleme alınan bir kitap, bizatihi yazarı için bir yanlışlama/doğrulama cetveline dönüşmüştü.”

“İç tutarlılık ve ahlâkî sorumluluk açısından” hatırlatmayı bir görev kabul ediyoruz: “Bu meydan okuma” ve “yanlışlama/doğrulama cetveli” bu şekilde devam ederse, Allah göstermesin, daha fazla Akçakale, Cilvegözü ya da Reyhanlı yaşayabiliriz.
Allah (c.c.), bu millete benzer bir acıyı yeniden yaşatmasın inşallah. Amin!

TUNUS’UN GERİ DÖNÜŞÜ
Eğer haber doğruysa, Suriye’nin Dostları’nın ilk kez toplandıkları Tunus, Suriye ile diplomatik ilişkileri yakında yeniden başlatacakmış. Açıklamayı Tunus Dışişleri Bakanı Osman Cerendi yapmış.

Suriye krizi başladıktan sonra Şam yönetimi ile tüm diplomatik ilişkilerini kesen Tunus’taki bu geri dönüşün ne anlama geldiği, enine boyuna düşünülmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ayhan Demir Arşivi