Celladına selam veren komutan

Celladına selam veren komutan

Diyarbakır’ın yakıcı Ağustos sıcağında 55 yaşlarında, üzerinde pardösü ve başında yün takkesiyle dolaşan adam nedense kimsenin dikkatini çekmemişti. Yaşlı adam elleri cebinde ağır adımlarla alanın girişine yakın bir bölgede dönüp duruyordu.

Tam o sırada bir makam aracı alana girmek için yavaşça ilerliyor. Araçtaki komutan, hemen önünden geçen yaşlı adamla göz göze geliyor ve adeta göz ucuyla selamlaşıyorlar. Komutanın işaretiyle araç adam yol verdikten sonra yoluna devam ediyor.

30 Ağustos törenleri olaysız devam ediyor ve öylece de sona eriyor.

Aradan uzun bir zaman geçiyor ve PKK’ya yönelik bir operasyon sırasında öcalan’a yazılmış ilginç bir mektup ele geçiriliyor. Mektubun sahibi öcalan’a ‘Kendisinin 30 Ağustos törenleri sırasında canlı bomba olarak eylem yapmak istediğini’ anlatıyor. ‘Bütün hazırlıklarımı yaptım. Ancak bunlar bana çalışmayan bir mekanizma verdikleri için başarılı olamadım. Bana bir tabanca verselerdi, bomba çalışmadığı zaman hedefi vurabilirdim. çünkü hedefin çok yakınına kadar ulaşmıştım.’

Güvenlik görevlileri 30 Ağustos tarihine ait bütün kamera kayıtlarını yeniden gözden geçiriyorlar. Kayıtlarda pardösülü yaşlı adamın askeri makam aracına doğru yürüdüğünü ve aracın ona yol verdiğini görüyorlar. Araştırmaların ardından eylemci yakalanıyor ve daha ilginç ayrıntılar öğreniliyor.

Yaşlı adam PKK’nın bölge sorumlusundan böyle bir intihar eylemi yapmak için bir mekanizma istiyor. Onlar da kendisine bir kemere bağlanmış 12 adet el bombasından oluşan bir düzenek veriyor. Böylece eylem için hazırlıklarını tamamlıyor. Ancak yaşlı adamın ilginç bir hazırlığı daha var. Hemen tapuya gidiyor ve üzerindeki tüm mal varlığını çocuklarının adına devrediyor.

30 Ağustos törenlerinden önce kendisine verilen kemeri sarıyor ve görünmemesi için de pardösü giyiyor. Muhtemelen yaşı ve kıyafeti yüzünden alanda dikkat çekmeden ilerlemeyi başarıyor.

İşte o karşılaşma anında, yani komutanın aracı önünden geçerken yaşlı adamın elleri cebinde. çünkü kemere bağlı mekanizmayı harekete geçirmek için iki kablonun ucunu birbirine dokunduruyor. Komutanla göz göze geliyor, ama bir yandan da mekanizmayı çalıştırmak için çabalıyor.

Yaşlı adam seçtiği hedefin yanına kadar ulaşmasına rağmen mekanizmayı çalıştırmayı başaramıyor. çünkü kendisine PKK tarafından verilen düzenek, uzun süre rutubetli ortamda kaldığı için çalışmıyor.

O dönem Diyarbakır’da görev yapan Korgeneral Yaşar Büyükanıt, celladıyla burun buruna geldiği suikasttan işte böyle kurtuluyor.

Bu hikayeyi Mart 2006’da yayınlanan ‘Savaşa Beş Kala’ isimli kitabımdan aldım. (Kim Yayınları, Ankara, s.112-113)

Kitapta anlattığım bu suikast hikayesi, o dönemde bir-iki meslektaşımın telefonla sormasının dışında, her nedense kimsenin ilgisini çekmemişti. Oysa kitap yayınlandığında Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapıyordu. Bir yandan da 2006 Ağustosu’nda Genelkurmay Başkanı olmayı bekliyordu. üstelik Büyükanıt ismi etrafında bir yığın iddia ve tartışma devam ediyordu.

Yeri gelmişken aynı kitaptan bir alıntı daha yapalım:

‘Buraya not edelim, muhtemelen yeni Genelkurmay Başkanı olması beklenen Yaşar Büyükanıt, Hilmi özkök’ten rahatsız olanların beklediği türden bir ‘performans’ı göstermeyecek. İstese de gösteremez. Ne Türkiye’nin, ne bölgenin, ne de dünyanın içinde bulunduğu şartlar buna uygun görünmüyor.’ (s.111)

Peki yeni dönemin şartları bize ne gösteriyor. Ona da bir sonraki yazıda bakalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi