Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Çapulcuyla İşbirliği

Çapulcuyla İşbirliği

Gezi’de geldiğimiz noktayı olumlu buluyorum.
Sessiz çoğunluk adına, demokrasi adına sevindirici bir durum.
“Park sevgisi”, “ağaç hassasiyeti” değildi olayın özü.
İşin içinde “iş” vardı.
Başbakan tezgahı çok iyi gördü.
MHP Lideri Bahçeli de…
Ve “sağ” görüşlü halk “ağaç kılıklı çapulcular”a “dur” dedi.
Çekirdek kadrosunu marjinal sol grupların oluşturduğu sözde “eylemciler”e geçit vermedi.
Yurda dönüşünde Başbakan’ı karşılamaya koştu…
Erdoğan’ın Sincan ve İstanbul’daki mitinglerinde alanı hınca hınç doldurdu…
“Birilerine” gerekli mesajı verdi.
O “birileri”nin hevesleri kursaklarında kaldı böylelikle.
Ama şu var;
İktidar için de iyi bir ders oldu tüm bu süreç.
Dostunu düşmanını daha iyi görebilme adına büyük bir fırsat.  
Hele kamudaki “ikiyüzlü bürokratlar”ın bilinç altlarını…
Değişik bakanlıklarda üst düzey mevkilerde yer tutmuş pek çok isim sosyal medyada neler yazdı neler, Gezi ile ilgili…
“Fırsat bu fırsat” deyip, ülkenin Başbakanı’na demediklerini bırakmadılar.
“AK Parti’nin getirdiği adam” olarak bilinen pekçok bürokrat, “eski” mahalle dostlarına verdikleri destekle samimiyetsizliklerini açık ettiler.
Umarım Hükümet bundan böyle gözünün önüne daha bir iyi bakar.

Bu noktada, geçtiğimiz hafta içinde sayfalarımızda yer verdiğimiz bir haberden söz etmek ve olayla ilgili yeni bilgiler aktarmak istiyorum ki, konu daha iyi anlaşılsın.

Malum özel bir bankanın Genel Müdürü, “ben de çapulcuyum” diyerek, Gezi provokatörlerine destek çıkmıştı.
Bu bankayı araştırdığımızda, karşımıza çok ilginç bir olay çıktı.
2008’de, Hüseyin Çelik döneminde Milli Eğitim Bakanlığı sözkonusu banka ile 5 yıllık bir “işbirliği protokolü” imzalamış.
Protokol kapsamında onbinlerce MEB personeline “eğitim kursu” veriliyor.
(“Kurslar” MEB binalarında değil de, bankanın belirlediği özel mekanlarda düzenleniyor. Ve bu “kurs”lar ilk akla geldiği gibi “hizmetiçi eğitim” falan değil. İçkili, müzikli geceler düşünün, aynen öyle etkinlikler. Güya MEB personeli motive ediliyor!)

Kurslar için bankanın ettiği masraflar Eğitime Yüzde Yüz Destek kampanyası kapsamında vergiden düşülüyor.
Anlayacağınız bankanın cebinden beş kuruş çıkmıyor.
Banka vergi indiriminin yanı sıra reklam yapma ve müşteri kazanma imkanı buluyor protokol sayesinde.
Protokolün süresi 20 Haziran 2013 tarihinde doluyor.
Gezi eylemcilerine verdiği desteğin ardından protokolün uzatılmayacağını düşünen banka, 20 Haziran’da sona erecek protokolün kendiliğinden uzamasını sağlamaya dönük bir adım atarak, alelacele 18-28 Haziran tarihleri arasında kurs açıyor ve 7 Haziran’da MEB’e yazı göndererek kurs için izin istiyor.
Uyanığa bak!
Bakanlığın bu izin talebine olumlu cevap vermesi, 20 Haziran’da süresi dolacak olan işbirliği protokolünün kendiliğinden uzaması anlamına geliyor.

Neyse ki, konuyu gündeme getirdik de, MEB uyandı!
Bankanın istediği o “izne” şimdilik izin verilmedi.
Yani “çapulcu” ile olan protokol uzatılmıyor!

Fakat “çapulcuların” önü tamamen kesilmiş de değil.
Gönülsüz bir “red” sözkonusu anlayacağınız.
Kim bunlar ve neden gönülsüzler?
Olayın bam teli burası.

Değerli kardeşlerim;
Üzülerek ifade ediyorum ki, hem de AK Parti döneminde makam mevki sahibi yapılmış kimi bürokratlar bu “gönülsüzler”.
Ve yine üzülerek yazıyorum ki, bu “gönülsüzler”in o bankadan kişisel rantları sözkonusu.
Ne rantı?

Anlatayım:
Protokolün altında imzası bulunan MEB bürokratı F.B.'nin kızı F., ilerleyen aylarda sözkonusu bankada işe başlatılmış.

Müfettiş kökenli bu bürokrat, muhafazakar camianın canını çok yakmış bir isim olan Bener Cordan döneminde MEB’e kapak atmış.
Hüseyin Çelik döneminde de nasıl oldu ise artık yükselmiş…

Protokolün muhatabı MEB biriminin başında bugün ise yine ilginç bir isim var.
Bu isim de özellikle 28 Şubat mağdurlarının çok iyi bildiği biri.
İstanbul Milli Eğitim’den bu dönemde merkeze çekilmiş.
Ama bu nasıl bir “merkeze çekme” ise, MEB’de vekaleten de olsa Genel Müdür yapılmış.
Çapulcu banka ile işbirliği protokolünün MEB’deki yürütücüsü bu isim şuan.
Aklı fikri İstanbul’da; 28 Şubat sürecinde iş tuttuğu sermaye grupları ile halen sıkı fıkı…
Dolayısıyla olsa gerek protokolün uzatılmasından yana.
Fakat Habervaktim ve Akit’te çıkan haberlerden dolayı açıkça bunu da yapamıyor.
Şimdilik işi zamana bırakmış durumda.
Havanın yatışmasını bekliyor.
İzin talebi konusunda bankaya “olumlu-olumsuz” bir cevap vermemekle birlikte; “protokol 20 Haziran’da sona eriyor ve süresini uzatmayacağız” da demiyor.
Dolayısıyla ne oluyor?
Kimi İl Milli Eğitim Müdürlükleri belki de 20 Haziran’a kadar, 18’inde açılması teklif edilen kursa olur verecek.
Böylelikle protokol süresi kendiliğinden uzamış olacak.

(Yine öğreniyorum ki, aynı çapulcu banka, Türk Hava Yolları’nın sırtından da benzer bir “işbirliği” sayesinde rant sağlıyor.)  

Değerli kardeşlerim,
En başta dedik ya, bu son olaylardan Hükümet de kendine göre dersler çıkarmalı diye.
Kimi bürokratlarının çapulcularla iş tuttuğunu da görebilmeli Hükümet.
Ve çapulculara verdiği cevabı onlara da verebilmeli.
Örneğin Milli Eğitim Bakanı Sayın Avcı, “çapulcuyla protokol işi”nin geldiği nokta ve “kurslar” için ne düşünüyor, çok merak ediyorum.
Sayın Bakan, çapulcuyla işbirliğinde sinsice direten bürokratlarıyla ilgili neler yapacak acaba?
Bakalım göreceğiz,
Biz üzerimize düşeni yapmayı sürdüreceğiz.
Çapulcular ve kamudaki işbirlikçileri ile bu “işler”e karşı kimin nasıl tavır sergilediğinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi