Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Goeben’den Yavuz Sultan Selim’e

Goeben’den Yavuz Sultan Selim’e

Rahmetli Ömer Reis’in kahvehanesinin duvarında silik ama haşmetli bir fotoğraf asılıydı…

Bacasından yoğun duman fışkırıyor, topları tehditkâr bir eda ile dikiliyordu…
Savaşı ve savaş gemisini bilmeyecek kadar küçüktüm. Bir gün duvardaki fotoğrafın ne olduğunu sordum.
“Yavuz Sultan Selim” dedi gururla, “o olmasaydı gavurlar evine kadar gelirdi.”
Ömer Reis’in algısı böyleydi. Sadece o değil, neredeyse herkes böyle düşünür, kahvehanelerde mutlaka bir “Yavuz Sultan Selim” gemisi fotoğrafı bulundurulurdu.
Kısacası, Yavuz Sultan Selim zırhlısı, Türk halkının medar-ı iftiharıydı. Jilet yapılmak üzere ıskartaya çıkartıldığını öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Keşke müze olsaydı.
Bu zırhlı Alman hükümeti tarafından 1911’de Hamburg tersanelerinde inşa edilmiş, Goeben adıyla donanmaya katılmıştı. 
Devrinin en büyük savaş gemilerinden biriydi ve Breslau ile birlikte Balkan savaşları boyunca Akdeniz’de devriye görevi yapıyordu.
I. Dünya Savaşı patlayınca, Goeben ve Breslau, İngilizlerin Akdeniz Donanması tarafından sıkıştırıldılar. Almanya ile anlaşan Enver Paşa, sıkışan Goeben ve Breslau kruvazörlerine boğazlardan geçiş izni verdi. Böylece iki Alman savaş gemisi İstanbul’a ulaştı. 
Gemiler 16 Ağustos 1914’te Osmanlı Donanması’na devredilip sancak çekildi. Breslau’nun adı “Midilli”, Goeben’ninki “Yavuz Sultan Selim” olarak değiştirildi.
Derken, imparatorluk dağıldı, cumhuriyet kuruldu. 1936 yılında adı bir kere daha değiştirildi: Bu kez “Sultan Selim” atıldı ve “Yavuz” oldu. “TCG Yavuz” (Türkiye Cumhuriyeti Gemisi Yavuz) olarak da tescillendi.
Yeni cumhuriyet nedense “Sultan Selim”den gocunmuştu. Zaten cumhuriyeti yönetenler isim değiştirmeye bayılıyordu. “Dersim”in Tunceli, “Diyarıbekir”in Diyarbakır, “El-aziz”in Elazığ olması da aynı döneme rastlar…
Yine de hızlı bazı değişimciler tatmin olmamış, örneğin Osmanlı döneminde “Kemalettin Kâmi” isimli şair-siyasetçi, kendi ismini Kemalettin Kamu olarak değiştirmiştir. Güler misiniz, ağlar mısınız?
İster gülün ister ağlayın, ama böylesine derin ve şümullü bir Redd-i mirasın, nelere mâl olduğunu lütfen düşünün. 
Yavuz Sultan Selim’i unutturmak için, meşhur “Goeben” zırhlısının “Yavuz Sultan Selim” olan adını, Cumhuriyet Türkiye’si sadece “Yavuz” şekline getirmekle Türkiye’ye ne kattı diye de sorun artık.
Buraya izninizle Fransız yazar Claude Farrere’­den konuyla ilgili bir alıntı alacağım. Şöyle diyor Claude Farrere:
“Size tuhaf bir şey söyleyeceğim: Günümüzün cumhuri­yetçi Türkleri, kendilerini Bayezid’in torunları değil de Timur’un torunları sayıyorlar. Cumhuriyet donanma­sında bir zırhlı var: Almanların eski ‘Goeben’ Zırhlısı... Bu gemi­nin adını değiştirmek ve millî bir isim vermek gerekti. Çok haklı olarak ‘Yavuz Selim’ adı teklif edildi. Ama Çankaya Hükûmeti buna razı olmadı. Kısaca ‘Yavuz’ denmesini uygun buldu. Osman’ın (Osman Gazinin) kanı, Ankara’­daki adamlar için tarihten silinmesi gereken, nefret edile­cek bir şey hâline geldi. Tahripkâr ve zalim Cengiz’le Ti­mur; sayısız saraylar yaptıran, mabetler inşa ettiren, yol­lar açan, bunca eyaleti Türk topraklarına katan hü­küm­darlara (padişahlara) tercih edilmektedir... Cumhuriyet Türkleri, cetlerinin mirasını hor görmeye baş­ladılar.” (Claude Farrere, Türklerin Manevî Gücü, s. 1987 v.d.).
Şimdi de Üçüncü Boğaz Köprüsüne “Yavuz Sultan Selim” isminin verilmesini sorgulayanlar var. Ne yani, Fatih’teki camiinin adını da mı değiştireceksiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi