Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bunlar “geri zekâlı” mı ki, “yerli bir eylem”leri yok?

Bunlar “geri zekâlı” mı ki, “yerli bir eylem”leri yok?

Benim görüşüm açık ve net...
Esen rüzgâra göre bir sağa, bir sola eğilen “kavak ağacı” değilim...
Üç haftadır “Taksim Gezi Parkı” ile ilgili yazılar yazıyorum... Bu yazılarda, hiç kimse; “Ama!.. Fakat!.. Lâkin!” eğilip-bükülmelerini göremez...
Hiçbir zaman, bizim Serdar Arseven’in ifadesiyle, “bizim mahalle”nin bazı “entel-dantel”leri gibi “ezik-büzük”lerden olmadım...
Hiç “kompleks”e de kapılmadım...
İçimde ne varsa,
Dilimde de o var!..


Ben, Taksim’in göbeğinde soyunan Mine Dost gibi “oynak” biri değilim ki, rüzgâra göre yön değiştireyim...

Ve ayrıca “seyyar kıbleli” biri de değilim...
Kıblem sabittir;
Hep “Kâbe”ye yönelirim...

ERDOĞAN OLMASAYDI!
Bunu ifade etme ihtiyacı hissettim, çünkü “Gezi eylemleri”nden sonra, “mail bombardımanı”na maruz kaldım... “En küfürsüz mesaj”da deniliyor ki; “Yazılarında niye Tayyip Erdoğan’ın sesi gibi davranıyorsun?.. Senin kendi kişiliğin yok mu?”
“Ama”sız, “Fakat”sız, “Lâkin”siz diyorum ki; Tayyip Erdoğan’ı 1982’den beri tanırım... Bugüne kadar hiçbir yamukluğunu görmedim...
Dün ne ise, bugün de o!..

1982’de İstanbul için, bugün de Türkiye için neler tahayyül etti ise, birer birer yapan adamdır Tayyip Erdoğan!..

Açık ve net söyleyeyim;
Eğer Tayyip Erdoğan 1994’te Belediye Başkanı olmasaydı, İstanbul’un “7 tepesi”ni gölgede bırakan “çöp dağları” oluşurdu!..

Bu güzelim şehri,
Bok götürürdü, bok!..
Ve ayrıca;
İnsanlar “susuzluk”tan kırılır, “gusül abdesti” alamayacakları için, eşleriyle “kardeş” olurlardı!..

“Hava kirliliği” derseniz!..
Bugün, “provokatörler”in “biber gazı”na karşı kullandıkları “maske”ler, bütün İstanbul halkı tarafından, şehrin üzerine çöken “kömür gazı”na karşı kullanılırdı...
“Erdoğan’ın Başbakanlığı”na gelince.

Bugün, bazıları “Duran Adam” pozu veriyor ya; Tayyip Erdoğan da diyor ki; “Durmak yok, yola devam!’”

Hiç kimse unutmasın;
Türkiye; Bülent Ecevit gibi, “Yerinden Kalkamayan Adam”lar döneminden kurtulup, Tayyip Erdoğan gibi “Yerinde Duramayan Adamlar”ı gördü!..

Başbakan, o kadar “hareketli” ki;
Geçen yıl, “22 ülkeye 24 ziyaret” gerçekleştirdi... Bu da demektir ki; “toplam 165 bin 120 kilometre yol katetti!”
Bu, ne demektir biliyor musunuz;
Bu, “dünya çevresini 4 defa dolaşmak” demektir.

Şimdi ben;
Tayyip Erdoğan gibi bir “Uçan Adam”a destek vermeyip de “Taksim’deki “Duran Adam”lara mı destek vereceğim?..
Hiç kimse kusura bakmasın;
Ben aklımı peynir-ekmekle yemedim!..

TOSUN’LARDAN O.Ç.’LERE!
Gelelim “kendi kişiliğim”in olup-olmadığı meselesine... Allah’a şükürler olsun ki; “oturmuş bir kişiliğim” ve de “olan-biteni gören bir gözüm” var...
Bir “Anadolu çocuğu”yum...

Bazıları gibi; duvarlara “O.Ç.” yazarak, aslında “kendi kimliklerini ifşa eden” kişilerden değilim...

Eskiden “Tosun”lar vardı, “hela kapılarının arkası”na yazılar yazarlardı, “çağdaş gençlik” ise, “duvar”lara ve “heykel”lere imzasını atıyor: O.Ç.

Hiçbir aile çocuğu, kalkıp da, “O.Ç.” imzaları ile “anasını afişe” etmez!.. Bunlar, o imzalarla “kendilerini” ele veriyorlar!.. Kim bilir, belki de “babalarını” arıyorlardır!..
“Hangi birini” bulacaklarsa!..

EYLEMLERİN HEPSİ TAKLİT!
Her neyse...
Dediğim gibi, ben bir “Anadolu çocu-ğu”yum... Tamamen “yerli”yim...
Tıpkı gazetem Akit gibi;

“Bağımsız... Bağlantısız... Güdümsüz” bir insanım... Hiç kimseden “emir ve talimat” almam... Hiç kimseye özenmem, hiç kimseyi de “taklit” etmem...

Bugüne kadar beni tanımayan, bir defa olsun okumayan ama “Gezi Parkı olayları”ndan sonra “Okuyan Adam”lar, herhalde beni az-çok tanımışlardır.

Madem, onlar bana;
“Senin kişiliğin yok mu?” diye soruyor, ben de onlara sorayım;
“Sizin kendi kişiliğiniz, kendi aklınız, kendi zekânız yok mudur ki, başkalarının aklıyla hareket ediyor, başkalarının zekâlarını taklit ediyorsunuz?”
Ulan, “saksı”yı biraz çalıştırın da, “yeni bir şeyler” bulun... Yaptığınız “eylem”lerin hepsi “ithal”, hepsi “intihal!”
“Hırsız”sınız, hırsız!..
“Maymun”sunuz, maymun!..
Sizin yaptığınız nedir, biliyor musunuz;
Sizin yaptığınız; “Türk kaşığı ile İngiliz boku yemek”tir!..

Söyleyin Allah aşkına;
Sizin “kılavuz”unuz, sizin “önder”iniz, “lider”iniz kim?..
l Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz eylemlerin tamamı “Amerikalı direnişçi Gene Sharp’ın kitabından aşırma” değil mi?..

Söyleyin hele;
Bu eylemcilerin arasında, “CIA destekli bir Sırp direniş örgütü” olan “Otpor’un adamları” var mı?!?..

ÇEK BİR EYLEM!
Alın size, son eylem örneği...
Tarih 5 Ocak 2001...
Milliyet gazetesinde “TV’de kadife devrim” başlığı ile yayınlanan haber aynen şöyle:
“Çek Televizyonu’nda çok tuhaf şeyler oluyor. İstenmeyen müdürün ‘anchorman’i haberleri sunarken direnişçi haberciler de geri plânda, ayakta durarak durumu protesto ediyorlar. Kimse kimseye ‘Çekil bakalım’ demiyor. Medya tarihine geçecek bu ‘evlere şenlik’ durum, haber bülteni boyunca devam ediyor.”
Gelelim Türkiye’ye...
Tarih 19 Haziran 2013...
Haber aynen şöyle:
“Cem TV’de ‘Bahar’la Güzel Şeyler’ adlı programın canlı yayınında ‘Duran Adam’ eylemi gerçekleşti.

Bahar Saygılıer’in hazırlayıp sunduğu ‘Bahar’la Güzel Şeyler’ programında arkada sabit duran kadın, pek çok izleyicinin ilgisini çekti.
Yayın normal seyrinde giderken yaklaşık 2 saat boyunca hiç kıpırdamadan ‘duran kadın’; sosyal medyada da en çok konuşulan olay haline geldi.”

Görüyorsunuz ya;
Kamuoyuna “Türk zekâsı” veya “orantısız zekâ” diye kakalanan eylem şekillerinin hepsi; ya Gene Sharp’ın kitabından aşırma ya da Çek Televizyonu’ndan çalıntı!..
Söyleyin Allah aşkına; sizin hiç mi “zekâ”nız yok, siz hepiniz birer “aptal, salak, embesil ve geri zekâlı” mısınız ki, “yerli bir eylem şekli”niz yok?..
Ya Gene Sharp olmasaydı, ya “CIA destekli Otpor” olmasaydı?.. Ne yapacaktınız o zaman?..
Herhalde, “iyot” gibi açıkta kalırdınız!..

ÇAPULCU MİLYARDERLER!
 Ulan, gözünüzü açın da, “sizi kışkırtan”lara bir bakın... Hem “İşçi... Emekçi... Devrimci” olduğunuzu söyleyip “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” diye slogan atıyorsunuz, hem de “Bir ABD sembolü” olan CNN televizyonunu alkışlamaktan elleriniz kızarıyor!.. Düştüğünüz “acınası durum”dan dolayı, sizin yüzünüz hiç kızarmaz mı?..

 Ne ilginç değil mi;
Kendi halkına “Scud füzeleri” ve “kimyasal silahlar”la saldırıp “100 bin insanı katleden” Suriyeli zalim Beşşar Esad gibi bir katile “Diktatör” diyemeyen sizler, şimdi kalkmış; “halkın oyu” ile seçilmiş Tayyip Erdoğan’a “Diktatör” diyorsunuz, tavırlarını “sert” buluyorsunuz...

Ne yani; “uysal” görünmek için, Bülent Ecevit’in, Bill Clinton karşısında “ezik-büzük, el pençe divan” durması gibi, o da “Emperyalist Batı” karşısında “boynunu mu büksün?!?”
Bu mu sizin “antikapitalist”liğiniz?..
 Ne garip değil mi?..
“Ağaç katliamı” yapılarak inşa edilen Divan Oteli gibi oteller, “Gezi”cilerin “lojistik merkezi” oldu!..

“Ben de çapulcuyum” diye pankart açan adamı tanır mı bunlar?.. O “çapulcu” ki, “üzerinde binlerce dolarlık kıyafet” var, “ayağındaki ayakkabı”, Allah bilir “kaç işçinin asgari ücreti kadar”dır?!?..

HÂLÂ ANLAMADIN MI?
Uzun lâfın kısası; görün bu oyunları... Bilin ki, sizleri “piyon” olarak kullananların amacı önce Tayyip Erdoğan’ı, sonra da Türkiye’yi indirmektir.
Bugüne kadar hep “kullanıldınız” ve “oyuncak” oldunuz...
Duracaksanız, yine durun!..

Ama, hiç olmazsa bundan sonra “yerli bir duruş” sergileyin de, “CIA destekli direniş örgütleri”nin, “Almanya”nın, “Hollanda”nın ve “İngiltere”nin “iğrenç oyunlarını” bozun!..
Uzun lâfın kısası;
“Türk kaşığı ile İngiliz boku yemek”ten vazgeçin!..
Oynanan “emperyalist oyunu”nu,
“Hâlâ anlamadın mı arkadaş?”

 

Üst düzey askeri yetkili ACABA ne demek istedi?
İnternet sitelerine şöyle bir göz atarken, Haberevet’te Seyfi Uzunkök’ün yazısı çekti dikkatimi... Seyfi Uzunkök; rüyasında “Başbakan Erdoğan, bir general ve boyalı basından yaşlı bir yazar”la “evin terası”nda sohbet ediyormuş... Rüya bu ya; yaşlı yazar, dengesini kaybedip, terastan aşağı düşmüş!.. Medya ayağa kalkmış; “Erdoğan yazarı aşağı itti” diye... Halk ayaklanmış ama Seyfi Uzunkök, hem de “tek görgü tanığı” olmasına rağmen “Erdoğan’ın hiçbir suçu yok!” diyememiş... Yazının girişi özetle böyle... Devamında ise şöyle demiş Seyfi;

“Sabah kalktığımda bu rüyadan çok etkilendim...
Ve aynı gün; üst düzey bir askeri yetkiliden şunu dinledim.

Eşine şöyle demiş dün: ‘Bir hafta boyunca evden çıkmadan durabilecek misin?’
Eşi şaşırmış; ‘Nasıl yani, ev hapsinde mi olacağız?’ Devam etmiş üst düzey askerî yetkili;
‘Şu sıralar Ankara üzerinde büyük oyunlar oynanıyor, kargaşa çıkarmak ve İstanbul’da daha büyük ses getirecek ve sorun yaratacak hazırlıklar içerisindeler.’

Albaydan daha az rütbesi olmayan bu şahsın ifadeleri beni dehşete düşürdü...”
Merak ettim; Seyfi Uzunkök, acaba ne demek istedi, “üst düzey askerî yetkili” ne demek istedi?.. İstanbul’da “büyük ses getirecek” ne gibi eylem hazırlığı var?.. Yoksa, “Duran Adam”lardan sonra “Vuran Adam”lar mı çıkacak meydana?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi