Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

PKK Başka Bir Yol İzliyor

PKK Başka Bir Yol İzliyor

Değerli okurlar

Lice’de ve sonrasında olanlar ortada…

Hepimizin ağzında aynı kelime: “Provokasyon.”

Ve ekliyoruz: “Çözüm sürecini sabote etmek istiyorlar.”

Peki provokatör kim, süreci kim sabote etmek istiyor?

Veya şöyle soralım:

Gerçekten provokasyon mu var ortada,

Yoksa, Gezi’yi de fırsat bilen terör örgütü ve yandaşlarının “daha fazlası” için tehditkar bir kalkışması mı?

Önce Lice’de olanı hatırlayalım:

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “kahreden”açıklamasına göre, yeni yapılan bir karakol yok. Mevcut karakola çeki düzen veriliyor o kadar.

Buna rağmen, terör örgütü yandaşları harekete geçirilmiş.

Karakola yürüyüp “izin vermeyiz” diyorlar.

Bildik görüntüler:

Önlerdekilerin yüzleri kapalı.

Ellerinde molotof kokteyli, taş ilerliyorlar.

Resmen baskın.

Mehmetçik uyarıyor: “Yaklaşmayın, dağılın” diye.

Dinleyen yok.

Asker son çare olarak havaya ateş açıyor, kalabalığı dağıtmak için.

Ortalık iyice karışıyor.

“Birileri” bunu bekliyordu belki de, sıkacakları kurşunların nerden geldiğinin belli olmaması için.

Sonuç:

Gruptan biri kör bir kurşunun vücüduna isabet etmesi üzerine hayatını kaybediyor. Kimi eylemciler de yaralanıyor.

BDP’liler bu kurşunların askerlerden geldiğini söylüyor.

Valilik ise grup içinden ateş açıldığını açıkladı.

Bakanlık soruşturma başlattı.

Lice olayı böyle.

Ortada yeni bir karakol da yok.

Ki olsa bile bu birilerini neden rahatsız ediyor?

“Silah bırakıp, çekilen” PKK, mevcut veya yeni karakola hangi hesapla karşı?

Değerli okurlar,

Belki birileri tarafından “çözüm sürecini sabote etmekle” suçlanacak olsamda yazmak durumundayım:

Yaşanan bu olay, terör örgütünün Hükümet’e, devlete yönelik bir tehdididir, gözdağıdır.  

Gezi olaylarıyla sendelediği düşünülen Hükümet’e “Biz de devreye girersek, ortalık daha bir karışır, iktidarda duramazsınız” mesajı verilmek istenmiştir.

Hükümet’ten beklentileri neler ise, bunların biran önce hayata geçirilmesi şantajıdır bu.

Silah bırakma, çekilme, düz ovada siyaset falan inandırıcı gelmiyor bana.

Bakın,

“Çözüm süreci” ile birlikte "bir taraf"tan neleri neleri hazmetmesi istendi.

Oldu da…

Ve özeleştiri üzerine özeleştiri yapıyoruz!

İçimiz yansa da “tek suçlu biziz” der gibi bas bas bağırıyoruz adeta.

Özetle:

“Yeter ki bu kan dursun” diye.

Kan kusup kızılcık şerbeti içiyor bu millet.

Peki ya PKK ve BDP tarafı?

En ufak bir özeleştiri, en ufak bir hata, suç itirafı gelmediği gibi,

“Silahla hak arama” tehdidini sürdürüyor.

Bırakın bölücü emellerinden vazgeçmeyi…

Oluşan boşluktan faydalanarak, yeni yeni militanlar kazanmaya, kaleler oluşturmaya çalışıyorlar.

Nasıl mı?

Sıralayalım:

1-Malum “çözüm süreci”ne girildiği gerekçesiyle bir süredir terör örgütü ve işbirlikçilerine operasyon yapılmıyor. PKK ve BDP başından beri bunu fırsata çevirme derdinde.

2-Bu süreçte PKK toparlanmaya çalışırken, BDP bölgede taban kazanma çalışmalarına hız vermiş durumda.

3-Bölücü terör örgütü bu süreçte eylem yapmamasına rağmen, bölge halkına yönelik olarak baskı, cebir kullanarak sindirme ve yıldırma politikalarını aralıksız sürdürüyor.

4-PKK’nın şehir ayağı olan KCK içerisinde bulunan sözde kent ve mahalle meclislerindeki örgütlenmelere ağırlık verilmiş durumda. (Cizre’de sözde asayiş birimi oluşturulması ve birimin yol kontrolü yapmasını hatırlayın…)

5-2014 yılında yapılması planlanan yerel seçimlerin “referandum havası”na sokulması amacıyla halk üzerinde baskı ve propaganda faaliyetlerine başladılar.  

6-Süreç nedeniyle haklarında işlem yapılmayacağı düşünülerek, örgütsel suçlar daha bir rahat işleniyor. (Güvenlik güçleri tüm bunları seyrediyor, müdahalede bulunsa, süreci sabote eden taraf ilan edilecek!)

7-“Silah bıraktığını” açıklayan terör örgütüne çok miktarda yeni katılımlar sağlandı, sağlanıyor. Silah bırakan bir örgüt yeni militanı ne yapacak acaba?

(Mardin’li babanın feryadını sayfalarımıza taşımıştık. ODTÜ öğrencisi oğlundan yaklaşık 1.5 aydır haber alamayan baba, evladının bir BDP milletvekilinin oğlu tarafından dağa kaçırıldığını söylüyor… Yaklaşık 2 bin öğrencinin son 3-4 ayda bu şekilde ortadan kaybolduğu, kimilerinin ailelerinin ‘çocuğum dağa kaçırıldı’ diye emniyete başvurduğu basında yer aldı.)

8-Daha önceki tarihlerde ölen teröristlerin cenazeleri teslim edilerek müzahir kitle canlı tutulmaya başlandı. (15 Haziran’da Beytüşşebap’ta sergilenen ve ‘Kare kare ihanet’ başlığı altında aktardığımız cenaze törenini hatırlayın.)

9-Ve… Bölge halkı nezdinde PKK’nın istediğinin olduğu yönünde genel bir intiba oluşturulmak isteniyor ki, kimi bölgelerde bu amaca ulaşılmış durumda.

Değerli okurlar,

“Çözüm süreci”ni desteklemek başka, bölücü oyunlara geçit vermemek başka birşey…

Diyeceğim şu ki, “çözüm süreci”nde herşey maalesef güllük gülüstanlık değil.

Örgüt açıklananın, verilen sözlerin aksine başka bir yol izliyor.

Hükümet uyanık olmalı.

Oyuna görüp, aynı ustalıkla karşı adım atmalı.

Hele hele…

Şimdilerde “ikinci aşama ikinci aşama” deyip duran, Hükümet’i yavaş hareket etmekle suçlayıp, Lice benzeri olayların bile faturasını devlete kesen liboşların dolduruşuna asla gelmemeli.

Sınır dışına tamamen çekilme sağlanmalı.

Bu arada içeride yeni örgütlenmelere fırsat verilmemeli.

Doğalgaz’a Kota

Değerli okurlar,

Bir konuya daha değinmek istiyorum.

Başkentgaz’ın özelleştirilmesi sürecinden daha önce bahsetmiştik.

Başından beri bu işlemi eleştirdik.

Özetle şöyle dedik:

“Başkentlilere doğalgaz satış fiyatındaki kamu kontrolünün tamamen ortadan kalkması sözkonusu. Başkentliler bütünüyle dağıtımcı firmanın tekel gücünden kaynaklanan fiyatlama politikalarıyla karşı karşıya kalacak…”

Ve Başkentgaz’ın altın yumurtlayan tavuk gibi çalıştığını rakamlarla ortaya koyduk.

Fakat değişen bir şey olmadı.

Büşükşehir’in borçları öyle kabarmış ve günü öyle çok geçmişti ki, devlet alacaklarını tahsil için çareyi belediyenin elindeki Başkentgaz’ı satmakta buldu!

Bugün üzülerek uyarılarımızda yanılmadığımızı gördüm.

Başkentgaz’ın yeni sahibi firma ilk iş olarak ne yaptı biliyor musunuz?

Gaz satışına kota koydu.

Başkentliler Başkentgaz’dan 70 TL’den fazla gaz alamayacak.

Firma bu yolla bir yandan, ardı arkası kesilmeyen zamlardan etkilenmemek için parası oldukça gaz alan vatandaşın önünü keserken, diğer yandan kartlı sayaçları faturalı sayaca zorlamış oluyor.

Başkentlilerin kartlı yani "parası olduğu kadar gaz alma" sisteminden faturalı sisteme geçmeye zorlanmaları, GSM operatörleriyle ilgili olarak sık sık basında yer alan "faturalar üzerinden haksız kazanç elde ettikleri" iddialarını aklıma getiriyor.

“Yazık” demekten başka bir şey bulamıyorum.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi