Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Taksim’deki “Yavuz Süreci”nden Bodrum’daki “Havuz Süreci”ne!

Taksim’deki “Yavuz Süreci”nden Bodrum’daki “Havuz Süreci”ne!

Bugünü anlayabilmek için; biraz gerilere gitmekte yarar var...
Ne oldu yıllar önce?..
Elbette bir “darbe girişimi” oldu!..
İşte o “darbe girişimi” günlerinde, Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanvekili Bülent Orakoğlu; partisinin adını, ancak yakın çevresindeki birkaç kişinin bilebileceği bir “genel başkan” ile görüşür.

Görüşme mekânı;
Ankara’daki Armada Alışveriş Merkezi’dir!
Görüştüğü kişi de;
Milli Demokrat Halkın Partisi Genel Başkanı Yusuf Erikel’dir.

DEVLETTEN YER BEĞEN!
Daha sonraları “Ergenekon İddiana-mesi”nde de yer alan bu görüşmenin ayrıntısı şöyledir:
“Milli Demokrat Halkın Partisi (MDHP) Genel Başkanı Yusuf Erikel; bazı etkili bürokratlar ile bazı büyük sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek demiş ki;
“Darbe olacak, AKP düşürülecek. Ben Başbakan olacağım. Duruşunuza dikkat edip bize yardımcı olursanız, biz de size yardımcı oluruz.”

Görüştüğü kişilere bu tür “tehdit”ler savuran Erikel, Orakoğlu’na da demiş ki; “Amacımız Hükümet’i devirmek... Yakın bir zamanda harekete geçeceğiz!.. Hükümet gidiyor... Ben, bir-iki ay sonra Başbakanım!..

Eğer stratejinizi bu şekilde götürmeye devam ederseniz, sizin ve çocuklarınızın bundan sonra devlet hizmetinde yer alması mümkün değil!..

Ama, şu andan itibaren bizim dediklerimizi kabul ederseniz; size, devlet içinde önemli görevler verebiliriz!”
Görüyorsunuz ya;
Açık açık, “devletten yer beğen” demiş Bülent Orakoğlu’na!..
Kafasından geçen neydi acaba?..
“MİT Müsteşarlığı” filan mı?..
Ama, Orakoğlu, “uyanık” adam!..
Düşer mi bu tuzağa?..
Yutar mı bu zokayı?..
Orakoğlu yutmamış ama, Yusuf Erikel’in, “hâlâ bir ümidi var” olmalı ki; bazı liderlerin “Ergenekon avukatlığı” yaptığı Türkiye’de, Erikel, “ETÖ’nün fiili avukatlığı”nı deruhte ediyor!..

Bildiğim kadarıyla;
ETÖ sanıkları Kemal ve Neriman Aydın ile muvazzaf teğmenler Eren Mumcu, Hasan Hüseyin Uçar, Mehmet Ali Çelebi ve Noyan Çalıkuşu’nun avukatlığını sürdürüyor!..
Neredeeen nereye?..
Sen kalk, “ETÖ’nün Başbakanı olacağım” diye yola çık, sonunda “ETÖ’nün avukatlığı”na razı ol!..

Demek oluyor ki;
Bazı “parti genel başkanları”nın kaderi “Ergenekon avukatlığı”ndan öteye gitmiyor!..
Ne yapsın zavallılar;
“Başbakan” olamayınca “avukat” oluyorlar!..
SİBER SAVAŞA KARŞI BİBER SAVAŞI
Yıllar önce yaşanan bu olayı hatırlattım ki; bir “darbe girişimi” olan “Gezi kalkışması”nı daha iyi anlayasınız!..
Malûm;
Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesini protesto için başlatılan ve daha sonra polisin “biber gazı” kullanmasıyla sona erdirilen eylemin ardından bir “twitter furyası” başladı!..
Sizin anlayacağınız;
“Biber saldırısı”na karşı,
“Siber saldırı” başlatıldı...
Bu süreçte “5 milyon 614 bin tweet” atıldığı söyleniyor.
Bu “tweet”lerde “onlarca yalan”la kamuoyu tahrik edildi.
Ama, en önemlisi;
Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil’in hesabı kullanılarak atılan bir “tweet”ti...

Deniliyordu ki;
“48 saat daha direnirseniz; AB, Hükümet’i görevden alacak!”
Ya da;
“48 saat daha direnirseniz; Anayasa Mahkemesi, Hükümet’i düşürecek!”
Ne AB’nin ne de Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir hak ve yetkisi yoktu ama, “embesil”ler ve bazı “fosil”ler buna inandı!..
Tıpkı Av. Yusuf Erikel’in de “Başbakan” olacağına inandırıldığı gibi!..
Kimdi onlar, bilmiyorum.

Bildiğim şu ki;
Birileri, “eylemin öncüleri”ne; “Hazırlanın” dedi; “Hükümet gidecek!”
Dediğim gibi;
O “birileri”nin kimler olduğunu, hangi “odak ve mahfil ya da loca” adına hareket ettiklerini bilmiyorum.

MÜNECCİM KEMAL BEY!
Yalnız, bu “odak, mahfil, loca” mensuplarının; meselâ “Maoist Doğu Perinçek’in Kemalist Askerleri”ne ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “hem de çok önceden” kulağına bir şeyler fısıldadığını bilmek için “müneccim” olmaya gerek yok!..
Eğer bunların kulaklarına bir şeyler fısıldanmamış olsaydı, Perinçek’in TGB’li gençlerinin lideri Çağdaş Cengiz, 23 Nisan 2013 tarihli kurultayda şöyle demezdi:
“Büyük eylemler gelecek. Hepsinin planını, programını yapıyoruz. 1 Mayıs’tan sonra da çok büyük bir yürüyüş bizi bekliyor.”

Sizce de ilginç değil mi;
23 Nisan’da bu konuşmayı yapan delikanlı ve avanesi, “Taksim provokatörleri”nin en ön saflarındaydı!..

Ve yine, birileri, CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun da kulağına bir şeyler fısıldamış olmalı ki;
Bay Kılıçdaroğlu, 18 Mayıs 2013 günü Samanyolu Haber’e, Brüksel’de AP Sosyalist Grubu Başkanı Hannes Swoboda ile yaşadığı krizi değerlendirirken diyordu ki;
“Bu Hükümet’e saldıracağız;
Ve bu Hükümet’i düşüreceğiz!”
Nasıl saldıracaksın?..
Kiminle saldıracaksın?..
Ve ne zaman saldıracaksın?..

Çok enteresandır;
18 Mayıs’ta bu konuşmayı yapan Bay Kılıçdaroğlu, sözlerinin üzerinden 13 gün geçtikten sonra patlayan “Gezi eylemleri”nde; “üst düzey bazı CHP’liler”in ifadesiyle; “Elinde benzin bidonuyla ortalıkta dolaşmaya” başladı!..
“Eylem”leri “kutsadı!”
“Eylemci”leri “kutladı!”
Sanki “eylemlerin başlayacağını biliyor ve bekliyor” gibiydi!..
Gelin görün ki;
Umduğu dağlara kar yağdı!..
Uzun lâfın kısası;
“Darbe girişimi püskürtüldü, devrim hâyâli de kırmızı karların yağacağı günlere ertelendi!”
“Türk Baharı” bekleyenlerin bir yerlerine de “Mart karı” yağdı!..

Sizin anlayacağınız;
Halkın vermediği/veremeyeceği bir iktidarı sokakta arayanlar, hayâl kırıklığına uğradı!..
“Sandığı patlatamayanlar, molotof patlatarak” iktidarı ele geçirmeye çalıştılar, ama geri püskürtüldüler!..
Yıllar önce Yusuf Erikel, birileri tarafından nasıl “aldatıldı” ise, bugün de Bay Kemal Kılıçdaroğlu aldatıldı!..
Oysa, ne hayaller kurmuştu!..
“Bu Hükümet’e saldıracak ve bu Hükümet’i devirecek”ti!..
Öyle demişlerdi kulağına!..
Olmadı!.. Olamadı!..

ALEVİLERİ DE KIŞKIRTTILAR
Bu süreçte, maalesef “Alevi vatandaşlarımız” da tahrik edildi, onlar da “eylemlerin bir parçası” hâline getirildi!..

Bu düşüncemi, 26 Haziran günü yapılan “Akil İnsanlar Heyeti’nin Final Toplantısı”nın bitiminde, Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan’a da söyledim...
Dedim ki;
“Taksim provokatörlerine Alevi vatandaşlar destek vermeseydi, olaylar bu boyuta ulaşmazdı... Bir yandan Perinçek’in Ulusal TV’si, bir yandan CHP’nin Halk TV’si ve ne yazık ki, birer Alevi kanalı olan Cem TV ve Yol TV, kitleleri kışkırttılar ve Alevileri sokağa döktüler!”

Prof. İzzettin Doğan, “Alevilere toz kondurmak istemediyse” de; “Yaptıkları yol eşkıyalığının tanığı bizzat benim” deyince sesini kesti.

Aslında ben, “Alevi vatandaşların nasıl kışkırtıldığını” ve “nasıl sokağa döküldüklerini” çok iyi biliyorum...

Üçüncü Köprü’ye “Yavuz Sultan Selim” ismi verilmesine “gereksiz bir hassasiyet” gösterdiler ve bir anda “Şah İsmail Savunucusu” oldular!..

Oysa, Yavuz Sultan Selim sefer düzenleyip de Şah İsmail’in üzerine yürümeseydi, bugünkü Türkiye, Ankara’ya kadar “İran toprağı” ve “Şia” olurdu!..
Hem, o Şah İsmail ki;
“Şiiliği kabul etmedi” diye, “kendi öz annesini bile, boynunu keserek öldüren” bir adamdır!..

Alevi vatandaşlar, bunları elbette biliyordur, ama eminim ki, birileri; Bay Kılıçdaroğlu gibi, onların da kulağına bir şeyler üfledi ve onlar da bir yandan “tencere-tava” çaldılar, bir yandan “slogan” attılar;
“Taaayyip istifaaa!”
Samimi inancımı söylüyorum;
Eğer “Alevi vatandaşların desteği” olmasaydı, Gezi provokatörleri iyot gibi açıkta kalır ve bu eylemleri bu kadar sürdürüp de Türkiye’ye bu kadar zarar veremezlerdi!..
Yazık ettiler... Çok yazık!..
Hem kendilerine, hem ülkeye!..

ŞİMDİ ARA Kİ BULASIN!
Bütün bunları niye yazdım?..
Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, dünkü “Akit’in manşeti”nde yer alan “Kışkırttılar, kaçtılar” sözleri, bana, dünden-bugüne “uzun bir yolculuk” yaptırdı...
Malûmlarınız olduğu üzre;
Taksim’deki marjinal grupların temizlenmesi ile eylemler normal mecraına dönerken, olayları provoke eden “siyasetçi ve sanatçılar”ın eylemcileri satarak, birden bire ortalıktan kaybolması dikkat çekiyor...

İşte bu durumu Akit’e değerlendiren Melih Gökçek demiş ki;
“Birçok ünlü isim Türkiye’de darbe olacağına inandırıldı. Ancak bunda başarılı olunamayacağını gören bu isimler, gözaltılar da başlayınca tatile, şuraya buraya kaçarak kendilerini unutturmak istiyorlar. Ama millet bunları unutmayacak.”
Peki, kim o toz olanlar?..

Mehmet Ali Alabora, Halit Ergenç, Okan Bayülgen, Erdal Beşikçioğlu, Zülfü Livaneli, Emrah Serbes, Burak Aksak, Cem Boyner, Can Dündar ve Haluk Bilginer.
Bunlar ortalıktan toz olduklarına göre, acaba “nerede”dirler?..
Kalıbımı basarım ki;
Bodrum’dadırlar!..
Ya “deniz”dedirler,
Ya da “havuz”da!..
Olayları tahrik ederken terlediler,
Şimdi serinliyorlardır!..

LİDERLERE 2 MİLYON DOLAR!
Hele sıkı durun!..
“Gezi olaylarını finanse eden organizatörler”in peşine düşen MASAK, yani Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun tespitlerine göre; İstanbul ve Ankara’da “eylem organizatörleri”ne “2 milyon dolar” dağıtılmış!..

Ehh, “sanatçı”(!)larımıza da iyice bir pay düşmüştür herhalde!..
Onlar da bu parayı nerede yiyecek?.. Herhalde Bodrum’u tercih etmişlerdir?..
Taksim’de “ağaç gölgesi” için eylem yaptılar, şimdi plajlara uzanmış “Güneş’in altında” bronzlaşıyorlardır!..

“Yavuz” için eylem yaptılar,
Şimdi “Havuz”da serinliyorlar!..
Sosyolog Prof. Dr. Hüsamettin Arslan demiş ki; “Taksim’de her şey vardı, bir tek halk yoktu!”
Peki halk neredeydi?..
İşinde-gücünde!..
“Ekmek derdi”nde!..
“Halkı 2 milyon dolara satanlar” ise, şimdi ortalıkta yok!..
Dün “Yavuz’un karşısında” idiler,
Bugün “Havuz’un tam göbeğinde”ler!
Uyan ey halkım!..

PKK, baraj ve karakollardan niye rahatsız?

Akil İnsanlar Heyeti’nin Final Toplantısı’nda Celalettin Can gibiler, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dediler ki; “Madem Çözüm Süreci’ndeyiz... O halde Hükümet de karakol ve baraj inşaatlarını durdursun!”

Başbakan Erdoğan; “Yeni karakol yapılmadığını, var olanların yerine daha güçlü karakolların inşa edildiğini” söyledi ve ekledi: “Karakollar tamamen sınırı kontrol amacıyla inşa edilmektedir... Sınırlarımız yol geçen hanı değildir!”

Ya “baraj”lar?.. Erdoğan, barajların da zannedildiği gibi “teröristlerin geçişini engellemek için değil, sularımızı değerlendirmek için” yapıldığını, zira Türkiye’nin “su fakiri” bir ülke olduğunu söyledi...

Şöyle bir düşündüm de; “PKK sınır dışına çekiliyor” ise, yani “eylemsizlik” sürekli olacaksa, “karakol ve baraj” inşaatından niye rahatsız oluyor ki?.. Yoksa, “geri dönmek” gibi bir niyetleri var da “barajı dolaşarak yürümek” zorlarına mı gidecek?!?..PKK veya örgüt sempatizanları, ağızlarındaki baklayı çıkarsınlar da, ne düşündüklerini bilelim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi