Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ooof, of... Ne olacak bu CHP’nin hali?

Ooof, of... Ne olacak bu CHP’nin hali?

Önceki akşam, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın verdiği “iftar yemeği”ne katıldım...

Haliç Kongre Merkezi, yine tıklım tıklım doluydu...
Bakanlar vardı,
Milletvekilleri vardı.
İşadamları vardı,
Sanatçılar vardı.
Gazeteciler vardı,
İlçe Belediye başkanları vardı.
Hasılı kelâm;
“İstanbul’un yöneticlieri ve protokolü” Kadir Topbaş’ın iftarında buluştular.

AYAKÜSTÜ SOHBETLER

Bizim masamızda Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ve Sultangazi Belediye Başkanı Cahit Altunay vardı...
Biraz Fatih’ten, biraz Sultangazi’den bahsettik ama daha çok Kosova’dan, Priştine’den, Prizren’den, Üsküp’ten ve Vardar Nehri’nden söz edip, noktayı şöyle koyduk: “Hepsi birbirinden güzel de, Saraybosna bir başka güzel.”
Biraz sonra “kimler var?” diye şöyle bir dolaşırken, Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun ve Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay’la karşılaştık, ayaküstü sohbetler ettik...
Sonra baktım;
AB’den Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış ve eşi, THY’nin patronu Hamdi Topçu ile ayaküstü sohbet ediyor.
Selâm verdim, sohbete katıldım...
Egemen Bağış; iftar iftar, sahur sahur, İstanbul’un bütün ilçelerini geziyor... Bir “beklentisi” var mı, soramadım... Ama, “Bir sokak iftarına seni de davet ediyorum” dedi, hemen ardından ekledi; “Bu kadar lüks olmaz ama, yine de aç kalmazsın!”

CHP’SİZ SOHBET OLMAZ!

“Gazeteciler” ve “siyasetçiler” bir arada olur da, hiç “politika”dan söz edilmez mi?..
“Ayaküstü” de olsa; “Kim, nerede, ne yapıyor, kimin beklentisi ne?” sorularına hep birlikte cevap aradık.
Meselâ, CHP’nin şu anda, Gaziantep eski Belediye Başkanı Celal Doğan’dan başka “ben varım” diyen bir adayı ortaya çıkmadı.
Malûm;
Celal Doğan, Gaziantep Belediye Başkanı iken, tekrar aday olduğunda, gazeteciler kendisine şöyle bir soru sormuşlar:
“AK Parti adayı Asım Güzelbey’e karşı şansınız nedir?”
Yine iddialara göre Celal Doğan cevap vermiş:
“Sadece beraber olduğum kadınların oyunu alsam, rahatlıkla seçilirim!”
Gelin, görün ki;
Seçimi kaybetmiş ve “siyaseten ölenler kervanı”na katılmış, unutulmuştu.
Şimdi, şansını yeniden deniyor.
İstanbul’da, “beraber olduğu kadınlar” da olmadığına göre, ne yapacağını göreceğiz... Acaba, Papermoon ve civarından alacağı oy ona yeter mi?!?..
CHP’nin, bir de “adlarından söz ettiren ama henüz ortaya çıkmamış” adayları var.
Bunlardan biri de Mustafa Sarıgül...
Öğrendiğim kadarıyla;
7-8 ay sonra yapılacak “yerel seçimler” için Mustafa Sarıgül ilk “anket”leri yaptırmaya başlamış.
Konsensus Araştırma Şirketi tarafından yayınlanan “son anket sonuçlar”ına göre, CHP seçmeni, yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Mustafa Sarıgül’ü görmek istiyormuş...
Mustafa Sarıgül’ün ekibi tarafından basına dağıtılan anket sonuçlarına göre Sarıgül; “CHP’li seçmenin yüzde 76’sına göre” başkan olmalıymış!..
Sarıgül’ü yüzde 8,2 ile Uğur Dündar, yüzde 6,5 ile Muharrem İnce, yüzde 3,3 ile Can Ataklı ve yüzde 2,5 ile Gürsel Tekin takip ediyormuş... Aynı araştırma sonuçlarına göre, yerel seçimlerde CHP’ye oy vermeyeceğini söyleyen seçmenlerin % 35,1’i de, Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olması halinde CHP’ye oy vereceğini söylüyormuş...

SARIGÜL, DÜNDAR, ATAKLI!

Şimdi, sormak gerekmez mi;
“Madem ki Sarıgül’ün adaylığı CHP seçmeni tarafından bu kadar istenmektedir, bu adaylık neden parti tarafından resmen açıklanmıyor?.. Acaba Sarıgül İstanbul’a başkan adayı olmayı istiyor mu, yoksa çeşitli çevrelerde dillendirilen başka planları mı var?”
Sarıgül’ün “başka plânları” var mı, elbette bilemiyorum... Ama, bildiğim şu ki; “CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelecek endişeleri” var!..
Sarıgül, “aday” yapılır da, “önemli bir varlık” gösterirse, bu “Kılıçdaroğlu’nun sonu” olur!..
Çünkü Sarıgül’ün, CHP’den dolayı bir “kuyruk acısı” var ve mutlaka bunun “intikam”ını almaya çalışacaktır.
Dolayısıyla;
Gözünün “Belediye Başkanlığı koltuğu”nda değil de, “CHP Genel Müdürü’nün koltuğunda” olduğunu düşünüyorum...
Bay Kılıçdaroğlu da bunu tahmin ediyor olmalı ki; Sarıgül’le ilgili “renk vermemeye” çalışıyor... Nitekim, geçtiğimiz günlerde TGC’de “Ekonomi Gazetecileri” ile buluşmasında; “Adayımızı açıklamak için henüz erken” ifadesini kullanmış!..
Sizin anlayacağınız;
Sarıgül işi “muamma!”
Geriye kim kalıyor?..
Uğur Dündar,
Can Ataklı,
Gürsel Tekin...
Ne yalan söyleyeyim; Gürsel Tekin isminin, Uğur Dündar ve Can Ataklı’nın arkasına düşmesini çok yadırgadım...
Gürsel Tekin, bunca yıldır kendisini “teşkilâta sevdirememiş” ise, “çay tepsisi”ni önüne alıp, uzun uzun düşünmelidir...
Gördüğüm kadarıyla;
Can Ataklı, bu işi çok istiyor...
Hatta, çoktaan “havaya” girdi bile!..
Bence, CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu; kararını bir an önce vermeli ve “iki gazeteciden birini” yani ya Uğur Dündar’ı, ya da Can Ataklı’yı aday göstermelidir!..
Ki;
“Ekranlarda ahkâm kesmek”le, “arazide dolaşma”nın aynı şeyler olmadığını görsünler!..
Evet, evet;
İkisinden biri aday gösterilsin ki, “boylarının ölçüsünü” alsınlar... Böylece; hem CHP kurtulur, hem de millet!..

TOPBAŞ’LA DEVAM MI?

Biliyorum, diyeceksiniz ki;
“Ne olacak bu CHP’nin hali?” diye kafa yoruyorsun da, hiç “AK Parti’deki çekişmeler”den söz etmiyorsun.
Haklısınız...
Ama, AK Parti’de; “alttan alta bir çekişme” olsa da, “su yüzüne çıkan bir kavga” yok ki...
Mesela, önceki günkü “iftar”da konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözlerinden benim çıkardığım anlam şu:
“Kadir Topbaş’la devam.”
Başbakan, bunu elbette açıkça söylemedi ama, “Topbaş’ın icraatları”na “birkaç defa” vurgu yaptı, adından övgüyle söz etti.
Tabiî, bütün bunlardan “Topbaş’la devam” anlamı çıkmayabilir...
Ama ben, böyle bir anlam çıkardım...
Bu anlamı çıkarmamda, “İstanbul’u bekleyen projeler”in etkisi oldu...
Doğrusunu söylemek gerekirse;
“İstanbul’un üstünde” yapılacak pek fazla bir iş kalmadı... Çevre ise, çevre.. Temizlik ise, temizlik.. Yeşillik ise, yeşillik... Makyaj ise, makyaj!..
Hepsi yapıldı...
Hatta, daha fazlası yapıldı...
Bugün, İstanbul’un en büyük derdi “ulaşım”dır, “trafik”tir...
Bu da, “İstanbul’un üstü”nden çözülecek bir problem değildir.
İster istemez;
“İstanbul’un altı”na inilecektir...
Elbette “metro” yapmak için!..
Bunu da, en iyi yapacak olan, bir “mi-mar”dır, yani Kadir Topbaş...
Haa, yine de;
Demirel’in tabiriyle, “24 saat, siyasette çok uzun süredir” ve her an her şey olabilir.
“İlçe Belediye başkanları”na gelince..
Onlar da;
“Biz hizmete talibiz, makama değil... Tekrar görev verilirse, halkın hizmetkârı olmaya devam ederiz” diyorlar...
Ya görev verilmezse;
“Kısmet!”
Elbette bir “burukluk” ve “kırgınlık” olacaktır... Ama, bir “küskünlük” ve “kavga” olacağını hiç sanmıyorum...
Edindiğim izlenim bu...

ERDOĞAN NEŞELİYDİ

Önceki akşamla ilgili son bir not:
Başbakan Tayyip Erdoğan’ı, bu iftarda “son derece neşeli” gördüm...
210 kişinin şehit edildiği “Mısır’daki katliam”dan, Irak ve Suriye’deki “vahşet”lerden dolayı elbette “üzgün”dü ve zaten “tepki”sini de en sert ifadelerle gösterdi ama “Büyük Türkiye’yi istemeyenler”e karşı verdiği mücadelenin sonuçlarından memnundu...
“Haliç’in balçığını, bilim adamlarının karşı çıkmasına rağmen nasıl temizlettiklerini, Haliç’e denizden nasıl su takviyesi yaptıklarını” anlatırken, gözlerinin içi gülüyordu.
Uzun lâfın kısası; CHP’liler “lâf yarışı” yaparlarken, AK Partililer, “hizmet yarışı”na devam ediyordu...
Şimdi bütün mesele;
Milletin bunu takdir etmesi...
Eder mi?.. Eder...
“Çapulcu”lara prim verecek değil ya!..

Bunlar demokrat da değil, özgürlükçü de... İnsanlıkları bile şüpheli
Önce “durum”lara bir bakalım, “yorum”unu sonra yaparız.
l Son bir ay içinde Mısır’da 480 kişi şehit edildi... 200 kişinin öldürüldüğü son katliam sırasında ise CNN kelebek belgeseli, BBC kraliyet bebeğini, İsrail ve Mısır televizyonları ise darbe destekçilerini gösteriyordu.
l Gezi olayları sırasında “Türkiye’de iç savaş çıktı” diyerek saatlerce canlı yayın yapan Batılı televizyonlar, Mısır’da bir gecede 210 kişinin öldüğü katliamda “kelebek belgeseli” yayınladı, iyi mi?..
l BBC Mısır’da katliam yaşanırken Prens William ve Kate Middleton’ın yeni doğan bebekleri George’u anlatmakla meşguldü.
Bunları bilin ki; bu Batılılar bundan sonra, size “Demokrasi!.. İnsan Hakları!.. Özgürlük” filân dediğinde, ağız dolusu bir “Has....ir” çekin!..
Bunların her şeyi yalan, her şeyi aldatmaca... İnanır mısınız; ben bunların “insan” olduğundan da kuşkuluyum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi