Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Gezi Zekâlı’ların evrimi... 1. aşama: Talan, 2. aşama: Yalan!

Gezi Zekâlı’ların evrimi... 1. aşama: Talan, 2. aşama: Yalan!

Hayatları, baştan-sona palavra...

Söyledikleri sözlerde bir tek “doğru” olsa, dişimi kıracağım...
“Yalan”larla, “palavra”larla hem halkı kandırıyorlar, hem de “netice” alacaklarını sanıyorlar!
Zannediyorlar ki;
Kendileri “allâme”dir, “zeki”dir, halk da “sersem” ve “cahil!”
“Eski Türkiye”de bunu yutturabilirlerdi ama “Yeni Türkiye”de insanlar her şeyin farkında...
Farkında olduğu içindir ki, “Gezi Zekâ-lı”ların eylemlerine destek vermiyor, bu eylemlerin altında bir “bit yeniği” arıyor!.
İşte GENAR’ın anketi:
Halkın yüzde 88.8’i Gezi eylemlerine katılmamış... Kullandıkları şiddeti “haksız” bulanların oranı ise yüzde 85.3.
“Bu Gezi’de bir iş var” diyerek “kuşku” duyanlar da, yüzde 67.1 oranında!
Peki, millet niye katılmadı bu eylemlere, niye destek vermedi?..
En önemlisi de;
Niye, “Bu işin altında bir iş var” diye kuşkulanıyor?.. Çünkü “yerli” değiller, çünkü “halktan kopuk”lar çünkü “yalanın kuyruklusu”nu söylüyorlar, habire “palavra” sıkıyorlar!..

FESTİVAL YALANLARI

Gelin, “en son yalan”dan başlayıp, geriye doğru gidelim.
Malûm, Pazar günü saat 17.30’da Kadıköy’de bir “Gazdanadam Festivali” yapıldı... Festivalin sponsorları olan Halk TV, Ulusal Kanal, Cem TV, Yön Radyo, Cem Radyo, Odatv ile Cumhuriyet, Aydınlık, Yurt, Sol ve Birgün gazeteleri, bu festivali günlerce anons ettiler ve halkı Kadıköy’e çağırdılar.
Bu, onlar için bir “gövde gösterisi” olacak ve “Gezi Zekâlı”lara karşı çıkan halka “aba altından sopa” göstereceklerdi.
Neyse... Festival yapıldı.
Peki, kaç kişi katıldı?..
Lütfen dikkat, kesinlikle uydurmuyorum, rakamları, “kupür”lerini vererek, “kendi yazdıklarından” aktarıyorum.
l Yurt Gazetesi: Yurt gazetesinin de sponsorları arasında olduğu 1. Gazdanadam Festivali’ne, on binlerce çapulcu katıldı.
l Sol Gazetesi: Logosunun hemen altında, “halka yalan söylemek suçtur” yazan gazetenin başlığı: “Kadıköy’de yüz bin çapulcu.”
l Cumhuriyet gazetesi: Yüz binlerden özgürlük şarkısı... Festival “yüz binlerce kişinin katılımıyla” gerçekleşti.
l Veee... Aydınlık gazetesi: Direnen basının çağrısıyla Kadıköy’de düzenlenen Gazdanadam Festivali’nde, MİLYONU AŞKIN Gazdanadam yeri-göğü inletti...
Gördünüz ya;
Kadıköy’de festivale katılan insanlar, gazetelere göre; ya “gazdanadam” olmuşlar, ya da “tozdanadam!”
Öyle ya;
Kadıköy Meydanı’na “milyonu aşkın” insanı sığdırmak için, ancak ve ancak “sazdan adam” olmak gerekir!..
Çünkü, “milyonu aşkın insan”ın oraya sığması için, “saz gibi incecik” olması gerekir!..
Hem sonra;
Bu ne biçim “sponsor”luktur, bu ne biçim “işbirliği”dir ki, festivali organize eden gazetelerin rakamları birbirini tutmuyor.
Biri diyor ki, “onbinlerce!”
Diğeri diyor ki, “yüz bin!”
Bir başkası “yüzbinlerce!”
Öteki, “milyonu aşkın!”
İyi de kaç kişi katıldı bu festivale?..
“Onbinlerce” mi, “yüzbinlerce” mi, “milyonu aşkın” mı?..
Bir karar verin!..
Madem “ortaklaşa bir eylem” yaptınız, bari rakamlarınız “ortak” olsun!..
Hani, Başbakan diyordu ya;
“Tencere-tava
Hep aynı hava!”
Bunların havaları da ayrı!
Bilmiyorum Ulusal Kanal ve Halk TV, ya da Cem TV ne kadar verdi kalabalık rakamını?..
Herhalde, onlar da;
“Onmilyonlarca!.. Yüzmilyonlarca!.. Milyarı aşkın!” filan demişlerdir!..
Ne yalan söyleyeyim;
Gazetelerin “palavra yarıştırma”larını görünce, ben de merak ettim...
Açtım, internete baktım...
Meselâ CNN Türk’ün internet sitesinde, festivale katılanların sayısının “15 bin” olduğu bildiriliyordu!..
“15 bin” nire,
“Onbinlerce” nire?..
Hele hele;
“Milyonu aşkın” nire?..
Diyeceğim o ki;
“Ufak atın da,
civcivler de yesin!”
Madem “yalan” söylüyorsunuz;
Bari “kuyruklu”sundan olmasın!..

PALALI ESNAF N’AAPSIN?

Dedik ya;
İşleri-güçleri yalan!..
Buyrun, bir “yalan” daha.
Malûm, Taksim’de bir olay yaşandı... Elinde “pala” olan Sabri Çelebi adlı bir vatandaş, “eylemci”lerin üzerine yürüdü, bir kadını tekmeledi, gözaltına alındı, mahkemeye sevk edildi “tutuksuz yargılanmak üzere” serbest bırakıldı.
Bazı “adı büyük” gazeteler “pala serbest” diye manşet atsa da, sormak lâzım değil mi, Sabri Çelebi, niye “pala” salladı?
Bir insanın, “pala” sallaması elbette mazur görülemez ama, madem ki “Gezi eylemcileri” için; “Empati yapın, gençleri anlamaya çalışın” diyorlar, o halde biz de, bu “eli palalı genç adam”ı anlamaya çalışalım...
Efendim, elinde “pala” ile “Taksim provokatörleri”ni kovalayan Sabri Çelebi adlı bu vatandaş, bir esnaf... Talimhane bölgesinde “restoran, market, otel, turizm acentesi ve internet kafe” işletiyormuş...
Babasının ifadesine göre;
“Gezi eylemleri”nden sonra, işleri çok bozulmuş!.. Evine “ekmek” götüremediği gibi, “300 bin dolar borcu” birikmiş!..
Anlayacağınız;
“İflâs” noktasına gelmiş!..
“Bunalım”a girmiş!..
Tam bir “cinnet hali” yaşıyormuş!..
Gelin, görün ki;
“Polisin yakaladığı eylemcileri mahkemelerin birer birer serbest bırakması” onu iyice çileden çıkarmış!..
“Madem ki devlet benim güvenliğimi sağlamıyor... O halde ben de kendi hakkımı savunurum” diye düşünmüş olmalı ki; almış “pala”yı eline, çıkmış sokağa başlamış “gösterici”leri kovalamaya!..

NEDİR SİZDEN ÇEKTİĞİM?


Olaya, bir “esnaf” olan Sabri Çelebi’nin penceresinden bakarsanız, dersiniz ki;
“Yerden-göğe haklı!”
Öyle ya;
“Eylemcilerden illallah” demiş!..
Her gün eylem, her gün eylem!..
İşleri iyice kötüleşmiş!..
Üstelik;
“300 bin dolar” da “borç” var!..
Ne yapsın;
“Polis yakalıyor,
Mahkemeler serbest bırakıyor!”
“İş başa düştü” deyip,
Fırlamış sokağa!..
Sokak, yine eylemci dolu!..
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu; “Gezi Parkı’nı Pazartesi günü açacağız” demiş ama, “provokatörler” Cumartesi gününden akın etmiş Taksim’e!..
Ne yani, “Pazartesi”yi bekleseler olmaz mı?.. Olmaz!.. İllâ Taksim’e gidecekler, “Otpor’un emirleri”ni yerine getirecekler.
İşte bu “Taksim Çıkarması”nı gören esnaf Sabri Çelebi, “yine dükkânımı yağmalayacaklar” endişesine kapılıp, almış eline “pala”yı; “ulan nedir sizden çektiğim” deyip, başlamış “provokatörleri” kovalamaya!..
Olay, özetle budur efendim...

CHP’NİN PALA PALAVRASI!

“Yakılan-devrilen otomobilleri” ve “yağmalanan işyerleri”ni görmeyen malûm medya, bu “palalı adam” olayını köpürtünce, olay Meclis’e taşınmış...
CHP eski Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, attığı “tweet”lerde, palalı adamın “Tayyip’in askerleriyiz” diye bağırdığını yazmış!..
Bazı CHP’liler de;
“Erdoğan’ın annesi”ni hedef alan “aşağılık küfürler” etmiş!..
Bu küfürlere;
“Ben de senin!..” deyip geçmek mümkünken, olay büyümüş!..
CHP’li Tarhan, “palalı adam”ın, “AK Partili” olduğunu nereden çıkardı acaba?
Gömleğinin rengi “beyaz” olduğu için mi, dişleri “beyaz” olduğu için mi?..
Hem sonra;
“Tayyip’in askerleriyiz” dediğini kim duymuş ki, Emine Ülker Tarhan, bunu hemen “tweet”leyip, gaza getirmiş toplumu?..
Oysa;
O esnaf; bırakın “Tayyip’in askerleriyiz” demeyi, bir AK Parti sempatizanı bile değil!..

HEP AYNI YALAN!

Bilirsiniz; bu tür “palavralar” üretmek, “CHP zihniyetli” insanların ilk işidir.
Hatırlarsınız;
17 Mayıs 2006’da işlenen ve Mustafa Yücel Özbilgin’in ölümüyle sonuçlanan “Danıştay baskını”ndan kısa bir süre sonra, dönemin Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan da, tetikçi Alparslan Arslan’ın, saldırı esnasında “tekbir” getirdiğini, “Allah’ın elçisiyiz, askeriyiz!.. Türban kararının cezasını çekeceksiniz!” diye bağırdığını ileri sürmüştü!..
Ne var ki, bu açıklama;
“Saldırıyı baştan sona yaşayan” ve masanın altına gizlenerek canını kurtaran hakimlerden Ayfer Özdemir tarafından yalanlanmıştı... Ayfer Hanım; “Katil, kin ve nefretle kaşlarını çatmıştı!.. HİÇBİR ŞEY SÖYLEMEDEN ateş etmeye başladı!” diyordu!..
O günlerde, Tansel Çölaşan’a sormuştuk: “Orada olmadığınız halde, bu sözleri nereden ve nasıl duydunuz? O sözleri söylemek, size ezberletildi mi, yoksa operasyonun bir parçası mıydı?”
Şimdi, aynı soruyu CHP’li Emine Ülker Tarhan’a sormak lâzım;
“Eli palalı saldırganın ‘Tayyip’in askerleriyiz’ dediğini nereden ve nasıl duydunuz?..
Orada mıydınız?..
Yoksa, Otpor’un direniş taktikleri arasında yalan söylemek de var mı?”

YALANCININ MUMU!

Görüyorsunuz ya;
İyice dağıttılar!..
Ne “rot”ları kaldı, ne “balans”ları... Nereye dokunsan, lime lime dökülüyorlar.
“Kimya”ları da bozuldu.
Habire “yalan” üretiyorlar!..
O kadar “zorda”lar ki; “AK Parti’yi bölebilmek, Gül ve Erdoğan’ı birbirine düşürebilmek” için, “Sözcü”leri vasıtasıyla ürettikleri “son yalan” şu:
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, parti kurduruyor... Partinin liderliğine de, Rıfat Hisarcıkloğlu getirilecek!”
Oha!.. Ve de, çüşşş!..
Daha ne diyeyim?..
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış” ya, bunların mumu kibriti çaktığı anda eriyor, iyi mi?..
CHP Genel Başkan Bay Kemal Kılıçdaroğlu, belki de “hayatının ilk ve tek doğru lâfını” edip, demişti ki;
“Yalancıdan Başbakan olmaz!”
Gerçekten de olmaz!..
Baksanıza;
Halka sürekli “yalan” söyledikleri için bir türlü “iktidar” ve dolayısıyla bir türlü “Başbakan” olamıyorlar!..
Zaten bu yüzden de;
“Demokrasi sandıktan ibaret değildir” diyerek, “darbe”ye umut bağlamaya, “darbe taşeronluğu” yapmaya başladılar!..
Umutlarını “Gezi Zekâlı”lara bağladıklarına göre, anlayın perişanlıklarını!..
Ama, yalanla “parti” büyümez ki;
Pinokyo gibi;
“Burun” büyür!..

 

Allah, hiç kimsenin ayağını kaydırmasın!
Müslümanlar, Cenab-ı Allah’a yalvarırlarken, şöyle dua ederler:
“Allah’ım, ayaklarımı sabit kıl...”
Ne demektir bu?.. “Ayaklarımı Sırat-ı Müstakim’den ayırma... Senin yolunda sabit kıl...”
Gerçekten önemli bir duadır...
Allah korusun, insanın ayakları bir kaydı mı, nerede duracağı hiç belli olmaz...
“Gazdanadam”larla ilgili haberleri gözden geçirirken, bir de baktım, “solcu Yurt gazetesi”nde İ. Eliaçık’ın fotoğrafını gördüm...
“Solcu gazete”de, CHP milletvekili İ. Özkes’le birlikte “Ramazan yazıları” yazacaklarmış!..
Hem de, “din”e bakışı “İslamafobia” derecesinde karşıt olan ve kendisine “mahallenin orospusu” kavramını yakıştıran Ayşenur Arslan’la aynı çatı altında!..
O İ. Eliaçık ki, bir zamanlar “İslâmcı bir dergi”de yazardı...“Harun’ken Karun olanlara” giydirirdi... Bir “kapitalist” işadamının kucağında “antikapitalistlik” yapmaya başladığından bu yana öyle bir “savruldu” ki, geldi “Yurt”a düştü!.. “Ayakları kaymaya” devam ederse, bundan sonra nerede duracağını Allah bilir...
Tamam, “tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş” ama; siz siz olun, o duayı dilinizden düşürmeyin: “Allah’ım, ayaklarımı sabit kıl.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi