Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Muğla notları... Atatürk’ün resmi niye mavi zemin üzerinde?!?

Muğla notları... Atatürk’ün resmi niye mavi zemin üzerinde?!?

4 Nisan’dan, 27 Mayıs’a... Aradan geçti 52 gün... Yaklaşık 2 ay...

“Akil İnsanlar Heyeti”nin “7 bölge”den “62 üye”si 4 Nisan’da başladığı yolculuğu ya tamamladı ya da bugünlerde tamamlamak üzere...
“Ege Grubu”nun üyeleri olan bizler; yani Tarhan Erdem, Avni Özgürel, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Hasan Karakaya, Fuat Keyman, Baskın Oran, Fehmi Koru ve Fadime Özkan, 4 Nisan günü Dolmabahçe’den başlayan yolculuğumuz esnasında İzmir, Denizli, Kütahya, Afyon, Uşak, Manisa, Aydın ve Muğla vilâyetleri ile bunların ilçe, belde ve köylerinde dolaştık...
Kâh “otel”lerde “iş adamları, STK temsilcileri ve parti temsilcileri” ile toplantılar yaptık, kâh cadde ve sokaklarda dolaşıp, hem “esnaf” ve hem de “vatandaşlar”la bire bir görüşmeler yaptık.. Bazen de “köy kahveleri”ne gidip, köylülerle birlikte çay içip, onlarla sohbet ettik.

DESTEK YÜZDE 60’LARDA

Dile kolay;
“Haftanın 3 günü” gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde; “esnaf, şehit aileleri ve köy kahveleri” hariç, “8 ilde 62 toplantı” yapmışız.
Evet, 8 ilde 62 toplantı.
Gün oldu günde 3 toplantı, gün oldu 5 toplantı yaptığımız oldu.
Açık ve net söyleyeyim;
“Ege yolları”na düştüğümüzde, “Çözüm Süreci’ne destek verenler”in oranı yüzde 43.5, sürece “Hayır” diyenlerin oranı da yüzde 49,5 civarındaydı...
İki ayın sonunda;
Aynı zamanda Konda Araştırma Şirketi’nin de sahibi olan Tarhan Erdem’in ifadesiyle, “Ege’de sürece destek verenler”in oranı “yüzde 60’ların üzerine” çıkmış durumda...
Bu süreçte “dikensiz gül bahçesi”nde yürüdüğümüzü söyleyemem...
Zaman zaman “100-150 kişilik grupların protesto gösterileri”ne maruz kaldık, zaman zaman “köy kahveleri”ndeki veya “esnaf dükkanları”ndaki sohbetlerimizi “sabote” etmek isteyen “malûm gruplar”ın “provokasyon”larına maruz kaldık...
Elbette “fiili saldırılar” da oldu...
Bindiğimiz araçlara “kaldırım taşı” fırlatanlar da oldu, “içi su dolu pet şişe” fırlatanlar da!..
Bazen de, “salonlara sızmayı” başaran “provakatör”lerin “toplantıları provoke etme girişimleri”ne şahit olduk!..
Kimi “Türk bayrağı” açtı, kimi “İstiklâl Marşı” okumaya kalktı... Kimi de, “saygı duruşu” yapmamızı istedi.

RESMİN ZEMİNİ!

Ama, “en ilginç protesto”yu Muğla Akyaka’daki toplantımızda yaşadık.
Geçtiğimiz Cumartesi günü; toplantı yaptığımız salonda hem “Türk bayrağı” vardı, hem de “Atatürk posteri.”
Ama, “CHP’li, ADD’li ve TGB’li protestocular”ın kadın ve erkek temsilcileri, salonda “Türk bayrağı ve Atatürk posterinin olmadığını” düşünmüş olmalılar ki; “23 Nisan çocukları” gibi, ellerinde “çıtalara yapıştırılmış Türk bayrakları”nı sallaya sallaya girdiler salona!..
Ama, bir de baktılar ki;
Salonda hem “Türk bayrağı” var, hem de “Atatürk posteri.”
Şaşırdılar tabiî...
Hatta, şok oldular!..
Öyle ya; “istismar” edecekleri malzemeler ellerinden alınmıştı...
Kısa bir şaşkınlıktan sonra, içlerinden biri ayağa kalkıp, ne dedi biliyor musunuz;
“Atatürk resminin arkasındaki zemin niye kırmızı değil de mavi?!?.. Siz, Türk bayrağının rengini de işte böyle mavi yapacaksınız değil mi?.. Sizi de, otel yönetimini de, Atatürk resmini mavi zemin üzerine çizen ressamı da protesto ediyorum!!!”
İnanın abartmıyorum...
Anlattığım olay “mizah”, değil, “aynıyla vaki”dir ve Akkaya’daki Yücelen Otel’de yaşanmıştır!..
“İnsanlar yaşlandıkça çocuklaşırmış” derlerdi de pek ihtimal vermezdim... Ama, gözümüzün önünde cereyan eden bu olaydan sonra, söyleyenlere hak vermeye başladım...
Düşünebiliyor musunuz;
“60 yaşını aşmış” insanlar, “tıpkı 23 Nisan çocukları gibi” ellerine aldıkları “Türk bayrağını sallamakla” protesto yaptıklarını ve vatana sahip çıktıklarını zannediyorlar.
Yazık!.. Çok yazık!..
Hayır, gülmedim onlara!..
Sadece üzüldüm...
Bu CHP’lilere, ADD ve TGB’lilere;
Allah akıl-fikir versin!..

ÜNİVERSİTEDE BEYİN FIRTINASI

Muğla’dan söz açmışken, birkaç anekdot aktarmak istiyorum.
l Muğla’da kaldığımız 2 gün içinde, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde öğretim üyeleri ve öğrencilerle yaptığımız toplantı başta olmak üzere 8 ayrı toplantı yaptık.
l Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Çözüm Süreci’ne destek verdiğini resmen açıklayan tek üniversite... Bu desteklerinden dolayı Rektör Prof.Dr. Mansur Harmandar başta olmak üzere, dekan ve öğretim üyeleri İrfan Palalı’yı, Namık Açıkgöz’ü, Ozan Bahar’ı, Adnan Çevik’i, Bedrettin Mercümek’i, Namık Kemal Öztürk’ü, Osman Göktaş’ı, Bayram Akçalı’yı ve Cüneyt Issı’yı yürekten kutluyorum... Üniversitedeki toplantı, tam bir beyin fırtınası içinde geçti ve bizim için son derece verimli oldu...
l Gerek Muğla’da, gerek Bodrum’da olağanüstü bir ilgi gördük, 2 gün boyunca olağanüstü bir güvenlik tedbiri ile korunduk... Bu vesileyle Vali Vekili Salih Gürhan’a, İl Jandarma Komutanı Jandarma Kurmay Albay Fevzi Kurşun’a, İl Emniyet Müdürü Ahmet Akbal’a, Bodrum Kaymakamı Dr. Mehmet Gödekmerdan’a, Ula Kaymakamı Erol Karaömeroğlu’na, bize mihmandarlık yapan İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürü Hasan Özdemir’e, Kayserili iş adamı Mustafa Er ile “polis ve jandarma teşkilatı”na yürekten teşekkür ediyorum.
Gerek Akyaka’dan, gerek Bodrum’dan yazacak çok şey var.
İnşaallah, onları da yarın yazar, oralarda neler konuşulduğunu anlatırım.
Bugünlük bu kadar...

 

Muğla’dan iki çarpıcı görüş

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde yaptığımız toplantı, son derce verimli oldu...
Meselâ, aynı zamanda “Akit yazarı” da olan Prof. Namık Açıkgöz dedi ki: “Siz Akil İnsanlar; gördüğümüz kadarıyla ‘fikir’lerle değil de, ‘protesto’larla karşılaşıyorsunuz... Siz de bilirsiniz ki; ‘kemiği gelişen’ ya da ‘diş çıkaran’ bir çocuğun ‘sancı’ları olur... Şu anda, Türkiye de bu sancıyı yaşıyor... Ne var ki; o diş mutlaka çıkacak, o kemik mutlaka gelişecektir... Bunlar ‘büyüme’ emareleridir.”
Adnan Çevik Hoca da;  “Süreci Muğla’da yaşayan ama Güneydoğu’dan gören biri” olarak dedi ki; “Kürtlerin üçte ikisi, yani ‘devletin yanında olan Kürtler’ hep ‘ihmal’ edildi!.. ‘Medrese’ler bu sürece ne kadar dahil ediliyor bilemiyorum ama ‘medrese’ler de bu sürece dahil edilirse; çözüm çok daha çabuk ve destek çok daha fazla olur.”
Bu iki görüşü, sizlerle de paylaşmak istedim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi