Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Madem Tayyip’i istifa ettiremedik, Davutoğlu’na yüklenelim!

Madem Tayyip’i istifa ettiremedik, Davutoğlu’na yüklenelim!

Demek oluyor ki; “tencere-tava” çalarak, PKK’lılar gibi “yolları keserek”, Türkiye’nin her tarafını “yangın yeri”ne çevirerek ve bıkmadan-usanmadan “Taaayyip istifa” sloganları atarak sonuç alamayacaklarını gördüler, şimdi kendilerine “yeni hedefler” arıyorlar.

Yaptıkları, “psikolojik savaş”tır!.. Akılları sıra; aslı-astarı olmayan “haber”lerle, Hükümet’i yıpratacaklar, itibarsızlaştıracaklar ve istifaya zorlayacaklar.
Kuduruyorlar!..
Kudurdukça da hata yapıyorlar!
Öyle bir “kudurma” hâli ki;
Ağızlarından “salya”lar akıtıyorlar ama, “göz”leri görmüyor, “kulak”ları duymuyor!
“Beyin”leri de, “dumur”a uğramış!
Düşünemiyorlar!..
“Ellerine tutuşturulan” metne bakıyorlar ve onun “gerçek” olduğunu sanıyorlar ama “sonrasını” araştırma gereği bile duymuyorlar!
Ya da, işlerine gelmiyor!
O kadar “kin” dolular ki;
“Kin”lerinde boğulacaklar!

İSİM VAR, CİSİM YOK!

Asıl olaya geçmeden önce, size “bizzat yaşadığım” bir olayı anlatayım... Çünkü bu olay, biraz sonra anlatacağım olayı da çok iyi izah edecek.
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre;
3 Nisan günü, “63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti” açıklanmıştı.
Her bölgeden 9 kişi;
7 bölgeden 63 kişi...
Benim de içinde bulunduğum Ege Bölgesi listesinde DİSK’ten Erol Ekici’nin, Türkiye Barolar Birliği’nden de Vedat Ahsen Coşar’ın isimleri vardı.
Evet, evet;
“Liste”ye göre, Erol Ekici ve Vedat Ahsen Coşar, Ege Bölgesi’nin Akil İnsanlar’ı olarak görev yapacaklardı!..
Dikkat edin;
“Yaptılar” demiyorum,
“Yapacaklardı!”
Çünkü, çeşitli sebeplerle, kendilerine teklif edilen görevi “son anda” reddettiler... Ancak, “liste hazırlandığı” için, birçok gazetede, isimleri, “Akil İnsanlar Heyeti’nde görevli” olarak yer aldı...
Hele “mahalli gazete”ler...
Gittiğimiz 8 ayrı şehrin mahallî gazetesinde, “şehirlerine gelen Akil İnsanlar’ın isimleri” sıralanırken, Erol Ekici ve Vedat Ahsen Coşar’ın isimleri de sayıldı...
Tabiî, onların isimlerinin önce “liste”de, daha sonra “gazete”lerde yer alması, elbette Vedat Ahsen Coşar ve Erol Ekici’nin “Akil İnsanlar Heyeti”nde olduklarını göstermez ama, bu yanlışı, gel de düzelt!..
Uzun lâfın kısası;
“Listede var”lardı ama,
“Ege Bölgesi’nde yok”lardı!..
Demek oluyor ki;
Bir insanın, bir yerde “kayıtlı” olması, onun “orada” olduğunun delili olamaz...
Öyle olsaydı, Erol Ekici ve Vedat Ahsen Coşar’dan da, “Akil İnsanlar Heyeti’nin Ege Bölgesi Üyeleri” olarak bahsetmemiz gerekirdi.
Evet, “isimleri” var.
Ama “kendileri” yok!

DAVUTOĞLU’NUN OĞLU

Şimdi, bu olaydan hareketle, gelelim gündemdeki asıl mevzumuza...
Efendim, en başta dediğim gibi;
Hükümet’i “yıpratmak” ve Hükümet mensuplarını “itibarsızlaştırmak” için, tam bir “karalama kampanyası” yürütülüyor, herkese karşı “psikolojik savaş taktikleri” uygulanıyor.
İşte bunların sonuncusu;
Haber, “Bugüne kadar böylesi ne duyuldu, ne görüldü” şeklinde sunulup abartıldıkça abartılıyor ki; insanlar “yüzyılın olayı” okuduklarını zannetsinler!..
Peki, nedir bu önemli olay?..
“Bakan’ın oğluna fakirlik bursu!
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun TED’de okuyan oğlu Mehmet’e yoksul aile çocuklarına verilmesi gereken burs çıktı!..
TED Ankara Koleji; son sınıf öğrencisi Mehmet Davutoğlu’na yeni yıl için 4 öğrenciyle birlikte fakirlik bursu verdi.
Ne var ki;
Mehmet, bursu alabilmek için 5 kriterden ikisini taşımıyor... Bunun en önemlisi; ‘Gelir durumu itibariyle maddi desteğe kesinlikle ihtiyaç duyması’ şartı... Üstelik Kolej’de 12. sınıflara burs verilmiyor... Mehmet’in yemek, yol ve eğitim masrafları artık okuldan.”
Bu haberin altına “2 tane de belge” koymuşlar...
“İşte TED Bursu almanın şartları!”
“İşte torpilin belgesi!”
Belgelere ve habere baktığınızda, diyorsunuz ki; “Bu kadarı da olmaz!”
Çok doğru, olmaz!..
Zaten gazetenin amacı da;
Size bunu söyletmek!..
Ancak, “gözden kaçırdıkları” bir olay var:
Tamam; TED Ankara Koleji, Mehmet Davutoğlu’na, “başarılı bir öğrenci” olmasından dolayı böyle bir “burs” çıkarmış ama, Mehmet; bunu kullanmış mı kullanmamış mı?..
Ya da, kullanacak mı?..

OKULUN HALT YEMESİ Mİ?

Ya da, şöyle soralım;
Mehmet’e, “12. sınıfa gelinceye kadar burs vermeyen” bir okul, 4 yıl sonra, kendi kriterlerini de çiğneyerek, niye böyle bir “burs verme” ihtiyacı hissetti?..
Yoksa, amaç;
“Mehmet Davutoğlu’na burs vermek” değil de, onu da “listede” göstererek, “oğlu üzerinden Bakan Ahmet Davutoğlu’nu yıpratmak” mı?..
Öyle ya;
Mehmet’e 4 yıldır burs verilmemiş ama, tam da “okulların kapandığı” şu günlerde “burs listesi” açıklanmış ve “okul kriterlerine aykırı” olduğu bilindiği halde, Mehmet’e burs çıkarılmış!..
Siz olsanız;
Bu işin altında bir “bit yeniği” aramaz mısınız?..
Hani;
“Düğün değil, bayram değil; eniştem beni niye öptü?” derler ya, Mehmet’e, “4 yıl” boyunca burs vermeyen bir okul, “12. sınıf” için niye “burs liste”sine alır ve bunu “tam da bugünlerde” medyaya niye “sızdırır!?!”
Sormak lâzım değil mi;
Mehmet Davutoğlu 4 yıldır TED Ankara Koleji’nde okumakta ve okulun belirlediği ücret, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından ödenmekte değil midir?..
Mehmet Davutoğlu’nun, öğrenim gördüğü 4 yıl içinde, bir defacık olsun “burs talebi” olmuş mudur?..
Evet, Mehmet Davutoğlu’nun ismi, “burs kazanan öğrenciler” listesine alınmış ve bu durum hem Mehmet’e, hem ailesine bildirilmiştir... Peki, Mehmet’in veya ailesinin “bu bursu kabul ettiklerine dair bir beyan”ları olmuş mudur?..
Son bir soru;
Mehmet Davutoğlu’nun 2013-2014 eğitim-öğretim yılı için “okul kaydı” yapılmış mıdır ki, bursu kullanacağı kesinleşmiş olsun!..
Hayır, böyle bir durum yok!..
Mehmet, henüz kaydını yenilemedi!..
Dahası;
Liste belli olur olmaz, Davutoğlu “Bursu reddettiğini” okula bildirdi...
O halde;
Bu haber niye yapıldı?!?

HARAMDAN KAÇINAN BİR ADAM!

Benim bildiğim kadarıyla;
Sayın Ahmet Davutoğlu’nun ikisi “yüksek lisans”ta olmak üzere dört çocuğu eğitim görmektedir... Sayın Davutoğlu, bugüne kadar hiçbir çocuğu için hiçbir dönemde hiçbir şekilde eğitim yardımı ya da burs talep etmemiş, böyle bir başvuruda bulunmamıştır...
Sayın Davutoğlu;  
Bırakın böyle bir başvuruda bulunmayı, böyle bir imkândan yararlanmayı bile “haram” kabul eder.
Daha önce de çeşitli suçlamalara maruz kalmış ve demişti ki;
“Bu boğazdan haram geçeceğine, Allah bu boğazı, bu canı alsın!”
Böyle bir imana, böyle bir inanca sahip Ahmet Davutoğlu gibi bir adamı, “oğluna torpil yapmakla” suçlamak; “alçak”lığın “kahpe”liğin, “puşt”luğun, “kaltak”lığın ve de “medya orostopolluğu”nun daniskasıdır!..

BİR ÖKÜZDEN İKİ DERİ

Yazının en başında söyledim;
Bu tür “itibarsızlaştırma” kampanyaları, yeni şeyler değildir!..
“27 Mayıs ihtilâli” öncesinde de, Adnan Menderes Hükümeti; “bebek ve köpek” dâvâları ile yıpratılmış, “öğrencilerin kıyma makinelerinden geçirildiği” palavraları ile “gözden düşürülmek” istenmişti...
27 Mayıs’ta “kullanılan” medya, 12 Eylül’de de kullanılmış ve ülke “kaos, kargaşa ve anarşi”ye sürüklenerek, “darbeye zemin” hazırlanmıştı!..
28 Şubat’ta kullanılan Sisi’leri, Ali Kalkancı’ları ve Fadime Şahin’leri de unutmayalım.
Sedat Laçiner, önceki günkü Star’da “Taksim eylemcileri”ne sesleniyor ve diyordu ki;
“Bu noktada hâlâ Taksim’de eylemlerini sürdürenlere de seslenmek gerekir; girdiğiniz yolun demokrasi değil kargaşa ve iç savaş yolu olduğunu anlamanız için Mısır’daki gibi bir askeri darbe mi olmasını bekliyorsunuz?
Lenin’in dediği gibi;
“Emperyalizm bir öküzden iki deri çıkarır. Önce hasım saydıklarınızın derisini yüzerler, sonra döner sizinkini.”
Bunca yıllık darbe ve terör deneyimi bunu size öğretmedi mi?”
Bu uyarının muhatabı; elbette sadece “eylemciler” değil, aynı zamanda “onları kışkırtıcı haberler” yapan ve bu arada “Hükümeti yıpratıcı kampanyalar”ını sürdüren “malûm medya”dır!..
Gördünüz işte, ne demiş Lenin;
“Emperyalizm, bir öküzden iki deri çıkarır... Önce hasım saydıklarınızın derisini yüzerler, sonra da döner sizinkini yüzerler!”
Ahmet Davutoğlu’nun oğlunun şahsında Hükümet’i yıpratmak isteyenler ve “askeri göreve” çağıranlar, Mısır’da olan-bitene iyi baksınlar!..
Görsünler artık;
“Demokrasi”yi ve “Halkın yüzde 52’sinin oyuyla seçilmiş Müslüman bir Cumhurbaşkanı”nı kendilerine “tehdit” olarak gören IMF ve Körfez monarşileri; “General Sisi Cuntası”na yardım için nasıl sıraya girdiler...
Görsünler artık;
IMF, “Mursi iktidarı”ndan esirgediği “4.8 milyar doları” serbest bıraktı...
Suudi Arabistan, Körfez Emirlikleri ve Kuveyt’in “cunta”ya maddî desteği ise “12 milyar Dolar’ı” buldu!..
Bunları görmemek için;
Ya “öküz” olmak gerekir,
Ya da “Gezi zekâlı!”
Tabiî, “darbesever” olanlardan, bunları görmesi beklenemez!..
Ama, uyansınlar artık;
“Öküz”lüğün âlemi yok!
Olan-bitene;
“Öküzün trene baktığı gibi” bakılmasını anlarım da, yoldan geçen “tren” değil, “emperyalizmin maşaları”dır!..
Anlayana sivrisinek, saz!..
Anlamayana;
Mısır bile az!.. BDP’liler, çenelerini tutmayı ne zaman öğrenecek?
Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşması için herkes elini taşın altına sokuyorsa, elbette BDP’liler de sokacak... Gelin görün ki; BDP’liler “halkı kışkırtıcı sözler”le süreci sabote ettiğinin farkında değil.
Mehmet Goyi adlı PKK’lı için dün Faraşin Yaylası’nda tören düzenlenmiş ve BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, törende yaptığı konuşmada demiş ki; “Çözüm Süreci, bizi Kürdistan’a götürecek!”
Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya!.. Başbakan Erdoğan ne diyor, BDP’li Nazmi Gür ne diyor?.. Çözüm Süreci’nde bir problem olursa, hiç şüpheniz olmasın ki, bunun sorumlusu “demeç ishali”ne yakalanan BDP’liler olacaktır... Cır... Cır... Cır... Bir türlü susmayı öğrenemediler!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi