Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Erdoğan’ın ayağında üç pranga!

Erdoğan’ın ayağında üç pranga!

Evet, olay sadece ağaçları koruma işi değil. “Mesele sadece gezi parkı değil arkadaş. Sen hâlâ anlamadın mı, hadi gel?”

Olay bir isyan denemesi. Bir ayaklanma, Ergenekonvari bir olay..
Bir süredir Erdoğan’ı diktatörlükle suçlayan ve başkanlık tartışmasından yola çıkarak ipe sapa gelmez iddialarla kafaları karıştırmaya çalışanların kulakları çınlasın.
Sen misin Erdoğan, birileri ile iktidarı paylaşmayan, onların siyasi rant taleplerine olumlu cevap vermeyen?
Erdoğan daha önce “gücünüz yetiyorsa, gelin beni alın” demişti, hatırlarsanız.. Bu iş bugün bu noktaya geldi ise, bu üstü örtülü hesaplaşmanın bunda payı hesaba katılmalı..
Polisin orantısız güç kullanma iddiaları ve servis edilen bazı görüntülerdeki ayrıntılara da dikkat etmek gerek.. Bana kalırsa Reyhanlı ve Taksim olayı aynı merkezlerin, aynı senaryonun farklı uygulamaları. Ve bu iş bu kadarla da kalmayacak.
Dökme su ile değirmen dönmez.. Öfkesi aklından büyük kalabalıklarla uzun bir yolculuğa da çıkamazsınız. Bunlar sonuç alıcı şeyler değil. Ama birilerinin moralini bozarken, birilerinin cür’et ve cesaretini artırır, o kadar..
Bu gösterilere katılanlar, geri dönüp baktıklarında çoğu bu işin içinde bir yanlışlık, bir terslik olduğunu görecektir.. Sonuçtan bağımsız olarak, ha, bu olay, İstanbul’u yönetenler için ders olsun.. Bundan partinin, tarikatların, cemaatın, belediyelerin ders almaları gerek..
Ben bu olayın sadece ötekilerin karanlık planları ile sınırlı bir olay olduğunu düşünmüyorum.. AK Parti sadece ötekileri suçlamak yerine, kendi içine ve çevresine de bakmalı.. Her şeyi Ankara’ya havale etmek ve Ankara’dan beklemek de Ankara’dakilere karşı bir haksızlık..
Öte yandan AK Parti’ye karşı acımasız eleştiriler yapan eski dostlar da, Erdoğan giderse kimin eline düşebileceklerinin hesabı yapmalılar öte yandan.. Birileri bindiği dalı kesiyor sanki. Erdoğan’ı köşeye sıkıştıralım derken, kendi cellatlarının ekmeğine yağ sürüyor olmasınlar sakın..
Hemen söyleyeyim, 3 prangadan en can alıcısı, en yakınındaki çevreden geliyor sanki.. Eleştirileri ciddiye almak gerek. Şikayetleri dinlemek gerek. Eğer düşmanca söylenmiş ya da dedikodu türü şeylerse söylenenler kulak vermeyebilirsiniz ama, dostların, acı da olsa eleştirilerini dinlemek gerek.. Dost acı söyler bazan.. Bazan da, ne söylediğimiz kadar, bunun nasıl anlaşıldığına, nasıl saptırılabileceğine de dikkat etmek gerek.. Onun için ifadelerimizin efradına cami, ağyarına mani şekilde olması gerekir..
Kendi içindeki sıkıntıları aşabilirsek, ötekileri Allah’ın yardımı ile aşmak o kadar da zor değil.. Bunu siyaset, cemaat, vakıf, oda, herkes için söylüyorum.. Zaten biz bize benziyoruz.. Kendi içimizdeki zaaflarımız görüp ondan sakınmamız gerek. Biz bize benziyoruz.. hatta “U borusu” gibiyiz.. Eleştirirken sevgi ve saygımızı kaybetmememiz gerek. Bir de bize doğru gibi gelen şeyler de pek ala yanlış olabilir. Kafamızı başkasına kiraya vermeyelim ama kendi zannımıza da iman etmeyelim. Başkasını eleştirirken kendimizi de hesaba katalım.. Eskiler boşuna, “bizi bize bırakma Rabbim” dememişler. Nefsimiz en büyük düşmanımızdır..
Birilerinin öfkeleri ağızlarından taşıyor, yürekleri bir cehennem gibi. Fırsat bulsalar, Erdoğan’ı bir kaşık suda boğacaklarından hiç kuşku yok.. Bunca suikast planları, komplolar boşuna değil.
Ama bizden birileri, ne yazık ki, onun ayağındaki en ağır prangalardan birini oluşturuyor..
İlki olarak, herkes kendi teşkilatı içindeki, her şeyi tepedeki adamdan bekleyen, onun gölgesine sığınmış, korkak, tembel, lümpen birtakım adamlara karşı daha ihtiyadlı olmaları gerek..
Onu övmek, alkışlamak, aynı karede fotoğraf çektirmek hiçbir şey ifade etmiyor.. Onun gölgesine saklanıp, servet, kariyer ya da makam elde etmek, ona yapılacak en büyük kötülüklerin başında geliyor.. Hele rüşvet ve torpil. Daha önce de yazdım: Hani işi ehline verecektiniz.. Hani rüşvetle iş yapan mel’undu!
Sivil ya da siyasal teşkilat yöneticileri, bazı şeylerin para vererek yapılamayacağını ne zaman öğrenecekler. Kadınlar nisbeten daha iyi ama, gençlik neredee? Üniversiteler de ne kadar zayıf ve etkisizler..
Lüks salonlarda pahalı organizasyonlar ve popüler isimlerle yapılan etkinlikler pamuk şekerine benziyor.. Bu işleri yapanlar, hep yöneticileri, hem de kendilerini kandırıyorlar.
Güzel şeyler oluyor ama, birçok kültür etkinlikleri de ruhsuz. Katılım çok düşük.. Moda gündemler, popüler isimlerle vakit geçiriliyor sanki.. Hayır bizim boşa harcayacak bir kuruş paramız, boşa geçirecek bir saniye zamanımız yok.. Kesinlikle daha derinlemesine bilgiye, hikmete ve tefekküre ihtiyacımız var.. “Derin yapılar”a değil!
Sivil ve siyasi yönetici kadrolarının yönetim ahlakı, yönetim felsefesi, yönetim estetiği açısından daha fazla çaba göstermesi gerekiyor.. Servet ve yönetimi elinde bulundurmak sadece caka ve sefa değil, onun çilesine talip değilseniz kaybedersiniz..
Tekrar, başbakanla ilgili birkaç şey söylemek gerekirse, eğer Erdoğan’ı seviyorsanız, sevginizi göstermek için alkış ve görkemli şovlar yetmez..
Bu konu da burada bitmeyecek. Biz en iyisi yarın kaldığımız yerden devam edelim. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi